Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yazar Bernard Shaw, İngiliz Başbakanı Churchill'i piyesinin galasına davet etmiş. Davetiyenin kenarına da küçük bir not düşmüş:
"Size 2 kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu da getirebilirsiniz. Tabii varsa..."
Churchill
şu karşılığı vermiş:
"Oyununuzun galasına gelemiyorum. 2. gece gelmek isterim. Tabii 2. gün de oynanabilirse..."
* * *
Hayatta olduğu gibi siyasette de nüktenin zarafeti, olgunluk ve kendine güven göstergesidir. Bunlar yoksa, nüktenin yerini küfür alır; nüktedanın yerini küfürbaz.
Türkiye siyasetinin iki amansız rakibi, Osman Bölükbaşı ile İsmet İnönü aynı uçakta gidiyorlarmış. Torunu İnönü'ye elindeki parayı gösterip sormuş:
"- Bunu aşağı atsam ne olur dede?"
Paşa'
dan önce Bölükbaşı atlamış lafın üstüne:
"Parayı atsan, bulan biri sevinir. Dedeni at ki bütün millet sevinsin".
* * *
Sabah'
ta Hulusi Turgut, Demirkırat belgeselinden beri hep isteyip yapamadığım şeyi yaptı:
Türk siyasetinin duayeni, 89 yaşındaki Osman Bölükbaşı ile hasta yatağında görüştü.
1946 - 1973 döneminin gözde politikacısı, hitabet ustası Bölükbaşı, siyasete veda ettiğinden beri çevresine bir duvar örmüş, "hatıralarını mezara götürme" kararlılığıyla kimseyle konuşmaz olmuştu.
Bölükbaşı'nın anılarında, sadece çok partili hayatımızın rengarenk serüveni değil, siyasette espri ve zekanın nasıl yıllar içinde yitip gittiğini gösteren buruk bir tat da var.
* * *
Kızı Hürriyet doğduğunda hapishanedeymiş Bölükbaşı... Koğuştaki arkadaşlarına müjde verirken: "Hürriyet dünyaya geldi" demiş, "İnşallah Türkiye'ye de gelir!.."
1957'de mebus seçildiğini de hapishanede radyodan öğrenmiş. Pijamayla ayağa fırlayıp koğuştakilerin huzurunda milletvekili yemini etmiş.
Kendisine "Erkeksen gel" diyen DP milletvekiline cevabı şudur:
"Erkekliğimin zekatını versem, sen bile erkek olursun".
* * *
Sivri dilinin hedefi sadece rakipleri değildi.
Bir Avrupa gezisinde "Atalarınızın Viyana kapılarında ne işi vardı" diye soranlara "Haçlı seferlerini iade - i ziyarete gelmişlerdi" cevabını vermişti.
8 saat konuşup rekor kırdığı mitinglerine gelenleri de ünlü "fırça"sından mahrum bırakmazdı. Kayseri'de kedisini dinlemek için toplananlara "Ey, sapı uzun, kanesi kıt Kayserililer" diye seslenmişti:
"Meydanda veriminiz bol... Burada aşka gelip beni alkışlıyorsunuz, sandık başına gidince şeytana sarılıyorsunuz."
* * *
"Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, politikacıyı kör inat batırır"
derdi.
O yüzden politikada inat etmedi. 1973'te birbirlerini karşılıklı sevdikleri "milletiyle evlenemeden" siyasetten çekilirken şöyle dedi:
"Yüzünde göz izi yok sanarak siyaset denilen Leyla'ya gönül verdim. Sonradan anladım ki, benden önce 40 bin kişinin nikahından geçmiş."
Öyle çok ihanet görmüştü ki, partisinden kopanlardan yakınan Demirel'e, "Üzülme..." demişti, "...senin bağrın henüz köy mezarlığı, benim bağrım ise Karacaahmet'e döndü".
Siyaseti bıraktıktan sonra gelen koltuklar tekliflerini "Bölükbaşı, hayat defterini yönetim kurulu başkanı olarak kapatmaz" diye geri çevirdi.
Bugün bir Ankara hastanesinde o defterin son sayfalarını çeviriyor.
Geride, muhteris siyasetçilere bilgelik dolu şu dersi bırakarak:
"Volkan da olsan, sonu bir avuç kül olmaktır."