Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Vaktiyle eski insanlar, sıkıntılı bir geceyi anlatmak için, Divan edebiyatından miras kalmış bir beyti tekrarlayıp dururlardı:Şeb-i yeldayı muvakkıtla (vakti saptayan kişi) müneccim (astronom) ne bilirMüptela-i gama sor kim geceler kaç saat***"Emir demiri keser" sözü de, monarşi ve kışla uzantılı olarak; kullarla, "ayaktakımı" denilen mesleksiz yığınların yüreğine çivilenmiştir ya; acaba bir emir verilse:- Geceler uzamasın, gündüzler kısalmasın, diye...21 Haziran'dan sonra şıpın işi durur mu gecelerin uzaması ve gündüzlerin kısalması?Düşünce özgürlüğünü "emirci"lerden yana kullanmakta bilenmiş olanlar, inatlaşabilirler:- Durur, durur, diye...Hamasetçiler de hemen, okul çocukları için yaygın bir megalo virüsünü, bir kez daha kıvılcımlandırırlar:Ekinokslar değişti Türk'ün iradesiyle,Karşımızda diz çöktü güneş sistemi bile.***Değişimin diyalektiğini durdurmaya kalkmakla, gecelerin uzamasını frenlemeye kalkmak arasında bir fark var mıdır?2005 yılının da, geri dönüşü olmayan bir zaman mezarlığının yolunu tuttuğu şu sıralarda; bir de 100 yıl öncesine çevirsek beyinselliğimizin bakışlarını. II. Abdülhamit, öngörebiliyor muydu acaba 2005 yılının sonunda TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi'nin, öyle yarım yamalak uyuzumsu değil, dört dörtlük bir demokrasiye sahip çıkacağını ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in de, TÜSİAD'a destek vereceğini?***Teknolojik değişimlerin; ekonomiyle, yönetim düzenlerinin de boyutlarını nasıl değiştirdiğinden habersiz olan, Hazine'den geçinme sevdalı oligarşik makam tiryakileri; Leninist bir söylemden de medet ummaya çalışabilirler şimdi:- Emperyalizmin içerideki işbirlikçisi kapitalistler, vatanı paramparça etmeye uğraşıyorlar...***Emperyalizm, üstüne bağdaş kurduğu kolonilerde, onların kalkınmasını sağlayacak yatırımlar yapmak yerine; onların kalkınmasını engelleyen ve kendi üretimleriyle kendi yönetimine muhtaç bırakan üst düzey bir güç politikasıdır.Ve özellikle de pençesi altına aldığı yörelerde, ne yerel bütçenin ve ekonomik yapının saydamlaşmasını ister, ne de hukukun üstünlüğü ile yargının bağımsızlığını...Bütçede ve ekonomide saydamlıkla, hukukun üstünlüğünü ve yargının bağımsızlığını isteyen kalem ve odakları; ezer, bitirir, perişan eder.***Köylülüğü yeterince aşamamış ülkelerde, oligarşik yönetimler de; bir bakıma kendilerinin gizli iç sömürgelerinin uyanmasını istemediklerinden, ne gerçek bir saydamlığı benimser, ne hukukun üstünlüğü ile yargının bağımsızlığını geliştirirler.Örneğin silah alımlarına harcanan yüz milyarlarca doların, aynı zamanda yatırımları da engellediğinin anlaşılmasını perdelerler.Ve vatan aşkıyla tutuşan hamasi bir edebiyata sığınırlar.***Teknolojideki değişimler, küreselleşmeyle birlikte evrensel ve saydam bir ekonomiyi de, "müspet bir bilim" durumuna getirmekte...Uzay çağının modern üretimleri, yeryüzünde köylülüğü aşamamış ve yoksul kalmış ülkeleri de zenginleştirip, evrensel bir iş bölümü içinde, pazarlarını genişletmek zorunda...Bu nedenle AB kriterleri, yönetilenlerin haklarına sahip çıkma ve oligarşik yapıları değiştirme doğrultusunda...En değişimci ve en çağdaş bir kurum olma profilini çizen TÜSİAD da aynı doğrultuda...***İçerideki politikacıların, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı türü nutuk, demeç ve polemiklerini ciddiye alma olanağı var mıdır?Şimdi sorunu nete getirmeye çalışalım ve İsveç'i model olarak alalım:1- Bizde Adalet Bakanlığı'nın bütçeden aldığı pay yüzde kaçtır, İsveç'te yüzde kaçtır?2- Bizde savcılarla yargıçların aylığı ne kadar, parlamenterlerinki ne kadardır; İsveç'te ne kadardır?3- Bizde mahkeme binalarının durumu nedir, İsveç'te nedir?4- Bizde "yargı birliği"nin fotoğrafı ile yargıya karşı zırhlanmış resmi kurumların durumu nedir, İsveç'te nedir?5- Bizde TCK'daki 301'inci madde gibi bir madde, İsveç'te de var mıdır?6- En uzun dava süresi bizde ne kadar, İsveç'te ne kadardır?Şimdi hep biliyoruz ki, yine görmezlikten gelinecek sorular bunlar...***Türkiye'de de hukukun üstünlüğünü ve yargının bağımsızlığını isteyen AB ile TÜSİAD mı, ülkeyi paramparça etmek için emperyalist bir seferberlik ilan etmektedir; yoksa, Hazine'den geçinenler "devlet", Hazine'den geçinmeyenler "millet" ayrımıyla, kul yığınları üstündeki oligarşik egemenliklerini sürdürmek hırsında olanlar ve bin bir çeşit yolsuzluk, rüşvet ve talanla yalana göz yumanlar mı?***Keşke daha Osmanlı döneminde, kapitalizm ve sınıf bilinci gelişmiş olsaydı da, köylülükten sıyrılmış ve oligarşik bir yapının gizli kulları olmaktan paçayı kurtarmış bulunsaydık...***Enseyi karartmayın. Nasıl gecelerin uzaması ve günlerin kısalması emirle durdurulamıyorsa, evrensel bir değişimin ışıkları da karartılamaz; çalkantı süreci biraz uzunca ve üzücü de olsa...35 yıl önce kim derdi ki TÜSİAD, en değişimci ve en çağdaş kurum olacak...Dileriz Başbakan Tayyip Bey de, 3 Ekim'e kadar olan rotasını değiştirmek zorlanmasına uğramaz... c.altan@prizma.net.tr Yılın en uzun gecesiyle en kısa gündüzünü geçtik, geçiyoruz. Şimdi yine gündüzler uzamaya, geceler kısalmaya başlayacak...