Doğum yapmak nedeniyle çalışamayan kadınlar belirli şartlar söz konusuysa doğum borçlanması ile prim gün sayılarını tamamlayabilir. Gelin birlikte inceleyelim...
Emekli olmak için temelde yaş, sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı şartlarını sağlamak gerekiyor. EYT ile birlikte ilk kez 8.9.1999 ve öncesinde sigortalı olmuş kişiler için yaş şartı kaldırıldı. İlk kez 1 Nisan 2008 ve sonrasında sigortalı olmuş kişiler için ise sigortalılık süresi şartı söz konusu değil. Ancak prim gün sayısı şartı tüm sigortalılar için geçerli. Yani belirli bir süre bir fiil çalışmadan emekli olunamıyor. Ancak bu konuda kadın sigortalılara sağlanan büyük bir hak söz konusu. Doğum yapmak nedeniyle çalışamayan kadınlar belirli şartlar söz konusuysa doğum borçlanması ile prim gün sayılarını tamamlayabiliyorlar.
Kadın çalışanlar doğum nedeniyle iş hayatından uzak kalırlar. Bu nedenle de emekli olmak için gerekli gün sayısı şartını doldurmakta zorlanırlar. İşte bu yüzden doğum borçlanması düzenlemesiyle doğum
YKS’ye giren 3 milyona yakın genç sınavın sonuçlarını heyecanla bekliyor. Üniversiteye yerleşemeyen gençlerin sağlık hakkından yararlanmak için 2 yıl süreyle muafiyeti var. Üniversiteyi kazananlar için ise hem ölüm aylığı alıp hem burs için başvurmak mümkün.
Kısa süre içinde Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) tercih sonuçlarının açıklanması bekleniyor. Sınava giren 3 milyona yakın genç için bugünler heyecan dolu geçiyor. Yerleşecekleri üniversiteyi öğrenen gençler için en az dört yıllık bir maraton başlayacak. Pek çok genç bu heyecan sonunda bir üniversiteye yerleşecek. Ancak herhangi bir yükseköğretim kurumuna yerleşemeyen gençlerin endişe etmelerine gerek yok.
Çalışabilirler mi?
Sağlık hakkından yararlanmada iki yıllık muafiyet süresi söz konusu. Diğer yandan üniversiteye yerleşen gençlerimizden ölüm aylığı alanların da kredi ve burs başvurularından kaçınmalarına gerek yok. Bir yandan ölüm aylığı alınıp bir yandan burs
Dünyada gençler, işgücü piyasasında ciddi zorluklar yaşıyor. Genç istihdamında sağlam bir toparlanma için, gençleri hedef alan politikalar öncelikli olmalı. Sürdürülebilir kalkınma için kimse geride kalmamalı.
Bugünün gençleri, insana yakışır iş bulmakta en çok zorlanan yaş grubu. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından “şimdiye kadarki en iyi eğitimli genç nesil ve daha iyi bir gelecek için umudumuz” şeklinde tanımlanan gençler, işgücü piyasasında ciddi zorluklar yaşıyor.
ILO tarafından yayınlanan en güncel verilere göre, dünyada 2022 yılında 15 - 24 yaş grubu gençler, toplam çalışma çağındaki nüfusun yaklaşık yüzde 21’ini oluşturuyor. Ancak istihdam edilen toplam nüfusun yüzde 13’ünden daha azı gençler tarafından temsil ediliyor. İşsizlik rakamları ise daha da çarpıcı. Toplam işsizlerin yüzde 33’ü gençlerden oluşuyor.
Gençlerin “kötü” işlerde çalışma olasılığı da daha
Elon Musk, sahibi olduğu sosyal medya platformu X’teki (eski adıyla Twitter) paylaşım ve beğenileri nedeniyle işvereni tarafından “haksız muameleye” uğrayan kişilerin yasal faturalarını ödeyeceğini taahhüt etti. Tabii bu durumda haksız muamelenin nerede başlayıp nerede bittiği sorusu gündeme geldi.
İşverenlerin işçilerine karşı sosyal medya platformlarındaki paylaşımları nedeniyle uygulayabilecekleri yaptırımların sınırları neler? Haksızlık ne zaman doğar? Bugünkü yazımızda bunların sınırlarını çizmeye çalışacağız.
Sosyal medya kullanımında çalışanın şirket aleyhine doğurabileceği başlıca risk, şirketin gizli bilgilerini ortaya çıkarması ve şirketin güvenliğini ihlal etmesidir. Diğer riskler ise çalışanın diğer çalışanlara sosyal medya aracılığı ile psikolojik veya cinsel taciz oluşturacak eylemlerde bulunması ya da ayrımcılık niteliği taşıyan davranışlar sergilemesi, çalışanın ifadelerinin şirket itibarına zarar verici nitelikte olması, şirket ile ilgili kötüleyici beyanlarda bulunması olarak sayılabilir.
