02.09.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:
AKP kurucular listesinde işadamı Mehmet Gazioğlu'nun adı görünce şaşkınlığımı ifade eden bir yazı yazmıştım. Bildiğim Gazioğlu TÜGİAD'ın 20. üyesi, alise Şişe Can'ageçen Anadolu Cam'ın ve Orta Anadolu Tekstil'in kurucusu. Alimünyum, ağır makina ve döküm işleri yapan üç fabrikası ve 30 yıllık iş yaşamı bulunan, Sakıp Sabancı'nın dostları çevresinden, Amerikan arabaları koleksiyonu olan bir işadamı. Eşi İnci Gazioğlu dünşya sosyetesinin izlediği modayı takip eden, halen Cannes'daki evlerinde tatilini geçiren bir hanım.
Çevresindeki bir çok işadamı gibi ben de "Ne işiniz var AKP'de" sorusunu sordum.
Vurdum duymazlar ve memleketi bu duruma getirenler yüzünden.
... Kurban Bayramı'nda fabrikam soyuldu, Alo 155'i aradım, küfür ettiler. Karakola gittim, dah olayı sormadan bayram harçlığı istediler.
... Fabrikamı çevre kirliliği şikayeti üzerine belediyeye bağlı Mavi Masa'dan denetime geldiler, yarım saat gezip, arıtmamızı ve üretimizi gördüler. Bir şey olmadığını gördüler. Arkadaşlarım giderlerken çay ikram etmek için oturmuş, beni de çağırdılar. O sırada aralarından biri telefonle konuştu, havası değişti, bir yönetmelik cezası kesmeye ve bana hakaret etmeye başladı, kovdum ve kendilerini İdare Mahkemesi'ne verdim. Aradan 6 ay geçti, karakola beni şikayet etmişler. Bu aftan yararlandım.
... Fabrikamda müdürüm zimmetine para geçirdi, 17. maddeden işten attım, haksız çıktım. Bir işçim fabrikanın orta hakaret olsun diye herkesin içinde tuvaletini yaptı, 17. maddeden attım, yine haksız çıktım.
Memurlaru Korumu ve Çalışma Yasası'nı değiştirmek gerekir...
Gazioğlu bugüne kadar yaşadığı gerçeklerden dolayı siyasete girdiğini söylüyor. Bunları söyleyecek neresi var diye de bana soruyor.
"En büyük değişim, parti içi demokrasinin sağlanması. Ben AKP'debuna inandım. AKP Erdoğan'ın babasının malı değil, prolerimi getirip halka anlatabilirim" diyor.
Türkiye'nin sünnet rekorunu elinde bulunduran Gazioğlu mart ayında aynı amaçla memleketi Kayseri'ye gittiğinde yaptığı konuşmaların etkisinde kalıyor. Orada kendisini dinleyen AKP'liler Gazioğlu adını Abdullah Gül'e fısıldıyor. Önce Gül ile İstanbul'da bir kahvaltıda buluşuyor, ardından da AKP Lideri Tayyip Erdoğan ile... Hem önerilerini, hem de eliştirilerini sıralıyor, ikna oluyor ve giriyor.
Afyon toplantısında pati tüzüğünü Kuran'a dayanarak eleştiriyor "Yapamayacağınız şeyler için söz vermeyin..." Aldığı yanıt "Seçimlerde verdiğimiz söz bizi bağlar, tüzük yalnızca hedeftir" olunca, yola devam kararı veriyor.
Erdoğan'ın eski bir parti örgütlenmesinin devamını da şans olarak görüyor ve Cem Boyner'in YDH yenilgisinden örnek veriyor:
"Ender Mermerci'nin verdiği bir yemekte Can Kıraç'a Boyner'in bir partiye girip görüşlerini aktarması gerektiğini söylemiştim. Küçük bir partide kendi görüşlerini kabul ettirmeden, Türkiye'yi nasıl ikna edecek diye sordum."
Gazioğlu'na üsteliyorum, "AKP'yi merkeze çekmek için verdiğiniz desteği, harcayacağınız emeği merkezi bir oluşum için neden sarfetmiyorsunuz?"
Çok açık olmasa da "Hani, kiminle" demeye getiriyor...
Peki Erdoğan ya samimi değilse, ya sizi kullanıyorsa diyorum "Ne vitrin olurum, ne mevki beklentim var, ne de kendimi kullandırırım. Abdullah Gül'e güvenere bu partiye gerdim. Erdoğan eleştirilere açık gözüküyor" yanıtını alıyorum.
Yayınlanan kasetlerle ortaya çıkan tabloya ne demeli?
Ona da Erdoğan'ın orjininin neden olduğu görüşünde. Aslında belki de aynı nedenle kendini Gül'e daha yakın hissediyor. Erbakan'a açıktan muhalefet etmiş bir siyasetçi olduğundan.
Gazioğlu, ekonomi çevrelerinin politikaya karşı umursamaz olmasının mümkün olmadığını vurguluyor. Alınan kararlardan, uygulamalardan doğrudan veya dolaylı etkilenmebilir. Örnek 11 bürodan, 9'u kriz nedeniyle kapanmış durumda.
Konuşmamızı bir ileştiri ile bitirmek istiyorum:
"AKP üyeleri yaşamak istediğiniz Türkiye'yi mi tarif ediyor? İktidara geldiklerinde güvenceniz nedir? Belki sizin gibiler içinde olmasa oy oranı yüzde 20'lere, 30'lara çıkmayacak."
Buna verdiği cevaptan anladığım cevap şu ki, işadamı yolsuzluk ve haksızlık düzenine karşı çıkmak için kürsü arıyor. Bulduğuna inandığında da emek vermekten kaçınmayacak. Zaten artık kaybedecek ne kaldı ki? Para gitti, fabrikalar kapanıyor, ahlak ise Eyüp Mezarlığı'nda fuhuşta.