15.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:
Şahin Alpay
PEKİN - Bir yerde okumuştum: Ülkenin tarihinin eskiliği ve kültürünün kendine özgülüğü Çin insanının dünyaya açılmasına psikolojik bir engel oluşturuyormuş. Geride bıraktığımız hafta sonu boyunca Pekin ve çevresindeki tarihi eserlerin yalnızca başlıcalarını gezip görmek bile, Çin'de tarihin yükünü olanca ağırlığıyla hissetmeye yetti.
Pekin'in 70 km. kadar doğusundaki Badaling'e vardığımızda karşılaştığımız manzara, Çin Seddi'ne neden "Çin'in ruhu" dendiğini de yeterince anlatıyordu. Doğuda Yalu ırmağı kıyılarından başlayıp koca dağlar, uçsuz bucaksız stepler ve çöller üzerinden batıdaki karlı Tiyanşan dağlarına kadar yaklaşık 10 bin kilometre boyunca uzanan, 2000 yıllık Çin Seddi, kuşku yok ki Çin halkının dehasının, çalışkanlığının ve belki hepsinden çok sabrının bir anıtı.
Mao'ya da atfedilen bir atasözüne göre "Çin Seddi'ne tırmanmayan adam sayılmaz" imiş. Buna rağmen ben "Büyük Duvar" ın Badaling'deki en yüksek kulesine (888 m.) teleferikle çıkmayı tercih ettim. Herkese de bu yolu tavsiye ederim. Zira Çin Seddi bırakın onu inşa etmeyi, üzerindeki yokuş ve basamakları tırmanmak dahi hiç kolay olmayan bir mesele.
Çin Seddi'nden sonra, Çin'i 14 - 17. yüzyıllar arasında yöneten Ming imparatorlarının inşa ettirdikleri mezarları, 4 ibadet yerinden en görkemlisi olan Gök Tapınağı'nı ve nihayet "Yasak Şehir" denen imparatorluk sarayını gördükten sonra şunu söyleyebilirim: İmkan bulabilen herkes Pekin'i görmeli. (THY ile Pekin seyahati şu sıralarda 600 dolar.) Yeni Çin Ajansı'nın daveti ile bu imkanı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Yeni Çin'in, Çin'in ne eski ne de yakın tarihiyle fazla bir ilgisi yok. En azından büyük şehirlerinde. Pekin şimdilerde koca bir şantiye! Halka halka kuşatan otoyollar, bunlara bağlanan koca bulvarlarla Pekin'i en çok ABD'nin Los Angeles kentine benzettim. Bir tek farkla: Los Angeles'ta kent merkezinde toplanan koca binalar Pekin'in hemen her yerini kaplıyor. Bu yolların ve binaların hemen hepsi de son 10 yıl içinde yapılmış.
Pekin şimdilerde daha bir hummalı inşa faaliyeti içinde. Başlanan binaların 1 Ekim 1999'da kutlanacak, Çin Halk Cumhuriyeti'nin 50. kuruluş yıldönümüne yetişmesine çalışılıyormuş. Bu sebeple onarımdan geçen ünlü, dünyanın en büyük kent meydanı Tiananmen de trafiğe kapalı.
Çin 1978'den bu yana, özellikle de son on yıldır "Çin'e özgü sosyalizm" i ya da "sosyalist piyasa ekonomisi" ni kuruyor. "Sosyalizm" ,komünist parti iktidarının devam ettiği, "piyasa ekonomisi" ise, bildiğimiz piyasa ekonomisi anlamına geliyor.
Çin ekonomisinin son 20 yılda ortalama yüzde 10 büyümesinde ve böyle giderse 2040 yılında dünyanın en büyük akonomisi haline gelmesinde belki en büyük rolü, doğrudan yabancı sermaye yatırımları oynuyor. Çin'de gerçekleşen yabancı sermaye yatırımları toplam tam 220 milyar dolar! (Türkiye için bu rakkam en çok 10 milyar).
Dün gazetelerde çıkan haberlere göre Çin, Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) kabul edildiği takdirde yabancı sermayeye getirilen coğrafi ve sektörel sınırlamaları kaldıracağını açıkladı.
DTÖ'ne katılmak için Çin ile ABD arasında yapılan görüşmeler, NATO bombalarının Belgrad'daki Çin Büyükelçiliğine de düşmesinden bu yana askıda. Ancak Başkan Clinton'un, Çin'in bu yıl örgüte katılacağına dair sözlerinin altı çiziliyor.
Pekin'deki ABD Büyükelçiliğini de gördüm. Protesto gösterilerinde kırılan camları ve boya yağmuruna tutulan duvarları onarılmakta. Çin - ABD ilişkileri zor bir dönemden geçiyorsa da, gerginliğin yerini yumuşamaya bırakması kuvvetle muhtemel görülüyor. Başkan Clinton'un "yanlışlığın" nedenini açıklayacak temsilcisinin dün Pekin'e gelmesi bekleniyordu.
Yazara E-Posta: salpay@superonline.com