Bir Rus fıkrası: Elinde bastonla yürüyen iki büklüm bir ihtiyar doktora gitmiş:
- Doktor, demiş; birinciyi zar zor tamamlıyorum, ikincide bir hayli zorlanıyorum, üçüncüde nefessiz kalıyorum, dördüncüde ise hiç halim kalmıyor.
Doktor:
- Tebrik ederim sizi, demiş; ben daha birincide nefessiz kalıyorum. İkinciyi de tamamlayamıyorum.
Yaşlı adam:
- Sen ne diyorsun doktor, demiş; ben yataktaki çiftleşmeyi değil, merdivenlere karşı olan durumu anlatıyorum.
- Benim aklım hep yatak sevişmesinde...
- Benim aklım da hep merdivenlerde...
***
İnsanoğlunun aklı hep üstesinden gelemediklerinde takılı kalırmış; ilk cinsel deneyimi de, dişi bir eşekle yapanların aklı, kadın bacaklarına takılı kalmış, Necip Fazıl bunu şöyle yazmış:
İnce sütunlardaki ilahi güzelliğe
Bacakların ruhudur şekil veren, diyorum.
Bacakları bir kalın örtüde saklı, diye;
Mermerde kalbi çarpan Venüs’ü sevmiyorum.
***
Freud’e göre, cinsel psikopatlığın başında, “ölü sevicilik, hayvan sevicilik ve çocuk sevicilik” geliyormuş.
Çaresi de “rüyaların analizi”ymiş.
***
Karagöz’e sormuşlar:
- Rüyalarında en çok ne görüyorsun, diye:
- Ya tavşan, ya kanadı kırık, yuvadan atılmış leylek yavruları.
***
Refik Tiniş’ten de bir fıkra:
Emeklilik işlemleriyle şahsen uğraşan adam, sigorta binasında ilgili memuru bulur; ancak kimlik kartını evde unuttuğundan ötürü çok üzgündür. Bunun üzerinde görevli kadın:
- Beyefendi, açın gömleğinizin düğmelerini bir bakayım, der.
***
Göğsündeki bembeyaz kılları görünce de:
- Tamam tamam, der; yaşınız emekli olacak kıvama gelmiş, başvurunuzu kabul ediyorum.
Akşam bu olayı dinleyen karısı:
- Keşke pantolon düğmelerini de açsaydın, der; üstüne bir de maluliyet alırdın.
***
Yazılı “kaymaktabağı” pornografisi, elden ele dolaşıyormuş tüm Dünya’da. Bunu bir Türk’ün yazdığına da inanılıyormuş.
Göğsümüzü kabartalım mı, söndürelim mi?
Dünyanın ilgisini çekecek bir şey yazmak kolay değil.
Freud, durumu öğrense:
- Evrensel eser yaratanlar, genellikle “Cinsel kompleks sahipleridir” der ve sorardı, Küçük Asya ve İstanbul’da yaşayanların kompleksleri nedir? Bir gün kaybolacağını bilmen üstüne midir, yoksa cinsellik üstüne midir, yoksa her ikisi birden midir?
***
Nahit Kayaban’dan bir şiirle bitirelim yazıyı:
Randevu
Bekle dediğin yerdeyim
Godot geldi gitti
Senden eser yok