Verimlilik tartışmalı
Bu risklerin çoğu hakkında yargı net
Bu yıl SSK, Bağ-Kur ve memur emeklilerinin beklentileri tam olarak karşılanmadı. Emeklilerin öncelikli talepleri arasında görevdeki memurlara yapılan 8.077 TL’lik zammın bir benzerinin kendileri için de yapılması, refah payının adil olması ve en düşük emekli aylığı miktarının artırılması var...
Temmuz ve ocak ayları emekliler için zamların belirlendiği aylardır. Yılda iki kez maaşlarına zam alan emeklilerin zam oranları emekli oldukları statüye göre belirlenir. SSK ve Bağ-Kur’lular için enflasyon oranları, memurlar için ise toplu sözleşme belirleyicidir. İki yıldır refah payı düzenlemesi ile enflasyona karşı emekli maaşlarının erimemesine çalışılıyor. Bu yıl SSK, Bağ-Kur ve memur emeklilerinin beklentilerinin tam olarak karşılanmadığı görülüyor.
-SSK emeklileri: SSK emeklileri kural olarak son 6 aylık enflasyon oranında maaşlarına zam alıyorlar. Temmuz ayında ocak – haziran döneminde gerçekleşen enflasyon oranı kadar SSK emeklisinin maaşı zamlanıyor. Bu yıl yüzde 19.77 olarak gerçekleşen altı aylık enflasyon oranına refah payı eklenerek SSK emeklisinin
Yargıtay her ne kadar çalışma koşullarında tek taraflı değişiklik imkanını işverene bırakan sözleşme maddelerini kabul etse de yapılacak değişikliğin ücrette düşüklüğe sebep olması halinde, verilen onayı yeterli görmemekte, değişiklik yapılacağı zaman işçiden ayrıca yazılı onay alınmasını aramaktadır.
İş ilişkisinin yönetilmesi birçok değişikliğin de yapılmasını gerekli kılar. İşveren iş ilişkisini yürütürken bir yandan yönetim hakkına sahiptir, bir yandan da esaslı değişiklik oluşturacak durumlarda işçinin onayına muhtaçtır. İş Kanununa göre yönetim hakkının kapsamını aşan işçinin aleyhine olacak çalışma koşullarındaki değişiklik ancak yazılı onay ile mümkündür.
Çalışma koşulları, işçinin iş mevzuatı, iş sözleşmesi, iş sözleşmesinin ekleri, varsa toplu iş sözleşmesi ve işyeri uygulamaları ile şekillenen çalışma şeklini ifade etmektedir. Bu kapsamda işçinin yapacağı iş, işini yerine getireceği yer, ücreti, çalışma süreleri, dinlenme süreleri bir bütün halinde çalışma
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) deprem felaketi nedeniyle getirilen yapılandırmayı yeniden belirledi, yükümlülükleri ise erteledi. Yakından bir göz atalım...
6 Şubat’taki depremin etkili olduğu bölgelerde işletmeler ve çalışanlar çok etkilendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışanların güvenliği ve işletmeleri hayata döndürebilmek için çok sayıda önlem aldı ve yenilerini almaya devam ediyor.
Deprem sonrası zorlu süreçte, bölgedeki işverenler Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) olan yükümlülüklerini zamanında yerine getiremedi. Bu işletmelerin desteklenmesi, toplumsal dayanışma açısından son derece önemli olduğundan SGK geçtiğimiz hafta bir dizi önlemi daha hayata geçirdi. Söz konusu düzenlemelerden ilki, kuruma olan prim borçlarının ödenme süreleri ile kuruma verilmekle yükümlü olunan bilgi, belge ve beyannamelerin verilme sürelerinin ertelenmesi. Diğeri ise devam eden mücbir sebep uygulamasına ilişkin olarak 7256 ve 7326 Sayılı Kanunlar
Türkiye ekonomisinin toparlanması ve depremin ekonomik etkilerinin hafifletilmesi adına atılan adımlar önemli. Bu adımlar atılırken gerek ücretler gerekse sağlanan mali haklar bakımından zorluklar yaşanıyor. Son günlerde yaşanan önemli bir zorluk çalışanların yemek parasıyla ilgili.
Hem KDV oranındaki artış, hem de yemek ve gıda fiyatlarındaki artışlardan dolayı en son Ocak 2023 itibariyle 110 TL + KDV olarak açıklanan günlük yemek bedeli istisna tutarı çalışanın düzgün beslenmesi adına yetersiz kalmıştır. Bu konuda ilave bir düzenlemeye ihtiyaç olması söz konusu.
Çalışanların yemek paraları, yüzde 8’den yüzde 10’a çıkan KDV oranı sonucunda erimiş durumda. Örneğin çalışanlar bir porsiyon yemeğe KDV dahil 170 TL verirken aynı yemeğe şimdi artan KDV oranı yüzünden 173 TL verecekler. Tabii bu örnekte yeme içme sektörüne sadece KDV artışının yansıyacağı varsayılırsa bu tablo ortaya çıkıyor.
Geçen hafta İTO Başkanı Şekip Avdagiç’in yaptığı açıklamaya göre, dışarıda yenen yemek fiyatları