Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


"Yiğidi öldür hakkını ver" demişler.
MHP'nin insan hakları politikasını en çok eleştirenlerden biriyim.
Ama bir yana DSP'li Hikmet Sami Türk'ü, öbür yana MHP'li Hüseyin Akgül'ü koyunca, "Acaba Adalet Bakanlığı MHP'de olsa daha mı iyi olurdu" diye düşünüyorum.
* * *
Akgül'ü "ölüm orucu" eylemleri sırasında Bayrampaşa Cezaevi'nde tanıdım.
Meclis adına bir uzlaşma sağlayabilmek amacıyla gelmişti. Eylemcilere taban tabana zıt bir siyasi harekettendi. Ama orada insan haklarından sorumlu bir milletvekili sıfatıyla bulunuyordu.
O yüzden politik görüşünü arka plana attı. "İçeri" haber yolladı.
Eylemciler görüşmeyi reddettiler. "Buraya gelirse tatsızlık olabilir" dediler.
"Peki" dedi, komisyondaki arkadaşlarını içeri yollayıp, sonucu bekledi. Sonra da izlenimlerini Adalet Bakanı'na iletti.
Akgül, daha önce de Sema Pişkinsüt'ün başkanlığı döneminde İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak mahkumlarla görüşmüş ve "İşkence Raporu"na imza atmıştı.
Savcılık, Akgül'e "İşkence gördüm" diyen mahkumların isimlerini sordu. O isimler verilse, hepsinin yeniden işkence görme ihtimali vardı. Pişkinsüt gibi Akgül de "insan hakları etiği" doğrultusunda bunu reddetti ve hakkında, dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle fezleke hazırlandı.
* * *
Bu, MHP'nin tavrı...
Bir de DSP'li Adalet Bakanı'nkine bakalım...
300. güne yaklaşan ölüm oruçlarında şu ana kadar 45 direnişçi ölmüş. Yüzlercesi sakat kalmış. Daha kaçının bu korkunç eylemden sağ kurtulacağı kuşkulu...
Cumhurbaşkanı Sezer, eylemde sakatlanan mahkumlar için af yetkisini kullanıyor.
Uluslararası ve ulusal insan hakları örgütleri bir çözüm bulunması için sürekli açıklamalar yapıyorlar.
Ve nihayet geçen hafta 4 baro başkanı bir araya gelip bir öneri geliştiriyorlar:
Tabipler Birliği'nin ve Mimar Mühendis Odaları'nın, İnsan Hakları Vakfı'nın, İnsan Hakları Derneği'nin de desteklediği öneri şu:
F tipi cezaevlerinde aynı koridora bakan 3 odanın kapıları açılacak ve 9 mahkumun gün boyunca iletişimi sağlanacak. Böylece herkesin şikayetçi olduğu eski koğuş sistemine dönülmemiş olacak, ama tecride de meydan verilmeyecek.
* * *
Bu durumda konunun muhatabı olan Adalet Bakanı'ndan (onu bırakın vicdan sahibi bir insandan) ne beklersiniz?
En azından bu öneriye kulak kabartmasını ya da bu vahşeti durduracak başka bir siyasi çözüm geliştirmesini değil mi?
Hayır.
Bakan Türk diyor ki, "Bu değişikliğe Terörle Mücadele Yasası engel..."
Bu yasanın nasıl antidemokratik bir olağanüstü hal yasası olduğunu "sosyal demokrat" Bakan biliyor. Yasaların insanlar için olduğunu, gereğinde değişebileceğini de...
Kaldı ki, dün görüştüğüm İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, "Bence yasa buna engel değil" diyor.
Bakanınki "bir yorum". Demek Sayman Adalet Bakanı olsa farklı bir yorum yapılacak ve önceki gün 27 yaşında ölüm orucunda can veren Lale Çolak ölmeyebilecekti.
Sayın Bakan, insan canına malolan bir "yorum" yapıyorsa, 9 kişinin bir araya gelmesiyle cezaevi güvenliğinin nasıl sarsılacağını kamuoyuna açıklamak zorundadır.
Örgütler insan yaşamıyla oynayabilirler, o yüzden yasadışıdırlar.
Ama bakanlar oynayamaz; hele adaletten sorumlu olanlar hiç!..