Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Onu yıkamadan bir laboratuvara gönderseniz genetikçiler, kökenlerinizi ortaya çıkarabilir.Ya da öyle sanılıyordu.Hüseyin Çağlayan, bu iddiayı denemeye karar verdi.Hiç tanımadığı 3 kişinin en çok giydiği tişörtleri laboratuvara soktu. Genetikçiler, tişörtlerdeki DNA'lardan, sahiplerinin kimliklerini saptadı:Bir Fransız, bir Sırp ve bir Çinli...Bilgisayar, genetik bilgilerle, tişört sahiplerinin 3 boyutlu sanal görüntüsünü çizdi. Bunlar yapılırken tişörtlerin gerçek sahipleri dışarıda bekliyordu.Sonra onlar içeri çağrıldı, bilgisayar bilgileriyle karşılaştırıldı.Deneyin çöktüğü an, o andı.Fransız sanılan, bir Slovakyalıydı.Sırp sanılan Türk...Çinli sanılan Koreli...Biyoloji, onları çözmeye çalışırken, savaşlar, göçler, işgallerle doğan genetik akrabalıkları dikkate almamıştı. Bunun için tarihin ve antropolojinin desteğine muhtaçtı. Belki biz de birini kıyafetine ya da genlerine bakarak damgalarken hata yapıyorduk. Peşin hükümle "Bizden" ya da "Farklı" diyorduk.Bilimin somut gerçekliği, hayatın kargaşasını açıklamaya yetmiyor, katı önyargılar doğuruyordu; genlerimize kadar sinmiş önyargılar...İnsanı tanımak, önyargıları aşmak için başka bilgiler gerekiyordu:Kültürel bilgiler...İşte o, sanatın konusuna giriyordu.* * *Dünyanın en önemli sanat etkinliği sayılan Venedik Bienali'ni gezdik."Bugün-geçmiş ilişkisine bakış" ana temalı bienalde Türkiye'yi temsil eden Hüseyin Çağlayan, 13 dakikalık bir filmde DNA deneyini dramatize ederken, dünü bugünle, gerçeği fanteziyle, bilimi sanatla, yargıları önyargılarla buluşturuyor.Güncel sanatın dilini kullanarak kimliği, mekânı, değerler sistemini sorguluyor.Bunu yaparken, dolaylı olarak, kıyafeti, genetik özellikleri, dini kimliğiyle "farklı" sayılan Türkiye gibi ülkelerin isyanını da dile getirmiş oluyor.* * *35 yaşındaki Kıbrıslı Çağlayan'la Venedik'teki açılış gecesinde konuşuyoruz. Bu deney vesilesiyle kendi DNA testini de yaptırdığını ve kökenlerini araştırdığını söylüyor. Ataları, Kıbrıs'ta Bizanslılarla savaşa gelen Vikinglerden çıkmış.Çağlayan, 15 yaşından beri Londra'da yaşıyor. İngiltere'nin en iyi tasarım okulunda okumuş. Üst üste "yılın tasarımcısı" seçilmiş. Madonna'yı, Björk'ü, Kylie'yi giydiren adam olarak tanınıyor.51. Venedik Bienali, Türkiye'den bir eser isteyince Çağlayan seçildi. O da 6 ayda "Olmayan Varolma" adlı bu eseri yarattı.Eseri kapak yapan Daily Telegraph gazetesinin sanat dergisi, onu "Bienalde görülmeye değer 10 eserden biri" ilan etti. * * *Bu başarı, Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın Türk markalarını yurtdışında tanıtmak için kurduğu Turquality ile Garanti Bankası'nın katkısıyla ve Dışişleri'nin himayesinde gerçekleşti. Türkiye hazıra konmuş oldu: İngilizlerin yatırım yaptığı bir sanatçı ile temsil edilerek büyük çıkış yaptı.Türkiye'nin, bir sanat olimpiyatı sayılan Venedik Bienali'nde bayrak göstermesi, "Ben de varım" demesi çok önemli...Ancak ne yazık ki, bienalde daimi bir Türk pavyonu yok. Oysa çabaların kalıcı olması buna bağlı... 2 yıl sonrası için hemen hazırlığa başlamak gerekiyor.Tam da Çağlayan'ın vurguladığı gibi, Batı'nın giysilere, genlere, dine, kimliğe, bölgeye dayalı önyargılarını yıkmanın en önemli yolu bu... can.dundar@e-kolay.net En çok giydiğiniz tişörtünüzün üzerine sadece anıların değil, genlerinizin de sindiğinin farkında mısınız?