Derya Sazak

Derya Sazak

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       CUMHURBAŞKANI Demirel, Romanya gezisi öncesinde bu akşam yeni başbakanı atayabilir mi?
       Mümkündür.
       Başkent kulislerindeki son bilgiler, Çankaya’nın tercihinin ANAYOL- E yönünde ağırlık kazandığına ilişkin.
       Demirel’in Ecevit’i başbakan olarak görevlendirmesi olasıdır.
       Bu sürece nasıl gelindi?
       Anlatalım.
       Cumhurbaşkanı Demirel, yılların deneyimiyle işe mevcut formülleri sadeleştirmekten başladı.
       Ya geniş katılımlı bir hükümetle seçim 2000’e ertelenecekti ya da kendi atayacağı bir başbakanla Meclis baharda seçime götürülecekti.
       Demirel, nabız yoklamaya birinci seçenekten başladı.
       Görüldü ki; ANAP, DYP, CHP ve Fazilet seçimlerin ertelenmesine karşı.
       Dört parti de en geç 18 Nisan’da parlamentonun yenilenmesini istiyorlar.
       Bu durumda, Çankaya’nın 2000 yılı takvimini unutarak hükümeti kuracak partileri bir araya getirmesi söz konusu olabilirdi.
       Baba, öyle yaptı.
       ANAP lideri Mesut Yılmaz’la ikinci turun ilk görüşmesini yaparak DYP ve DSP ile koalisyon olasılığını araştırdı.
       Görünürde bu formülün en zor tarafı, Çiller’in "Sıra bende" diye ortaya çıkmasıydı. Ya da DYP lideri, Ecevit’e karşı çıkabilirdi.
       Yılmaz’ın Köşk’te Demirel’i ziyaretinin ardından pazar sabahı, bu kez DSP lideri "özveri" açıklamasında bulunuyordu.
       Ecevit, Anayol’a şartsız destek vereceğini ilan etti.
       Özetle...
       Yılmaz ve Çiller’in üçüncü bir isimde anlaşmaları halinde ya da Ecevit’in başbakanlığına "evet" demeleri durumunda DSP, ANAP ve DYP, 18 Nisan’da seçime gitmek üzere bir hükümet çıkarabilecekti.
       İsterse bu hükümete CHP de katılabilirdi.
       Başkent kulislerinde Demirel’in eğiliminin de bu yönde olduğu ve Baykal’ın da desteğini aradığı bildiriliyor.
       İlginçtir. CHP’nin desteği, DYP kurmaylarının da isteğidir.
       Çiller’in karargahında "dördüncü parti"nin de (Fazilet ya da CHP) elini taşın altına koyması isteniyor.
       Peki bu seçeneğin gerçekleşme şansı nedir?
       Siyasi partilerin dünkü Meclis grup toplantılarındaki konuşmalarına bakılırsa, liderlerin Türkiye’nin beklediği bu "konsensüs"ün henüz uzağında oldukları sonucu çıkarılabilir.
       Ecevit’in, Fazilet’li bir hükümetin "rejim için tehlikeli olacağı" yönündeki açıklamaları, Recai Kutan’ın sert tepkisine yol açmıştır.
       Genelkurmay Genel Sekreterliği’nin bildirisi de dikkate alındığında Ecevit’in Fazilet’le ilgili değerlendirmesi "gerçekçi" gözükse de, Kutan ve arkadaşları bu tutumu anti - demokratik buldukları için "Sen, Fazilet’in sicil amiri değilsin" diye Ecevit’le köprüleri atmışlardır.
       Fazilet’in bu tepkisinin DYP cephesini ürküteceği açıktır.
       Çünkü, Doğru Yol’un içinde, Çiller’in Ecevit ve Yılmaz’la uzlaşmasına karşı çıkan gruplar vardır ve onların görüşleri, bu aşamada hükümete girmenin "28 Şubat sürecine katılmak" olacağı şeklindedir.
       Tabii, bu değerlendirmenin tarihi bir yanılgı olduğunu söylemekte sakınca görmüyoruz.
       Bu parlamentoyu "28 Şubat sendromu" altında tutmak, intikamcı duygularla seçime götürmek ve 18 Nisan kampanyasını yakın geçmişin "rövanşı"na dönüştürmek Doğru Yol ve Fazilet partileri açısından müthiş bir yanılgı olur.
       Fazilet bile Kutan’ın liderliğinde Erbakan döneminin defterlerini kapatıp bu hesaplaşmadan uzak durmaya çalışırken, DYP’nin "28 Şubat kompleksi" altında önüne gelen uzlaşma fırsatını kaçırması reel politiğe ne ölçüde uygundur?
       2000’e yaklaşıyoruz.
       Dünya 1999’da "kriz"in eşiğinde... Türkiye de öyle!
       Onca sorun çözümsüz dururken, genç kuşaklar kendilerini nasıl bir geleceğin beklediğini sorgularken Türkiye’nin gelişimini eski alışkanlıklara saplayan, yeni vizyon gösteremeyen liderlerin kavga gürültüsü bu topluma vurulacak en büyük darbedir. İhanettir!
       Gün uzlaşma günüdür.
       Kişisel hesaplar bir yana bırakılırsa dört - beş aylık hükümetle Türkiye’nin 18 Nisan’da huzur içinde seçime gitmesinin önünde ne engel kalır?
       Sağduyu egemen olursa, merkez sağ ve solun toparlanacağı bir ortama girilebilir. Ankara kulislerinde Ecevit’in başbakan olarak görevlendirilmesi halinde Yılmaz ve Çiller’in buna itiraz etmeyecekleri, her iki liderin de hükümete girmeyerek seçime hazırlanacakları, buna karşılık Bülent Bey’in devlet adamı kişiliğinde tarafsız bir yönetimle ANASOL- E hükümetinin Türkiye’yi seçime götürebileceği konuşuluyor.
       Bu senaryo gerçekleşmezse, tek çıkış yolu gözüküyor. Demirel’in liderler dışında atayacağı bir isimle seçime gidilmesi...
       Gerçi "abi" formüllerinin geçmişteki Sadi Irmak hükümeti gibi güvenoyu alamama riski var, ama Baba herhalde onun da çaresini düşünüyordur.
       "Meşruiyet içinde çare tükenmez" sözü, bugünler için söylenmiş olmalı...




Yazara E-Posta: d.sazak@milliyet.com.tr