Çalıştığı şirkete ortak olanların “sigortalılık” ve “emeklilik” hallerinde çok kritik detaylar söz konusu. Yapılacak yanlış ciddi soruna yol açabilir.
Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi ortaklarının 5510 sayılı Kanun uyarınca sigortalı olması gerekmektedir. Anonim şirketin bütün ortakları değil, yalnızca yönetim kurulu üyesi ortakları 4/b’li olmak durumundadır. Diğer yandan, limitet şirketlerin bütün ortaklarının 4/b’li (Bağ-Kur’lu) olması zorunludur. Dolayısıyla şirketin niteliği, şirket ortaklarının sigortalı olması zorunluluğunu farklılaştırmaktadır.
Çalıştığı şirkete ortak olanların sigortalılığı nasıl devam eder?
4/a’lı (SSK’lı) sigortalı olarak çalıştığı şirkete ortak olanların sigortalılık statüleri için 1 Ekim 2008 çok önemli. SSK’lı olarak çalıştığı limitet şirkete ortak olan bir kişi 1 Ekim 2008 öncesi ise SSK’lı olarak devam edebilir. Aynı şekilde, SSK’lı sigortalı olduğu bir anonim şirketin yönetim kurulu üyesi ortağı konumuna gelen bir kişi de SSK’lı olarak sigortalanmaya devam edebilir. Ancak bu kişilerin prim ödemelerinde bir gün bile boşluk olması halinde pasif olan Bağ-Kur sigortalılıkları devreye girer ve bu kişiler bir daha ortağı oldukları şirkette SSK’lı
34 ülkeyi buluşturan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) verilerine göre, OECD ülkelerinde bulunan göçmen sayısı 2016 yılı itibarıyla zirve yapmış durumda. Bu durum tüm devletleri insani bir krizle karşı karşıya getirdi.
Söz konusu devletler, yerleşim, topluma ve işgücü piyasasına entegrasyon gibi pek çok konuda önlem almaya ve göçmen politikaları geliştirmeye devam ediyor.
Yeni yayımlanan bir OECD raporunda da gerek iç politika uygulamalarının gerekse uluslararası işbirliği çerçevesinin yeniden düşünülmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
5 milyon göçmen var
OECD tarafından yayımlanan 2017 yılı Göç Görünümü raporuna göre, 2015 yılında 4.7 milyon olan göçmen sayısı 2016 yılı itibarıyla 5 milyona ulaştı. 2016 yılı, göçmen sayısında art arda artış yaşanan üçüncü yıl. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan savaş, iç çatışma ya da sefalet nedeniyle insani yardım çığlığında bulunan çok sayıda insan, kendilerini kabul etmeleri beklentisi içinde gelişmiş ve gelişmekte olan dünyanın kapılarında bekliyor.
OECD ülkelerine yönelik olarak, 2015 yılında olduğu gibi, 2016 yılında da 1.5 milyon kişinin sığınma talebinde bulunduğu görülüyor. Söz konusu talebin en az üçte kişinin yönü Avrupa
İşten çıkartılmak, belirsiz bir süre iş arayacak olmak hayatımızı kabusa çevirebilir. İşverenin kendisini işten çıkarmasının makul bir nedeni olmadığını düşünen çalışanın işe iade davası açması gerekiyor. Bu konuyu tüm yönleriyle inceledik...
Çalışanların temel geçim kaynağı işleridir. İşten çıkartılmak, belirsiz bir süreyle iş arayacak olmak hayatımızı kabusa çevirir. İş ilişkisinin sona erdirilmesi kimi zaman çalışan tarafından yapılsa da, çoğu zaman işveren tarafından yapılmaktadır.
İşverenin işten çıkarmasını makul nedenlere dayandırmayı amaçlayan iş güvencesi sistemi, işçinin işini kaybetmesini mümkün olduğunca önlemeye yönelik bir sistemdir. Çalışma hayatımıza ilk kez 2002 yılında giren iş güvencesi ve ona bağlı işe iade davaları işçinin işini korumasının temelini oluşturur.
İşverenin kendisini işten çıkarmasının makul bir nedeni olmadığını düşünen çalışanın işe iade davası açması gerekiyor. Davanın açılma süresi fesih bildiriminden itibaren bir ay ile sınırlandırılmış durumda. Çalışan bu sürede işverenin yanında çalışmaya devam ediyor olsa bile bildirim süresinin sonu beklenmeden dava açılması gerekiyor. Aksi takdirde söz konusu işçilerin işe iade talepleri reddedilecektir.
İsp
Sosyal güvenlik sisteminde ölüm riskine karşılık ölüm aylığı bağlanması söz konusudur. Ölen kişinin geride kalan hak sahipleri ölen kişiden dolayı ölüm aylığı alabilirler. Ancak ölen kişinin sigortalılık statüsü ve ölüm tarihine göre ölüm aylığı şartları farklılaşır. Bu nedenle ölüm aylığı alınabilmesi için gerekli şartların iyi bilinmesi gerekir. Aksi takdirde ölüm aylığı alınamaz.
Hak sahipliği
Ölüm aylığı alınabilmesi için ölen kişinin sigortalılık statüsü ve ölüm tarihi belirleyicidir. Bu iki kritere göre geride kalanların hak sahipliği belirlenir. Geride kalan kişilere ölüm aylığı bağlanmasında çalışmama veya aylık veya gelir almama kriterleri farklıdır. Dolayısıyla, ölen kişinin sigortalılık statüsü bilinmeden ölüm aylığı alınır veya alınmaz şeklinde değerlendirme yapılması hatalı olur.
Mevzuatı bilmek...
