Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Lokantada daha "merhaba" demeden garson lafa giriyor:
"Abi 2 yıl önce ‘Ne olacağız’ diye sorduğumda ‘Bunlar daha iyi günlerimiz’ demiştin. Haklıymışsın. Şimdi nasıl durum?"
Bakkala selam veriyorsunuz "Kime oy vercez abi" diye karşılıyor.
Hangi ortama girseniz o meşum soru:
"N’olacak bu memleketin hali?"
***
Haklılar belki....
Bu soruda hepimizin istikbal endişesi gizli...
Sorun şu ki; cevabı ben de bilmiyorum.
Evet, burada alenen beyan ederim ki, bilmiyorum.
Seçimlerin zamanında yapılıp yapılmayacağını, Erdoğan’ın samimiyetini, Derviş’in tercihini, DPS’nin geleceğini ve son zamanların en çok istek alan diğer sorularının yanıtlarını bilmiyorum.
Daha da ötesi; 3 - 5 siyasetçinin son aylarımıza ipotek koyan manevralarını izlemekten öyle sıkıldım ki, artık ilgilenmiyorum da...
Hele Anadolu’nun bambaşka bir gündemle yaşadığını gördüğümden beri bu nafile soru - cevap oyununa katılmayı reddediyorum.
Meraklılara, konuyla çok yakından ilgilenen kimi meslektaşlarımı tavsiye ediyorum.
***
Hoş, cevabı bilip anlatmaya kalkışmanız da boşa çaba...
Çünkü soru soranın derdi cevabınızı duymak değil, kafasındaki cevabı anlatmak, mümkünse onaylatmak ya da "Bakalım cevabı biliyor mu"yu tartmak...
Daha "Bence...önin kapısını aralar aralamaz "Valla bence"li bir karşı taarruza uğruyor ve saatlerce derin siyasi analizler dinliyorsunuz.
Siyasiler ve yetkililer halkın arasına karışmadığı için sorunlara, yorumlara ve hücumlara siz muhatap oluyorsunuz.
Şahsen ben, iyimser günümdeysem, "Meraklanmayın, her şey çok iyi olacak" gibi klişe umut cümleleri kuruyorum.
Kötümsersem "Böyle gelmiş böyle gider" diye omuz silkiyorum.
İkisinin de taraftar bulduğunu görüyorum.
***
İlgisizliğimin nedenini de söyleyeyim:
Türkiye’nin öyle bir seçimle, birkaç liderle yolundan çevrilmeyecek bir yörüngeye girdiğine inanıyorum.
Ekonomide öyle bağlayıcı taahhütler verildi ki, kısrağımızın sırtına hangi süvari binerse binsin onları uygulayacak.
Siyasette "hükümet" olmanın "iktidar" olmaya yetmediğini, iktidarın seçimle değişmediğini son 10 yılda iyice öğrendik.
O halde küçük seçim hesapları üzerinde bunca kafa yormak fuzuli çaba değil mi?
İşte o yüzden gittiğim her yerde yolun tali kavşaklarına takılmadan genel seyrini görmeye çabalıyorum.
Ecevit’in sağlığından çok, Anadolu’da 100 yıldır çocuklara takılagelen isimlerin bu kuşakta değişmeye başlamasını önemsiyorum.
Derviş’in istikbalini değil ama, GAP’ın yörenin iklimini rutubetlendirip seracılığa elverişli hale getirmesinin ya da terörün bitmesiyle Güneydoğu’da turizmin devreye girmesinin yaratacağı etkileri merak ediyorum.
Asırlardır köyler lehine olan nüfus dengesinin son 20 yılda kentlere dönmüş olmasını ve bu hesapsız kentleşmenin getirip götüreceklerini çözmeye çalışıyorum; seçimlerin ertelenip ertelenmeyeceği düğümünden çok...
Seçim sonuçları mı?..
Bana sormayın!
Valla bilmiyorum...