Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

***Bir de tabii yarattığı binbir kavram karışıklığı...Örneğin, ırkçılığa vidalı bir "milliyetçilik" ile "laiklik"in, yan yana bulunamayacağı gibi...Çünkü "laiklik", Hazineden geçinmeli politik ve bürokratik yönetim kadrolarının; vatandaşların değişik ırk, dil ve inançlarına eşdeğer bir mesafede durması demek değil; aynı zamanda değişik ırk, dil ve inançtaki vatandaşların da, her türlü olanaktan eşit ölçüde yararlanmaları ve Hazineden geçinmeliler kesiminde de rahatça yer alabilmeleri demektir...***82 yıllık Cumhuriyet döneminde ne Ermeni vatandaşlardan bir valiye, ne Rum vatandaşlardan bir genel müdüre, ne Yahudi vatandaşlardan bir militere rastlamak mümkün olmuştur.Bir ülkede kavram karışıklığı ise, çağdaşlaşmak yerine "tatava"laşmaya ve içi boş demagoji rüzgârlarını siklonlaştırmaya yarar sadece...***Şayet II. Mahmut dönemi de, eksisi artısıyla objektif bir bilimsellik içinde saydamlaştırılmış olsaydı; gerek Iraktaki seçimler, gerek Kerkük konusunda çok daha başka türlü değerlendirmeler de yapılabilirdi.*** Şimdi gelelim idam edilmiş 44üncü ve sonuncu Sadrazam Benderli Ali Paşa dönemine şöyle bir göz atmaya...Yıl 1821. II. Mahmut 36 yaşında ve padişahlığının 13üncü yılında.Fransız İhtilalinin esintisiyle, Yunanlılar Morada başkaldırmışlar Osmanlıya...Benderli Ali Paşa, 9 günlük bir vezir-i azam; Mora başkaldırısını kaba kuvvetle bastırma yerine, bazı özerklikler tanıyarak da yatıştırmanın mümkün olacağı kanısında...Benderliyi içten içe kıskanan, II. Mahmutun akıl hocası Halet Efendi, Padişahın kulağına, Benderli Ali Paşanın alttan alta Yunanlı asilerle ilişki kurmuş bir Yunan casusu olduğunu fısıldıyor.Fatih Mehmetin emriyle ilk idam edilen Sadrazam Çandarlı Kara Halil Paşanın, Bizans casusluğuyla suçlanması gibi; son idam edilmiş Sadrazam Benderli Ali Paşa da, Yunan casusluğuyla suçlanıyor.***Ne var ki, Morada kan gövdeyi götürmesine karşın, Yeniçeri yine de bastıramıyor Yunan başkaldırısını...Yunanlıların özgürlüğüne kendini adamış ünlü İngiliz Şairi Lord Byron da Morada, asilerle yan yana ve orada hastalanıp ölüyor.***Peki sonra ne oluyor?Fransız İhtilalinin özgürlükçü sloganlarıyla peteklenmiş Avrupa yazar, ozan ve düşünürleri Moradaki Osmanlı katliamını lanetlemeye başlıyor...Sonradan onların hepsi "Türk düşmanı" olarak yansıtılacak bizim resmi tarihe...Derken efendim Morada başarısızlığa uğrayan 140 bin kişilik Yeniçeri ordusu da, 1826da imha ediliyor; "Vaka-i Hayriye - Hayırlı Vaka" damgası vuruluyor Yeniçeri ordusunun ortadan kaldırılmasına...***Yeniçeri ordusunun yerine kurulan "Asakiri Mansure-i Muhammediye"...Derken Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın da, II. Mahmuta başkaldırması...II. Mahmutun kendi valisine karşı, Hünkar İskelesi Antlaşmasıyla Ruslara, yani Romanoflara sığınması...Ve sonunda Mısıra "Hidivlik" yani, özerklik verilmesi...***Ah ah... "Resmi tarih" nerede, gerçek tarih nerede...21. yüzyıl, eski kalıpları çok aşan bir yüzyıl...Eski kalıplar, hayattaki en büyük primin, bir ülkenin başına geçip oturmakta olduğuna lehimlenmiştir.O nedenle de halen Irakta, politikanın iğneli fıçısı çalkalanıp durmakta...***Oysa artık politika, en büyük primin arenası olma dönemini yitiriyor...Örneğin işte ABD Başkanı Bush ve dünyanın gelmiş geçmiş en büyük zengini olan Bill Gates...Bill Gatesin ihtiyacı mı var, saltanat sürmek için bir ülkeyi kurtarma iddiasıyla başına geçip oturmaya?Dünyanın dilediği yerinde, dilediği gibi yaşama özgürlüğüne sahip yeni bir saltanatın öncüsü Bill Gates...Ünlü orkestra şefi Karajan, yahut 500 cilt polisiye romana imza atmış Simenon, yahut Matisse de öyle değil miydi?***Benderli Ali Paşanın, Yunanlı asilerle anlaşmaya gitme önerisi kabul edilse ve Mora başkaldırısını bastırmak için ziyan edilmiş onca para, kışları köy yollarının kapanmamasına harcansaydı; Türkiyenin bugünkü ekonomik pozisyonu ne olurdu acaba?***Ne yazık ki "Üçüncü Dünya"da, "milli çıkarlar" edebiyatı, henüz daha "ekonomik çıkarlar" açısından değil, üstünde saltanat sürülen "toprakları savunma" açısından değerlendiriliyor.Bu takıntıyı aşamamış olan Ortadoğu dünyasında, ne yazık ki daha kim bilir kaç yüz bin Müslüman, sürdürüp gidecek birbirini hainlikle suçlayıp öldürmeyi...2105te bir de bakacaksınız ki, hepsi "dünya vatandaşı" olmuş; evrensel değişime karşı çıkanlar da, silinip kaybolmuş... c.altan@prizma.net.tr Tek parti döneminin en büyük hatalarından biri, 23 Nisan Çocuk Bayramlarında ilkokul çocuklarını, simgesel olarak 3 günlüğüne "cumhurbaşkanı", "başbakan", "vali", "kaymakam" yapmak ve onların daha o yaşta beyinlerine; hayatta en büyük başarının bir meslek sahibi olmak değil, üst düzey politik, yahut bürokratik bir yönetici olmak olduğunu çivilemekse; bir başka büyük hatası da, "tarih"i eksisi artısıyla objektif bir bilimsellik içinde saydamlaştırmak yerine, "Türke Türk propagandası yapmak" için, politik bir araç olarak kullanmaya kalkmasıydı.