Soru: Bir kamu kuruluşunda memur kadrosunda çalışıyorum. Biz memurların da işçilerde olduğu gibi, dışarıdan primlerimizi ödyerek emekli olmamız mümkün mü?
CEVAP: Sosyal Güvenlik Reformu sonrasında isteğe bağlı sigortalılık konusunda önemli değişiklikler yaşandı. Reform tarihi olan 1 Ekim 2008 öncesinde isteğe bağlı sigortalı olmak isteyenler taleplerine göre, isteğe bağlı SSK’lı veya isteğe bağlı Bağ- Kur’lu olabiliyorlardı. Ne var ki 1 Ekim 2008 sonrasında bu imkan ortadan kaldırıldı ve isteğe bağlı sigortalı olmak isteyenlerin primleri 4/b’li yani Bağ -Kur’lu olarak değerlendirilmeye başlandı. Aslında bu durum birçok haksızlığı da beraberinde getirdi. Sigortalı yani 4/a şartlarıyla emekli olmak isteyenler için isteğe bağlı sigortalılık yolu kapanmış oldu.
Diğer yandan bir başka çalışan grubu olan memurlar için de isteğe bağlı sigortalılık imkanı var.
En az 10 yıl memurluğu olan, daha sonra memurluktan istifa etmiş bir kişi SGK’ya başvurarak keseneklerini ve kurum karşılıklarını ödeyerek emekli olabiliyor. Örneğin; 20 yıl fiili hizmet ve belirli bir yaşı tamamlama şartlarıyla emekli olabilecek bir memur, 10 yıl fiili hizmet süresini bir kamu kurumunda tamamlayarak ve
Eylül ayında yüz binlerce genç, onları geleceklerine bir adım daha yaklaştıracak olan üniversite eğitimlerine başlayacaklar. Ama ya üniversite diploması, genel kanının aksine, hayallerinize açılacak kapıyı tek başına açamıyorsa?
Işıl Kurnaz’ın raporu
Uyumsuz eşleşme ve aşırı eğitimlilik, Uluslararası Standart Meslek Sınıflaması (ISCO 08) ve Uluslararası Standart Eğitim Sınıflandırması (ISCED) kullanılarak objektif olarak ölçülebiliyor. Bu 2 sınıflandırma ile meslek grupları, nitelik düzeyleri ve eğitim seviyeleri arasında ilişki kurulabiliyor. Bu yöntemle uyumsuz eşleşme, mezuniyet derecesine göre tanımlanıyor.
Gazi Üniversitesi’nden Işıl Kurnaz, TOBB Üniversitesi Sosyal Politikalar Merkezi’nde verdiği seminerde, TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarından yararlanarak uyumsuz eşleşme düzeyini araştırdı ve bir rapor hazırladı.
Rapora göre, istihdamda yer alan üniversite mezunlarının hangi mesleklerde çalıştıklarının incelenmesi gerekiyor. Kurnaz’ın analizine göre; Mart 2014 itibariyle Türkiye işgücü piyasasında 15 - 64 yaş grubunda üniversite eğitimini tamamlamış olan kişiler açısından aşırı eğitimlilik oranı yüzde 31.8. Yani, Türkiye’de istihdam edilen her 10
Ülkemizde işçi ve memur arasında çalışma koşulları ve sosyal haklar açısından ciddi farklar bulunuyor. Bu durum yasal mevzuat çerçevesinde normal kabul edilebilir. İşçiler 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi çalışıyor ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kapsamında 4/a’lı olarak yani hizmet akdiyle bir veya birden çok işverene bağlı olarak çalışan statüsünde değerlendiriliyorlar.
Devlet memurları ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi ve 5510’a göre de 4/c’li statüsündeler. Dolayısıyla farklı kanunlara tabi oldukları için bazı düzenlemeler işçi ve memurlar açısından ciddi anlamda farklılaşıyor.
