Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Pazar gecesi, Bulgaristan'da Sosyalistlerin Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandığı saatlerde Sofya caddeleri bomboştu.
Basın için kurulan seçim merkezi dışında hiçbir yerde hareket yoktu.
10 yıldır Sofya'da yaşayan Melih, "Bulgarlar, tepkilerini bizim yaptığımız gibi yollara dökülüp silah sıkarak göstermiyor" dedi:
"Bugünlerde onları yollara dökebilecek şey, yeni cumhurbaşkanı seçimi değil, yeni zam paketi olabilir."

* * *

İşte sandıktan bir sosyalist cumhurbaşkanı çıkaran tablo da bu...
Avrupa sürecinde Bulgar deneyimi Türkler için derslerle dolu:
AB'ye tam üyelik müzakerelerine 2000'de başlayan Bulgaristan, yerinde sayan Türkiye'nin aksine büyük hızla yol aldı.
Sosyalizm döneminden kalma hantal devlet küçültüldü. Yolsuzluklara karşı önlem alındı. Özelleştirmelere hız verildi. Yabancı sermaye akışı hızlandı. Batı patentli sıkı para politikası harfiyen uygulandı. Bulgar ordusunun yarı yarıya azaltılması, hatta Kiril alfabesinin Latin'le değiştirilmesi bile gündeme geldi.
Ancak bu ani değişim dalgası, akılcı sosyal politikalarla sarmalanmadığı için halkın önüne konan fatura ağır oldu.
Ekonomideki yapısal değişikliğin getirdiği işsizlik ve yoksulluk, özellikle eski yapının çözülmediği taşrada huzursuzluğu artırdı.
Ve "eski güzel günler" özlemi, Cumhurbaşkanlığı seçimine damgasını bastı.

* * *

Tabii seçime son damgasını vuranın Türkler olduğunu da eklemeliyiz.
Sosyalistlerin adayı Georgi Purvanov ile Demokratların adayı Peter Stoyanov arasındaki kıyasıya yarış, neredeyse başa baş (yüzde 55'e yüzde 45) bitti. O yüzden Türklerin 300 bin oyu çok kilit önemdeydi. Türkler de bu kilidin anahtarını Stoyanov'dan yana çevirdiler.
Oysa Stoyanov'u destekleyen Sosyalist Parti, daha önce Türklerin siyasi örgütü Haklar ve Özgürlükler Hareketi'nin (HÖH) yasaklanmasını bile istemişti.
Dün Bulgaristan parlamentosunun Başkan Yardımcısı koltuğunda keyifli bulduğum Ünal Lütfi'ye "Şimdi ne değişti de sosyalistlere destek verdiniz" diye soruyorum:
"Biz değişmedik, sosyalistler değişti" diye yanıtlıyor:
"Eski komünist kafalar gitti. Avrupa sosyal demokrat partilerine benzediler. Elbette toplama kamplarını, hapisleri unutmadık, ama hep bunlarla yaşayamayız. İleriye bakmalıyız."
Lütfi,
sağ partilerin "Bunların sosyalistlere kini var" diye düşünerek Türkleri çantada keklik saydığını, ama yanıldıklarını söylüyor.
Şimdi HÖH çok önemli bir fırsat yakalamış durumda.
Halen hükümet ortağı durumunda... Mevcut kabinedeki Tarım Bakanı ile Çevre Bakanı Türk... Savunma Bakan Yardımcısı da bir Türk...
Nihayet Cumhurbaşkanı'na verilen kritik destek de Türklere yeni kazanımlar vaat ediyor:
"Purvanov'dan söz aldık" diyor Ünal Lütfi; "Yakında Bulgaristan'ın 5 büyükelçisi Türk olacak. İstihbarat ve iç güvenlik örgütünde Türkler önemli mevkilere gelecek. Türk bölgelerine yatırım artırılacak. Ulusal televizyondaki 10 dakikalık Türkçe yayın 2 saate çıkacak. Türk okulları yeniden açılacak. Bunlar olmazsa Bulgaristan AB'ye giremez."

* * *

Bunlar Bulgaristan tarihinde hiç olmamış gelişmeler...
Kopenhag kriterleri, Türkiye'de yaşayan Türklerden önce Bulgar Türklerine kısmet oluyor.
10 yıl öncenin ceberrut devleti, istenirse çok kısa zamanda bile değişimin mümkün olduğunu kanıtlıyor dünyaya...
"Darısı başımıza" demek geliyor insanın içinden...