Küresel ölçekte günümüzün en önemli sorunlarının başında yetersiz sosyal koruma harcamaları geliyor. Bugün için dünya nüfusunun yarıdan fazlası hiçbir sosyal korumaya tabi değil. Sosyal koruma, genel olarak yaşlılara, işsizlere, engellilere, toplumda yer alan dezavantajlı gruplara yapılan harcamaları ifade ediyor. Sosyal devlet anlayışının gereklerinden biri olan sosyal koruma mekanizması sadece yaşamın sürdürülmesi için değil aynı zamanda sosyal katılımın sağlanması, bireylerdeki toplumsal aidiyet duygusunu tetiklemesi ve belki de hepsinden önemlisi insan onurunun korunması için oldukça gerekli.
Sosyal korumadan yararlanabilmek kadar yeterli ölçüde yararlanamamak da önemli bir sorun. Uluslararası Çalışma Teşkilatı’nın (ILO) geçen hafta yayınladığı Dünya Sosyal Koruma Raporu, işte tam da bu sorunu gözler önüne seriyor.
Sağlık harcamaları, yaşlı nüfusa yönelik harcamalar, işsizlere yönelik harcamalar, hastalık, analık, iş kazası ve malullük hallerinde yapılan harcamalar ile çocuklara yönelik yapılan harcamalar şeklinde başlıklara ayrılan raporda, ülkelerin kamu sosyal koruma harcamalarının GSYİH içindeki payları yer alıyor. Rapora göre, Türkiye’de sağlık ve sosyal yardım
Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) emeklilerce çok bilinmeyen bir uygulama. Ancak, geçen yıl SGK’nın başlattığı prim hamlesi emeklilerimizi bu konuda hem bilgi, hem de borç sahibi yaptı. İlk kez bu köşeden, maaşlarına haciz konan emeklilerimizin durumunu yazdığımızda, binlerce telefon ve e-mail almıştım. Yaklaşık 600 bin emeklinin emekli aylığından sosyal güvenlik destek primi kesilmeye başlayınca konu bir anda gündeme gelmişti.
SGK, 2013 yılında Maliye Bakanlığı’yla işbirliği yaparak, geçmiş dönemlere ait Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) borçlarını tespit etmiş, emeklilerimize yüklü miktarda borç çıkarmıştı. Bazı emeklilere 30 bin TL, bazılarına 2-3 bin TL olmak üzere değişen miktarlarda borç çıkarılmıştı.
SGDP yeni değil, cezalar yeni
SGDP aslında 1986’dan beri uygulanıyor. SGDP, emeklinin çalışmaya tekrar başlaması durumunda SGK’ya ödemesi gereken primi ifade ediyor. Bugünkü uygulamada, 1 Ekim 2008 sonrasında emekli olan ve SSK’lı olarak çalışmaya başlayan kişilerin emekli maaşlarından kesinti yapılmıyor ve işverenler bu kişiler adına yüzde 32 oranında SGDP ödüyorlar. 1 Ekim 2008 sonrası emekli olup Bağ-Kur’lu olarak çalışmaya devam edenler ise yüzde 15
Soru: Bağ-Kur’a prim borcumuz için yeni yasa kolaylık getirecek mi? Borcum olduğu için sağlıktan da faydalanamıyorum. Sağlıktan yararlanmam için düzenleme geldi mi?
Sami Şen
Cevap: Halen Meclis’te yasalaşmayı bekleyen yasada sizin durumunuzda olanların sağlıktan yararlanmalarını sağlayacak özel bir düzenleme bulunmuyor. Ne var ki, borcunuz 60 ay ve üzerinde olduğu için sağlıktan yararlanamıyor olmanıza karşılık, çıkacak yasayla getirilen ‘yapılandırmayla’ borcunuzu taksitlendirerek, hemen sağlık yardımlarından yararlanmaya başlayabilirsiniz.
Yeni getirilen düzenlemeyle, prim borçları için faiz ve gecikme zamları silinecek. Ancak prim borçlarına, bu sefer kesinleştiği tarihten itibaren, enflasyon oranında güncelleme uygulanacak. Her durumda borçlar eskisine göre azalacak ve en çok 36 ayda 18 eşit taksitte (iki ayda bir) ödenebilecek.
