Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu cumartesinin en hoş ve rahatlatıcı tarafı; hafta başında çok sert bir poyraz, dondurucu bir hava ve durmadan yağan yağmurlarla 3 gün sürmüş olan “Kırlangıç fırtınası” azizliğinin artık, geçip gitmiş ve bitmiş olması...
* * *
Bizim yerel meteorolojinin de kendine özgü sayılı fırtınaları vardır; “Berd-el acuz”, nam-ı diğer “kocakarı fırtınaları”, “Filiz kıran fırtınaları”, “Zemherir” soğuk kış fırtınaları gibi...
* * *
Bir zamanlar yaşlılar; havalar bozuk çalmaya başladı mı, tekrar edip dururlardı sayılı fırtınaların adlarını.
* * *
Sayılı fırtınalar...
Refi Cevat’ın da, “Sayılı Fırtınalar” diye bir kitabı vardır.
* * *
Ancak Refi Cevat’ın kitabı, meteorolojik değil; “var mı bana yan bakan” diyen, eski İstanbul’un ünlü kabadayıları üstüne.
* * *
Eski kabadayıların yerini, değişen çağlarla birlikte artık “örgütlü dolandırıcılık ve haraç çeteleri”, “örgütlü sahte mal, sahte içki, sahte bal, -ünlü markaların taklidi- sahte kadın çantası v.s. üreten çeteler”, “örgütlü hayali ihracat çeteleri”, “örgütlü uyuşturucu, silah ve gizli göçmen kaçıran çeteler” aldı...
* * *
Bir yanda Zonguldak’ta Çaycuma köprüsünün yıkılıp dökülmesine “takdir-i ilahi” diyenler, bir yanda örgütlü çete piramitleri...
* * *
Adı çeşit çeşit yazılmaya başlanan Başar Esad da, Suriye’de nereye gitse bir kasırga kopuyormuş.
* * *
Kendisine başvuran sadık yandaşları:
-Ah ah, diyorlarmış; kasırga, tüm bizim mahalleyi götürüp Kilis’e attı. Üstelik bizim 3-5 kuruş da beraber uçtu kasırgayla; acaba uçarken yakalayamaz mıydınız onları?
* * *
Başar Esad da:
-Bizim buralarda esen kasırga, İstanbul’daki “Kırlangıç fırtınası” değil, diyormuş; benim de aklımı başımdan aldı birilerinin kıçına soktu. Siz bulabilir misiniz kimlerin kıçına soktuğunu?
* * *
Korkunç bir fırtına esiyormuş Ankara’da da, Meclis’in çevresinde; öyle bir fırtına ki, Başkent’in altını üstüne getirecek güçte...
* * *
Damlardaki kiremitler uçuyor, pencere kıyılarındaki saksılar sağa sola savruluyor, park etmiş arabalar birbirine giriyormuş.
* * *
Meclis’ten çıkan bir siyasetçi, o fırtınada arabasını bulamayınca; ceketinin yakalarını kaldırmış, evine doğru yürümeye başlamış.
* * *
Derken efendim güçlü bir fırtına dalgası, siyasetçinin de ayaklarını yerden kestiği gibi, kaldırıp bir şemsiye mağazasının vitrininden içeri atmış.
* * *
Zavallı siyasetçi, üstünde kırılan vitrinin camlarını silkeleyerek ayağa kalkmaya çalışırken; vitrindeki şemsiyelerin uçları kulaklarına, burnuna, ağzına girmeye, gözlerine dokunmaya başlamış.
* * *
Derken mağazanın sahibi, kibar bir gülücükle yaklaşmış siyasetçiye:
-Buyursunlar efendim, buyursunlar diyerek...
* * *
Sonra da:
-Çok memnun oldum, demiş; hangi iyi rüzgâr attı sizi buraya?
* * *
Bazen bir siyasetçinin uğradığı felaket, bakıyorsunuz bir mutluluk yaratıyor, şemsiye mağazasının sahibi gibi birçok kimsede.
* * *
Bazen de tersi oluyor; artan zamlarla başı derde girenler; Hazine’nin girdileri arttığı için, mutlu bir gülücük yaratıyor birçok siyasetçide...
* * *
Neyse...
Bu cumartesi, iç ve dış politikanın sırıkla yüksek atlamacılarını; tıpkı deniz kıyılarındaki “mangal partisi” piknikçileri gibi, izlemediğinizde; pekâlâ keyfiniz de gıcır olabilir.
* * *
Bir de bir uyarı:
85’ini aşmakta olan erkekler, eğer pantolon atkısı kullanmıyorlarsa sakın kullanmasınlar.
Yoksa, sık sık kalp çevrelerine ve kaburga kemiklerinin arasına; insanı “ay ay” diye bağırtacak sertlikte, bıçak darbeleri inmeye başlıyor sık sık...
* * *
Böyle bir durumda doktora gitmenin de anlamı yok.
Hangi doktorun aklına:
-Biraz zayıfladığınız için, kemerinizi ne kadar sıksanız dahi pantolonunuz düşmeye başladığından; bir de atkı kullanayım bari mi, dediniz o sabah; diye bir soru sormak gelir?
* * *
Tüm gün akşama dek -acısı 1 saniye sürse de- bir bıçak saplanır durur böğrünüzün sol yanına...
* * *
O da değişik, özel ve kimlik kartınızdaki doğum tarihiyle ilgili bir fırtına...
“Kar bora fırtına sükun bulacak” diye başlayan ünlü bir marşımıza bile kulak asmıyor mübarek...