Devlet memurunun iş güvencesinin işçiye göre daha yüksek olması, çalışma koşullarının farklılığı normal kabul edilebilir. Ancak doğum ve babalık izni gibi herkese eşit uygulanması gereken hususlarda işçi ile memur arasındaki farklılıklar çalışanlar arasında ayrımcılık duygusunu güçlendiriyor. Bugünkü yazımızda işçi ve memur hakları arasındaki sadece 5 farka yer verdik. Aslında liste uzayıp gidiyor, ne var ki bu farklılıkları sıralamaya çalışsak yerimiz yetmez.
1- Memur anneye 2 yıl ücretsiz izin
Memur anne doğum sonrası ücretli doğum izinlerini
Soru: Yurtdışında inşaatlar yapan bir firmada insan kaynakları bölümünde çalışıyoruz. Yurt dışına gönderdiğimiz işçiler için Torba Yasayla değişiklik olmuş. Bundan sonra işçilerimiz için ne kadar prim yatıracağız?
Cevap: Yurtdışına işçi gönderimi son yıllarda çok azaldı. 1990’lı yıllarda özellikle müteahhitlik alanında bugünkü ciroların yaklaşık dörtte biri kadar iş yapılırken gönderilen Türk işçi sayısı 200 Bin civarındaydı. En çok işçi gönderimi inşaat sektöründeydi. Bugün yine en çok işçi inşaat firmalarınca gönderiliyor. Ancak 20 yıl öncesine göre giden işçi sayısı nerdeyse onda bire kadar düştü. En son 2014 yılı için rakamlar 20 Bin civarında işçinin yurt dışına gönderildiğini gösteriyor. İşçi sayılarındaki bu gerilemenin temel sebebi Türk İşçilerin giderek daha maliyetli olmasından kaynaklanıyor. Firmalarımızın rekabet ettiği yabancı firmalar Çin, Filipinler, Tayland vb. ülkelerden çok daha düşük maliyetlerle işçi getirip yurt dışı işlerinde çalıştırıyorlar. Bizim firmalarımız da bu durum karşısında Türk İşçi yerine bu ülkelerin vatandaşlarını tercih ediyorlar.
Dikkat edin işverene ihbar tazminatı ödeyebilirsiniz
Soru: Bir konfeksiyonda satış temsilcisi
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) son raporunda, Türkiye işgücü piyasasındaki yapısal sorunların altını çizdi, diğer taraftan da başarının formülünü verdi.
Türkiye iş piyasasında, işgücünün önemli bir bölümü düşük verimlilik düzeyine sahip sektörlerde istihdam edilirken esnekliği sağlamaya yönelik kurumsal düzenlemeler yetersiz. Bu nedenle, Türkiye hâlâ OECD ülkeleri arasında en katı işgücü piyasalarından birine sahip.
Ayrıca, piyasada faaliyet gösteren firmalar itibariyle de çok parçalı bir yapı var.
Verimlilik uyarısı
OECD, araştırma notunda işgücü piyasasında olan biteni de özetliyor ve bazı konularda Türkiye’yi uyarıyor. Araştırmada ilk olarak Türkiye’de işgücünün beşte birinin hâlâ düşük verimlilik üreten tarım sektörü içinde yer aldığı; tarım dışı sektörlerde çalışanların büyük bölümünün ise yine düşük verimlilik düzeyine sahip firmalarda istihdam edildiği üzerinde duruluyor.
Apartman görevlileri ya da genel olarak bilinen adıyla “kapıcılar” çalışma yaşamı içerisinde özel olarak korunan gruplar arasında. Kapıcıların asgari ücret düzeyi gelir ve damga vergisinden muaf tutuluyor. Bu vergilerden muaf olmaları, asgari ücret alan bir çalışana göre daha yüksek ücret geliri elde etmelerine yol açıyor.
