T.C.’nin dışındaki uzmanlar: - Artık, diyorlar; “Yer” küremiz ısınmaya başladı. Ne sonbaharlar, eski sonbahar; ne kışlar, eski kış olacak.
Örnek olarak da, Kuzey Kutbu buzullarının erimekte olmasını gösteriyorlar.
* * *
Bağdat Caddesi’nin çevresi ile, Göztepe Parkı ise; yerlerde rüzgârla savrulan sarı çınar yapraklarıyla, bu tür iddiaların aksini kanıtlamada.
Herhalde T.C.’nin dışındaki uzmanlar, birkaç yüzyıl sonrasını kapsayan bir değişimi dillendiriyorlar.
* * *
Gerçi buralarda da bu yaz; hem cehennem sıcakları, hem fırtınalar, hem de bardaktan boşalırcasına yağan yağmurlarla geçti ama; yine de bildiğimiz yazlara benziyordu.
* * *
T.C.’nin içindeki uzmanlara göre, kış da çok sert geçecekmiş.
Ne demişler; kış kışlığını, puşt puştluğunu yaparmış.
Nasıl ki siyasetçiler de siyasetçiliklerini yapıyorlar; kasaplar, kasaplığını; pizzacılar, pizzacılığını; lahmacuncular, lahmacunculuğunu; Sünniler, Sünniliğini, Aleviler, Aleviliğini v.s.
* * *
Göçmen kuşların da göçü hâlâ daha bitmemiş. Atatürk Havalimanı’nın da çok yükseklerinde uçuyor ve havalanan uçakları tehdit ediyorlarmış.
Nasıl mı tehdit ediyorlarmış; pervane yerine, jet motorların ortası açık boşluklarından içeri girme riskleriyle...
Buna leylekler de dahilmiş.
* * *
O yüzden Atatürk Havalimanı’nda, “uçakları kuşlardan koruma” timi kurulmuş; çiftelerle, en başta leylekler, göçmen kuşları vurup duruyorlar.
* * *
Ağustos’un 15’ine doğru ve eylüle kadar leylekler kim bilir kaç kafile halinde terk ediyorlar T.C.’yi ve acaba nerelere gidiyorlar?
Bunu da T.C. içindeki uzmanlar bilirler; ne var ki kamuoyunun bilincine nakşedilmemiş bir konu.
* * *
10 gün kadar önce Kayışdağ’ın tepelerinde yine bir leylek kafilesi döne dolana göçe hazırlanıyordu.
Ahmet Altan’la konuşurken, kendisine:
- Acaba, demiştim; leyleklerin göç ettikleri yerlerde, onların geldiğini görenler:
- Aa bak leylekler geliyor, ilkbahara giriyoruz, diye seviniyorlar mı?
* * *
Ola ki T.C.’nin içindeki uzmanlar bunu da biliyorlardır.
T.C.’nin içindeki uzmanlardan sadece siyasal yorumcu ve uzmanlar bilmiyorlar Irak’ın, Suriye’nin, Lübnan’ın, Mısır’ın, Yemen’in, Pakistan’ın, İran’ın, Afganistan’ın ne olacağını.
* * *
Onu da, acizane bendeniz söylemeye çalışayım; yılbaşına kadar hepsinin durumu değişecek.
Nasıl mı; ABD’deki Başkanlık seçimlerine paralel olarak.
* * *
Bizdeki bayram sayısı kadar da, hiçbir ülkede bayram yok galiba.
Bir hesaba göre ömrümüzün yarısı tatilde geçiyormuş.
Bir kez 70-75’ine gelinceye dek; 24 saatlik günün 8 saati uykuda geçiyor.
Hafta sonu “Cumartesi, Pazar” tatillerinin de toplamı; 1 yıl 52 hafta olduğuna göre 104 gün ediyor.
Bunlara 3 günlük Ramazan yahut Şeker Bayramı’nı; 4 günlük Kurban Bayramı’nı; 1 günlük 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı; 1 günlük 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nı; 1 günlük 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı; 1 günlük Cumhuriyet Bayramı’nı eklerse; uykuda geçen saatlerle birlikte 6 aydan fazla ediyor.
* * *
O nedenle de, 2 ayağımız 1 pabuca girmeden; yumurta kapıya dayanmadan, davranamıyoruz ne yapacaksan onu yapmaya.
* * *
Maalesef bu hafta, Pakize Suda’nın “Türkiye konuşuyor” programını izleyemedim. Kızım Zeynep Bakan’ın eşi, Gürkan Bakan izlemiş, o anlattı.
* * *
Pakize Suda, kentlerimizden birinin caddelerinde “sokaktaki vatandaşa” mikrofonu uzatarak:
- Bizde kaç bayram var, diye soruyormuş.
Vatandaşların kimi, sade dinsel bayramları kastederek:
- 2, diyormuş.
Kimi resmi bayramları kastederek ve Cumhuriyet Bayramı’nı unutarak:
- 3, diyormuş.
Kimi:
- Hiç düşünmedim, diyormuş.
Kimi de:
- 6, diyormuş.
* * *
Bu arada biz de yılbaşı tatilini unuttuk.
* * *
Ha bir de aylık izinler var...
* * *
Ne yapalım, bizden bu kadar; merak edenler yaparlar hesabını. Hesabını yapmaya da gerek yok belki, yaşamak yeterli.
* * *
Güncel konular ve haberler ise tuzlu biberli...