Sosyal güvenlik sisteminde mevzuat ve aylık bağlama kriterleri değişebilir. Değişiklik sonrası ölüm aylığı için hak sahibi haline gelinebilir. Bu gibi durumlarda değişen kritere uygun kişiler değişiklikten haberdar olmadıkları için hak ettikleri halde aylık alamayabilirler. Sosyal güvenlik mevzuatında bir değişiklik olduğu zaman konuyla ilgili kişilerin durumu takip etmesi
Milli birlik ve beraberlik içinde olduğumuz, bir sene önce hain darbe girişimi nedeniyle kaybettiğimiz şehitlerimizi andığımız bu günlerde, ekonomik büyümemiz açısından son derece önemli olan Ulusal İstihdam Stratejimizden bahsedeceğim. 2014 2023 Ulusal İstihdam Stratejisinin 2017 2019 dönemini kapsayan yenilenen eylem planları geçtiğimiz hafta Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Eylem planları kapsamında, hem vizyonu Cumhuriyetimizin 100.yılı, yani 2023 olan Strateji’nin ana eksenleri itibarıyla, hem de 7 temel sektöre yönelik politikaların hayata geçirilmesi planlanıyor.
Stratejinin amacı
2014 2023 Ulusal İstihdam Stratejisinin ilk eylem dönemi (2014 - 2015) sona erdi. Stratejinin yeni dönem eylem planlarının belirlenmesi ve Stratejinin makroekonomik gelişmeler doğrultusunda güncellenmesi amacıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının koordinasyonunda, akademisyenlerin, sosyal tarafların, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının ve özel sektör temsilcilerinin katılımıyla ulaşılan mutabakat sonucunda hazırlanan Ulusal İstihdam Stratejisi (2014-2023) ve Eylem Planları (2017-2019), Yüksek Planlama Kurulu tarafından kabul edildi. Stratejinin temel amaçları; istihdamın
Engellilerin istihdama kazandırılması günümüz çalışma yaşamının önemli sorunlarından biri haline geldi. İşverenlerin, 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde yüzde 3 engelliyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırma yükümlülüğü bulunmasına rağmen engelli istihdamında istenilen seviyeye ulaşılamıyor. Engellilerin istihdamında en çok karşılaşılan sorun işverenle çalışmak isteyen engellinin biraraya gelememesi ve işverenlerin çoğunlukla istihdam edecek engelli bulamaması. Çalıştıracağı engellileri kendileri bulamayan işverenler aracılık için İŞKUR’a başvuruyor.
Engelli istihdamında gözden kaçan fakat işlevsel olacak diğer bir yöntem ise işverenin kendi çalışanlarının engelli olmaları halinde, engelliliklerinin tespitini yaptırarak onları engelli statüsünde çalıştırmaktır. Mevcut çalışanlardan engelliliği olanlar bu durumun sağlık raporu ile tespiti halinde, işyerinde meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde engelli statüsünde çalıştırılabilecek. İş Kanunu’na göre, işyerinde çalışırken engelli hâle gelenlere işten ayrılmışlarsa tekrar istihdamlarında öncelik tanınacak.
Rapor alınmalı
Doğuştan ya da sonradan herhangi bir hastalık veya
15 Temmuz Türkiye’yi işgal girişimi sonrası ülkemizin hainlerden temizlenmesi için büyük bir hamle başlatıldı. İşgal girişimi ile birlikte ülke ekonomimizin gidişatını değiştirmek için içerden dışardan şer odakları da harekete geçince ekonomik alanda da bir seferberlik gerekliliği söz konusu oldu. Bu nedenlerle hayata geçen istihdam seferberliği kapsamındaki sigorta prim teşviki ve iş olanaklarının artırılması çalışmalarında bir adım öteye gidilmesi söz konusu olacak. Ekonominin toparlanması ve işsizliğin önlenmesi için atılan adımların genişletilmesi ile işsizlik oranındaki azalmanın da hızlanması bekleniyor.
Nasıl uygulanıyor?
İstihdam seferberliği kapsamında 687 sayılı KHK ile hayata geçen istihdam teşviki, bugüne kadar uygulanan en geniş kapsamlı, en cömert ve en basit teşvik. İstihdam teşviklerinde mevcut uygulamalarda yalnızca sigorta primi işveren hissesinin karşılanması söz konusu. Ancak istihdam seferberliği teşvikinde bir adım ileri gidildi ve damga vergisi ve gelir vergisi de teşvik kapsamına alındı. Bu şekilde asgari ücretli bir işçi için işverene verilen teşvik miktarı 773 TL’yi buluyor. Bu teşvik miktarı yürürlükteki pek çok sigorta prim teşvikinden çok daha yüksek.
İŞKU
Yaz aylarında okul tatili nedeniyle çok sayıda genç ve çocuk işgücü piyasasına girdi. Çocuk ve gençlerin çalıştırılması açısından, işverenlerin dikkat etmesi gereken çok önemli hususlar var.
İş Kanununa göre, 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasak. Bununla birlikte, 14 yaşını doldurmuş ve zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış olan çocukların bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin de okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilmesi mümkün.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yönetmeliği çocuk ve genç işçilerin çalışabilecekleri alanları düzenliyor.
Buna göre, çocukların çalışabilecekleri işler için “hafif iş” tanımlaması yapılmıştır. Hafif iş, yapısı ve niteliği açısından çocuğun gelişimine veya sağlık ve güvenliğine zararlı etki yaratmayan ve okula devamı engellemeyen iş olarak ifade edilebilir.
Çocuk ve genç çalıştırılamaz!
İş Kanununa göre, maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacak işlerde, sanayiye ait işlerde ve gece dönemine rastlayan işlerde çocuk ve genç işçilerin çalıştırılması yasaktır.
‘Çocuklar’ hangi işte çalışabilir?
Çocukların çalışab