Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sevinçle zıpladım.Ama ajandama bakınca yıkıldım:Konser 19 Haziran'daydı.Babalar Günü'nde yani...Büyük günün haftalar öncesinden babamdan ve oğlumdan "izin alma" çabasına giriştim.Aldım da...Ama o gün gelince... tam kapıdan çıkarken, oğlumun gözlerindeki ifade, biletleri yırttırdı bana...* * *Derken kuşağımın asıl efsane grubu Pink Floyd'un çeyrek asır sonra ilk kez bir araya gelip konser vereceği haberi patladı.Heyecanla internete daldık.Hyde Park'taki konseri, Bob Geldof, 8 büyük ülke liderinin yapacağı zirvede Afrika'ya yardım çağrısı için düzenlemişti. Biletler, isteklilerin cep mesajıyla katıldıkları bir yarışma sonucu kurayla dağıtılmış, katılmak için 2 milyondan fazla cep mesajı gelmişti. 100 bilet ise açık artırmayla satılmış, fiyat 1800 dolara kadar çıkmıştı. Bu cumartesi konseri ekrandan 5.5 milyar kişinin, yani dünya nüfusunun yüzde 85'inin izleyeceği tahmin ediliyordu.* * *İki büyük konseri kaçırmanın hayal kırıklığını yaşarken mutlu haber İzmir'den geldi.Yine bizim kuşağın İngiliz devlerinden, Alan Parsons Project, Jim Beam sponsorluğunda Alaçatı'daki spor ve müzik festivaline gelecekti."Floyd'a gidemiyoruz, ama grubun ses mühendisi Türkiye'ye geliyor" diyerek hafta sonu soluğu Alaçatı'da aldım.Alan Parsons, hem Beatles'ın "Abbey Road" albümünün hem de Floyd'un unutulmaz "Dark Side of the Moon"unun kayıt teknisyeniydi.Sonra kendi adını taşıyan bir grup kurarak 70'lere ve 80'lere damgasını vurmuştu.Gerçi bu damga gençler için pek tanıdık değildi; bizim içinse yeni tarzlarıyla fazla "elektronik" kaçıyorlardı; yine de rengârenk dumanların içinden ak düşmüş sakallarla sahneye çıkıp maziden çaldıklarında keyiflendik.Onlar çalarken, sahnenin yanı başındaki büyük vinçten boşluğa atlayarak jumping yapanlar vardı. Nefes kesici bir uçuşun ardından (nefesleri sahiden kesilmiş gibi) ayaklarından urgana asılı halde boşlukta sallanırken Tahran meydanının idamlıklarına benziyorlardı.Hazzın, ecelle nasıl benzeştiğini düşündüm.* * *2 saatlik konserin sonunda grubun sempatik solisti P. J. Olsson, "Bir gün Türkiye'de konser vereceğimi söyleseler inanmazdım" dedi. Biz de inanmazdık. Ama -geç de olsa- oldu işte...Tek sevimsizlik, etekleri rüzgârda uçuşan pardösüsüyle sahne alan Alan Parsons'un ikide bir "Çıkışta yeni CD'mizi ve tişörtlerimizi satın alabilirsiniz" diye reklam yapmasıydı. O satışa kalkıştıkça, yanı başımızda boşluğa atlayan gençler gibi müziğin hazzından kopup düşüşe geçiyorduk."Çok dara düşmüş olmalılar" diye çıkışta bir CD ve gömlek aldık.Ve konserde söylemedikleri eski bir şarkılarının sözlerini mırıldandık:"Kim bilir yol bizi nereye götürür/Bunu ancak bir gafil öngörür/Kim bilir yol boyu neler yitirdik/Yolda yine karşılaşır mıyız kim bilir?"Sahi neler yitirmiştik yol boyu?..Ve haz, amma da ölüme benziyordu... can.dundar@e-kolay.net Geçen ay Londra'dan Ziya aradı: "U-2 konserine iki biletim var. Bekliyorum" dedi.