Yüzde 40 işgücü kaybı erken emekli eder
Soru: MS hastası oğlum var. Bu hastalığın tanısı geçen yıl konuldu. Bir yıl içerisinde iki kez atak geçirdi. Doktorumuz yüzde 60 oranında rapor verdi. Oğlumun erken emekli olabileceğini MS Derneği’nin düzenlemiş olduğu toplantıda söylemiştiniz. Ancak bir kez daha sizden bu konuda yazılı olarak
Günümüzde küresel refaha yönelik en büyük tehditlerden biri, eşitsizlik. Dünya ekonomisinde son yıllarda ekonomik büyüme açısından önemli bir yol kat edilirken ne yazık ki gelir dağılımı giderek daha adaletsiz hale geldi.
Bu yüzden, ülkelerin ekonomi politikalarının büyüme ve istikrar kadar gelir dağılımı adaletine de odaklanması gerekiyor. Gelir dağılımının adaletli olması, sadece kişi başına düşen ortalama gelirin artması anlamına gelmiyor. Asıl önemli olan, toplam gelirin ülke nüfusunun küçük bir kesiminin elinde yoğunlaşması yerine tüm kesimlere adil olarak dağılması.
Gelir dağılımı eşitsizliği eğitim imkânlarına erişimden sağlık ve refahın dağılımına kadar pek çok konuda toplumu etkiliyor. OECD verileri itibariyle ülkeler arasında belirgin farklılıklar olmakla birlikte, eşitsizliğin yükseldiği görülüyor.
Gini katsayısı nedir?
Gelir dağılımı adaletini ölçmek için kullanılan yöntemlerden biri, Gini katsayısını hesaplamaktır. Bir ülkede yaratılan gelirin dağılımının eşit olup olmadığını ölçmek için kullanılan Gini katsayısı, 0 ile 1 değerleri arasında değişiyor. Bir toplumda gelir adaletli olarak paylaşılmışsa, Gini katsayısı azalıyor ve 0’a yaklaşıyor.
Bugünkü üniversite sınavından sonra öğrencilerin stresi azalacak. Puanlar açıklanınca bu kez tercih stresi başlayacak. İşin önemli kısmı bugün itibarıyla geride kalacak.
Sosyal güvenlik açısından ise mezunları yeni bir durum bekliyor. 2012’den bu yana tüm vatandaşlar hatta ikamet izni almış yabancılar bile zorunlu olarak genel sağlık sigortası kapsamında. Sigortalı çalışanlar ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler sağlık hizmetinden yararlanıyor.
Ancak, işsizlerin, bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünü kaybedenlerin (özellikle eğitimlerini tamamlayan gençler) gelir testi yaptırarak belirlenen miktar üzerinden prim ödemesi gerekiyor. Aksi taktirde bu kişilerin adlarına yüksek miktarda prim borcu birikiyor.
Sigortalının eşi eğer çalışmıyorsa, kaç yaşında olursa olsun, bakmakla yükümlü olunan kişi statüsünde. Eşi çalışmaya devam ettikçe sağlık hizmetlerinden prim ödemeden yararlanabilir. Sigortalının çocukları için durum farklı, çocukların sağlıktan yararlanmasında yaş şartı var. 18 yaşını tamamlayana kadar çocuklar, sigortalı anne ya da babaları üzerinden sağlık hizmeti alabilir.
25 yaşa kadar sigortalı
Lisede öğrenim gören çocuklar için yaş şartı 20 olarak
Soru: Bağ - Kur’a tabi bir iş yapıp, kaydı olmayanlardanım. Emeklilik için geçmiş günlerimi saydıramayacak mıyım? Torba yasada biz niye düşünülmedik?