Örneğin, 1 Temmuz sonrasında asgari ücret alan bir kişinin eline 891.03 TL, bir apartmanda veya işyeri-sitede asgari ücretle çalışan bir kapıcının eline ise 963.40 TL geçmektedir.
Kapıcıların korunmasına ilişkin hususlar sadece asgari ücretle sınırlı değil. Özellikle kıdem tazminatı konusunda da avantajlılar. Kıdem tazminatı hesabı yapılırken, tüm çalışanlar için en son alınan brüt ücrete ek olarak düzenli yapılan ayni ve nakdi ödemeler de hesaba dahil edilir. Kapıcılar için de bu hesaplama geçerli olduğundan genellikle oturmakta oldukları evin kira bedeli de kıdem hesabına dahil edilir. Bu da daha yüksek kıdem tazminatı almalarına yol açmaktadır.
Evin rayiç kira bedeli...
Ülkemiz koşullarında birçok apartman veya sitede ev sahipleri kapıcıları için konut tahsisi yapmakta, ortak mülkiyet olan bu konutta kapıcıdan kira almamakta. Birçok ev sahibi
Bu sene Ramazan Bayramı tatili, haftanın ilk 3 gününe denk geliyor. 28 Haziran Pazartesi günü bayramın 1. günü kutlanacak. Bayram 28, 29 ve 30 Temmuz’u kapsıyor.
31 Temmuz ve 1 Ağustos da eklenebilse, haftasonlarıyla birlikte tatil 9 günü buluyor. Okurlarımızdan, “Geriye kalan 2 gün de tatil olur mu? İşverenimizden bu günleri de isteyebilir miyiz?” soruları geliyor.
Cevabını şöyle verelim... Ramazan ayını bitirmek üzereyiz. Bayrama 4 günlük bir süre kaldı. Bayram tatilini uzaktaki akrabaları ve yakınları ile birlikte geçirmek isteyen çalışanlar planlarını yaptılar ve önceden izinlerini ayarlayarak, yol hazırlıklarını tamamladılar.
Bayram sonrasında, pek çok çalışanın perşembe ve cuma günleri için yıllık izinlerini kullanarak tatili 9 güne çıkardıklarını ve uzaktaki akrabalarını ziyaret ederek onlarla daha uzun süre birlikte olacaklarını biliyoruz. Diğer yandan pek çok işyerinde işlerin sürmesi gerektiği için çalışanlar sadece 3 günlük resmi tatili kullanabilecekler ve perşembe günü işbaşı yapmak zorunda kalacaklar. Ancak işveren isterse bütün çalışanlarına 9 günlük bir tatil imkânı sunabilir. Bunun formülü basit... İş Kanunu, telafi çalışması ile bu duruma imkân
Türkiye yaklaşık 3 yıldır savaştan kaçan Suriyelilere ev sahipliği yapıyor. Suriyelilerden önemli bir bölümünün ilk etapta barınma merkezlerinde hayatlarına devam ettiğini gördük. Ancak bir süre sonra barınma merkezlerinden çıkarak şehirlerde kendilerine yaşam alanları bulmaya başladılar.
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün verilerine göre Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde 900 bine yakın Suriyeli yaşıyor. 219 bin civarında Suriyeli ise barınma merkezlerinde hayatlarını sürdürüyor. Toplamda 1.1 milyondan fazla Suriyelinin ülkemizde bulunduğunu görüyoruz.
Kamp dışında hayat zor
Kamplarda yaşayan Suriyeliler için pek çok faaliyet yürütülüyor. Sağlık hizmetlerinden, spor alanlarına, eğitim hizmetlerinden ibadethaneye kadar pek çok konuda mültecilere önemli hizmetler sunuluyor.
Geçici barınma merkezleri içerisinde en yüksek nüfus 25.530 Suriyelinin bulunduğu Şanlıurfa Akçakale’de. Akçakale’yi Kilis Elbeyli 23.730, yine Şanlıurfa Ceylanpınar 20.197 Suriyeli ile takip ediyor.