Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Derin" kökleri olan kanlı provokasyonlar...20. yüzyılı bunlarla tükettik.Ve acıyla görüyoruz ki, aynı tezgâh, kanlı bir miras gibi 21. yüzyıla aktarılıyor.1966'da Genelkurmay Başkanı'nı eleştirdi diye gazeteci İlhami Soysal'ı döven Özel Harpçi yarbayın misyonunu 2006'da oğlu üstleniyor.Ve bizler, medeni eleştiriyi kör şiddetle yanıtlayan çetelerin ikinci kuşağını devralıyoruz.***Hükümeti eleştirdikçe tepki mektupları geliyor:"Sağduyunu kaybettin" diyor bir kısmı...Bir başka kesim, "Yeni mi uyandın?" diye dokunduruyor.Oysa bugüne kadarki "sağduyulu yaklaşım"ımızın da, "şimdiki uyanıklığımızın" da nedeni politikalar...Erdoğan, AB'ye uyum sürecinde özgürlükleri genişleten demokratikleşme reformlarına imza atarken destekledik.ABD baskısı karşısında Irak bataklığına uzak durmaya çalıştığında omuz verdik."Kürt sorunu"nun çözümüne söz verirken cesaretlendirdik.Siyaset, askerin etki alanından, derin devletin tahakkümünden çıksın istedik.***Sonra ne oldu?Erdoğan, reform sürecinde frene bastı.AB'ye mesafeli durdukça ABD çizgisine daha yakınlaştı.Şemdinli'de derin devletle hesaplaşma yönünde cesareti olmadığını ortaya koydu.İtibarındaki gerilemeyi durdurmak, tabanına söz verip yapamadıklarını unutturmak, yoğunlaşan kadrolaşmasını gölgelemek için kışkırtıcı demeçlerden, gereksiz polemiklerden medet umdu.Danıştay'ın uyarılarına kulak tıkarken, hedef gösteren gazetelere göz yumdu.Sonuçta bugüne dek işbirliği içinde olduğu Genelkurmay Başkanı'nı ve hükümet içindeki aklı selim sahibi bakanları bile karşısına aldı. Kendi elleriyle bir karşı-cephe yarattı.Başbakan şimdi "Bu bir güç kavgasıdır" diyor.Zaten siyaset bu değil midir?Bunu öğrenmek için ille o kavgayı kaybetmek mi gerekir?***Sağduyumuzu filan yitirmedik. Kendimize de yeni gelmedik.Baştaki reformist damarını kaybeden, otorite karşısında boyun eğen, anayasal kurumları hedef gösteren, sert çıkışlarla toplumu geren Başbakan'ın kredisini tükettiğini görüyoruz.Danıştay saldırısı hükümete yönelik bir komploysa bile bize düşen, hem saldırgan demeçlerle bu komploya zemin hazırlayan hükümeti hem de komplocuları eleştirmek, oyuna gelmemektir.***Hükümetin karşısına dikilen cepheye gelince...Köşk kapışması öncesi Cumhuriyet'in yeniden yollara çıkan Demirel'i övdüğü, Türk-İslam sentezcisi saldırganın evinden "Türk Solu" dergilerinin çıktığı, AB karşıtı rüzgârların ulusalcı akımların yelkenini doldurduğu, askerin yeniden eski konuşkanlığına kavuştuğu karmakarışık bir döneme giriyoruz.Yeşil ampulün karşısına "Kızılelma koalisyonu" öneriliyor.Biz ise, kendi gençliğimize mal olan milliyetçi cephelere, onların tetikçilerine, derin entrikalara 21. yüzyılı da kaptırmak istemiyoruz.Çareyi, yeşil ampule de kırmızı elmaya da ihtiyaç bırakmayacak, hukuktan ve emekten yana, sivil, özgürlükçü, demokratik bir oluşumda görüyoruz. can.dundar@e-kolay.net Din motifli çatışmalar... Demokrasiye yönelik komplolar...