ERKEN saatlerin ilk demli çayı ve gazete manşetleriyle; içeriği, genellikle ikiye bölünmüş haberler...
Yönetim kadrolarındaki büyüklerimizin; geceleri albenili kocaman reklam panolarını çerçeveleyen ve bir yanıp bir sönen ampuller zinciri benzeri demeçleri, açıklamaları, görüşleriyle ilgili politik ve diplomatik haberler...
Ve bir de kul yığınlarıyla ilgili yerel haberler...
***
Kul yığınlarıyla ilgili yerel haberlere örnek, perşembe gecesi saat 21.30'da Erzurum'da olan deprem...
5.1 şiddetindeki depremin merkez üssü Çat ilçesiymiş. 10 saniye sürmüş. Aşkale ilçesine bağlı 3 köyde evler yıkılmış. Küçükgeçit köyünde 4'ü çocuk 9 kişi ölmüş, 40'ı aşkın yaralı...
***
Yönetim kadrolarındaki büyüklerimizle ilgili haberlere örnek, İsviçre'deki zorlu pazarlık...
Kofi Annan'ın biçimlendirdiği hukuksal bir denkleme uygun olarak; Kıbrıs Adası'ndaki Türk ve Rum tarafları ortak bir anlaşmaya varır da, elbirliğiyle çift kanatlı yepyeni bir Kıbrıs devletini oluştururlarsa; Kıbrıs devleti, 1 Mayıs'ta AB üyesi olduğu zaman; her iki tarafın da kabul ettiği, Kofi Annan planındaki hukuksal denklem; AB için de geçerli olacak ve bir anlam taşıyacak mı, taşımayacak mı?
***
Çünkü AB üyesi ülkelerin toprakları, tüm üye ülke vatandaşlarının ortak toprağı. Diledikleri yerlerde diledikleri kadar mal mülk edinebilir, diledikleri kadar oturup yaşayabilirler...
Avrupa Birliği'nin tüm üye ülke vatandaşlarına tanıdığı bu hak; Kıbrıs Rumları için de, Türkleri için de geçerli olacak...
***
Yeni Kıbrıs devleti, AB üyesi olduktan sonra da; Kıbrıs Rumları, Kofi Annan planına göre kabul edilmiş olan salt Ada ile ilgili hukuksal denkleme sadık kalacaklar mı, kalmayacaklar mı?
Yoksa, Ada'nın kuzeyinde kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri mal mülk için; AB'nin ortak mahkemesi Adalet Divanı'na başvurma hakları yeniden doğacak mı, doğmayacak mı?
***
AB'nin sorumlu sözcüleri:
- Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın biçimlendirdiği "hukuksal denklem" ayrı; Avrupa Birliği'nin tüm üyelerce kabul edilmiş "hukuksal ilkeleri" ayrı, demekte...
Kıbrıs'ta anlaşmaya varıldığında; Ada da AB üyesi olduktan sonra, Kıbrıs Rumları, - AB vatandaşı olma kimliğiyle - Annan planı anlaşmasını delebilecekler mi, delemeyecekler mi?
Sorun şimdilik burada gelip çatallaşıyor.
***
Neyse ki İÜ Rektörü, Çanakkale belgeselinin galasında; kendine özgü garip bir havai fişeğini, atom başlıklı bir füze ciddiyetiyle patlattı:
- Kıbrıs'tan toprak vermeye kalkmayın. Güneydoğu'da 25 bin şehit verdik. Bir 45 bin daha, 100 bin daha şehit verir; Kıbrıs'ı da alırız; Yunanistan'ı da...
Breh breh breh...
Çelebi böyle olur bizde de rektör dediğin...
***
Adam rektör... Aklına bir eser NATO içindeki müttefikine ve dolayısıyla da NATO'ya savaş ilan eder. Aklına bir eser, hamasi bir açık artırmada Atina'yı almak için, şehit sayısını yükseltir de yükseltir; "Benden 500 bin şehit"... "Benden 5 milyon şehit"...
Sevgili Hakkı Devrim de, dünkü yazısına "Heyt bre Alemdaroğlu" diye bir başlık atıp, sonuna da bir "ünlem işareti" koymuş...
Ünlem sayısı da, açık artırmadaki şehit sayısı kadar çoğaltılabilirdi...
***
Eski Tarzan filmlerinde, sık sık tamtam çalan Afrika yerlileri görünürdü. Savaş ve yiğitlik, yani hamaset tamtamlarıydı onlar da...
Bir benzerlik olmasa da, insan bazen anımsamadan edemiyor o tamtamları... Neyse ki hedefimiz "çağdaş uygarlık düzeyi"...
***
1864'te Girit Rumları da baş kaldırmışlardı Osmanlı tahtında Sultan Aziz, sadrazamlık makamında da Ali Paşa vardı.
Bir grup genç, Sadaret binasının önünde toplanmış, hep bir ağızdan bağırıp duruyorlardı:
- Girit bizim canımız, feda olsun kanımız...
Sonunda Ali Paşa, hamaset korosundan usanmış ve emir vermişti:
- Hemen şu gençleri askere alın...
Bir tek genç kalmamıştı ortalıkta.
***
Bir türlü bitmeyen yiğitlik naraları... Bol keseden şehit sayısı artırma... Ve asla neye mal olduğunun ekonomik dökümleri yapılmamış, eski Osmanlı savaşı övgüleri...
***
Türklerin "yaşam kalitesi" açısından, 40. sıradaki Nikaragua'nın dahi 56 basamak daha altında kalmış olmasının nedenleri hiç gündeme gelmiyor, neden acaba?
Bir de buna liseyi bitirmiş gençlerden, yüzde 46'sının, okul kitabı dışında, hiçbir kitap okumamış olmasını ekleyin...
***
PKK operasyonları sırasında 2 bacağını da kaybeden Uzman Çavuş Kazım Daşbaş'a ödenmiş olan 57 milyarlık tazminat çok bulunmuş; şimdi geri isteniyormuş faiziyle birlikte...
İstanbul Üniversitesi Rektörü, şehit sayısını artırma edebiyatında şampiyonluğa gittiğinden; artık yaptığı edebiyata küçük bir katkıda daha bulunmak için, herhalde kendi bacaklarını verir bahtsız Kazım'a...