Celal Sahir
Pazar günü meteorolojik uyarıları dinlerken bile, insan üşümeye başlıyordu.
40 yılın en karlı ve en soğuk günlerini yaşamaya başlayacaktık.
* * *
Pazartesi günü Cihangir’den, Göztepe’ye geçip geçemeyeceğimizi bile konuşmaya başlamıştık.
Cihangir’deki kapalı park yerleri, dik yokuşlar üstündeydi; pazar gecesi kar bastırdığında, ertesi gün arabayı park yerinden alarak, o yokuşları inip çıkmak kolay olmayacaktı.
* * *
Pazartesi sabahı saat 7’de ise, ortalık günlük güneşlikti.
Galiba boşuna kaygılanmıştık.
Gerçi sonradan hava kapandı ve sıcaklık 4-5 dereceye düştü ama, kar falan yağmıyordu.
* * *
Ajans haberlerinde, bütün yurdu kara kışın kapladığı; yüzlerce köyün yollarının kapandığı, ancak karın İstanbul’a gelmekte “rötar” yaptığı bildiriliyordu.
* * *
Pazartesi akşamı da Göztepe’de, salı sabahı damları bembeyaz göreceğimize inanarak girdik yatağa.
* * *
Dün sabah saat 6’da damlar beyaz meyaz değildi; her zaman olduğu gibi kendi soluk kırmızılıklarıyla, çeşit çeşit boylarda yayılmış öyle duruyorlardı.
Hava ise soğuktu, 2-3 derece arasındaydı.
* * *
Ah bu havalar, ah bu havalar...
Meteorolojik havalar, siyasal havalar, militarist havalar, yargısal havalar...
* * *
Kara Harp Okulu’nun ünlü marşı da, meteorolojik bir şiddete benzeterek anlatıyordu kendi militarist gücünü:
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız,
Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız.
* * *
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı marşı ise -mecazi anlamda- meteorolojik bir afeti durduracak güçte olduğunu ilan ediyordu:
Kar, bora, fırtına sükûn bulacak;
Sana düşmanlar, sana düşmanlar selam duracak.
* * *
Dün sabah saat 8’e doğru Göztepe’de de bir tipi başladı ama, çok kısa sürdü ve hemen kesildi.
Galiba korkutucu anonslarla, yurdu kapladığı ilan edilen kar yağışı; pencerelerden bendenize de:
-Rötarlı da olsam geliyorum, görürsün sen; demek istiyordu.
* * *
“Dünya Kadınlar Günü”nde yurdu kaplayan kara kış...
Zaten “erkek millet” olmakla övünülen bir diyarda; ne kadar kurtulabiliyor ki kadınların hayatı, sisli puslu tipili, yürek üşüten havalardan?
Kara kış, ha gelmiş ha gelmemiş...
* * *
Türkiye’nin kadın nüfusu 40 milyona yakın...
Dünkü Akşam’da, Burcu Bulut’un özel bir haberi manşete çıkarılmıştı:
“KADIN EVE KAPANIYOR
Türk kadını gerileme sürecinde... TÜLK verilerine göre Türkiye, kadınların iş hayatına katılımında yüzde 27,5 oranla AB’de son sırada. Araştırmalar iki sebep ortaya koyuyor: Yükselen muhafazakârlık-tarımdan çıkış.”
* * *
Türkiye’deki 40 milyona yakın kadın nüfusun 20 milyonu, 28 yaşından küçük...
Ve 101 devlet arasında Türkiye, “Kadın eşitliğiyle, hak ve özgürlükleri” açısından 93’üncü sırada...
* * *
Şimdi bendenizin de aklına bazı sorular geliyor:
1- Kadın nüfusunun yüzde kaçı sabah namazına kalkıyor?
* * *
2- Kadın nüfusunun yüzde kaçı, işe gitmek için erken kalkıyor?
* * *
3- Kadın nüfusunun yüzde kaçı, günün ilk işi olarak sabah kahvaltısı hazırlıyor?
* * *
4- Kadın nüfusunun yüzde kaçı, geceleri eğlenmeyi sevdiği için, öğleye doğru kalkıyor?
* * *
5- Kadın nüfusunun yüzde kaçı bekâr, yüzde kaçı evli, yüzde kaçı dul, yüzde kaçı 2’nci kez evlenmiş durumda?
* * *
6- Kadın nüfusunun yüzde kaçı, “Dünya Kadınlar Günü”nü değerlendirme olanağı bulabildi?
* * *
Mehmet Altan ise, TÜİK’in “2009 yılı Hanehalkı İşgücü Anketi”nden aldığı, bir istatistiğin üstünde duruyordu:
-15-19 yaş grubunda 259 bin evli kadın bulunmakta. Bunlardan 100 bin kadın 1; 20 bin kadın ise, 2 yahut daha fazla çocuğa sahip...
* * *
Kadınların uğradığı taciz ve şiddet olaylarıyla; sık sık tabanca, bıçak, satırla öldürülmeleri de; artık ilk kez gündemlere gelip durmakta...
* * *
Kadınlar, toplumların “yaşam kalitesiyle, çağdaşlık düzeyi”ni gösteren barometrelerdir.
Onların, mutsuzluklarıyla çaresizlikleri, bulaşır çocuklarına da ve “psikososyolojik” nedenlerle; öfkeli kutuplaşmalara dahi neden olabilirler.
* * *
Dün sabah saat 9.15’te hafif bir tipi yine başladı.
* * *
Sanki “Dünya Kadınlar Günü”nde; KADIN’ın, “hissiyatını” dile getiriyordu, gitgide güçlenerek pencereleri de kapatan tipi...