Muhsin Koncuk
Cevap: Bağ - Kur kapsamında bir iş yaptığını söyleyen ancak sahte sigortalılık belgeleri düzenlediği için sigortalılıkları silinenlere bu hak tanındı. Geçmişte sahte sigortalılık yapanlar, geçmişe ilişkin (22.03.1985’e kadar olan sigortalılık) sürelerini kazanacak. Bu bir çelişki. Sahtecilik yapmayanlara hak verilmezken, sahtecilik yapanlar bir anlamda ödüllendirilecek. Bu nedenle 22 Mart 1985 tarihinden bu yana aslında serbest meslek kazancı elde edip de Bağ - Kur’a tescillerini yaptırmamış olanlara da bu hakkın tanınması gerekir.
Bir diğer düzenlemede esnafın 12 ay ve üzeri prim borçlarının sigortalılık süresiyle birlikte silineceği yönündeydi. Ancak tasarıdan çıkarıldı. Torba Yasa Tasarısı’na göre, önceki yıllara ait 60 aydan fazla Bağ-Kur prim borcu olduğu için sigortalılığı sona erenlere, bu borçlarını ödeyip tekrar sigortalı olma hakkı verilecek.
İşe iadeyi kazanınca işe başlamak şart mı?
Soru: Geçtiğimiz yıl işten çıkarıldım. İşe iade için dava açıp kazanırsam mutlaka işe başlamam gerekir mi?
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ülkedeki en büyük kamu kuruluşu. Hem personel sayısı, hem de gelir ve gider yapısıyla devasa. Vatandaşa sosyal güvenlik ve sağlık hizmeti SGK aracılığıyla sunuluyor.
Kesinleşmiş rakamlara göre, SGK 2013’te 163 milyar TL gelir elde etmesine karşılık (prim gelirleri, diğer gelirler), 182.6 milyar TL harcama yapmış. Gelir gider farkı 19.6 milyar TL olmuş. Açıkta 2011’de bir azalma oldu ancak sonra tekrar yükselişe geçti.
Bu azalmanın temel sebebi, 2011 yılında sigorta prim borçlarına getirilen yapılandırma ve yıllar itibariyle kayıtdışı istihdamın azalıyor olmasıydı.
Prim 150 milyar TL’yi aşar
Meclis’te yasalaşmayı bekleyen, bugüne kadar ki en kapsamlı prim yapılandırmasıyla, SGK’nın kasasına yaklaşık olarak 40 milyar TL’ye yakın ödenmemiş primin gireceği hesap ediliyor.
Eğer bu rakamlar tutarsa, SGK gelir gider dengesi son derece olumlu yönde etkilenecek. 2014 bütçesinde öngörülen prim gelir rakamı 131 milyar TL iken bu rakam 150 milyar TL’yi aşacak.
2011 yılında da bugünküne benzer ancak daha dar kapsamlı bir yapılandırma olmuş ve prim gelirleri bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 35 artış göstermişti.
Yıllık ücretli izin, bir tam yıl aynı işverene bağlı çalışmanın karşılığında elde edilen bir hak. Yıllık ücretli izin süresi de işçinin kıdemi arttıkça artıyor. Aynı işverene bağlı olarak bir yıldan beş yıla kadar çalışan işçilere 14 günden, beş yıl ve daha fazla, 15 yıldan az çalışanlara 20 günden, on beş yılda fazla çalışanlara ise 26 günden az yıllık ücretli izin verilemiyor. Bunun dışında 18 ve daha küçük yaştaki işçiler ile 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere kıdemlerine bakılmaksızın en az 20 gün yıllık ücretli izin verilmek zorunda.
Bazı işçilerin yıllık izinlerini kullanmaktan imtina ettiklerini ve yıllık izinleri karşılığındaki ücretlerini işverenden talep ettiklerini görüyoruz. Yıllık ücretli izin hakkı, Anayasa’daki dinlenme hakkının karşılığı olarak düzenlenmiş durumda. Amacı işçinin işten bir süre uzak kalmasının sağlanması.
Yıllık ücretli izin doğrudan paraya çevrilebilen bir hak değil. Yani işçiler kullanmadıkları yıllık ücretli iznin parasını işverenden talep edemezler. Ancak iş sözleşmesinin sona ermesi halinde işçiye hak edip kullanmadığı yıllık izinlerin parası en son alınan ücret üzerinden hesaplanarak ödenir.
Yol izni eklenebilir
Yıllık ücretli izne