Derya Sazak

Derya Sazak

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kemal Derviş, ekonominin temel göstergelerinde olumsuzluk olmadığını, piyasaların dünyada ve Türkiye’de yaşanan çalkantı ve belirsizliklerden etkilendiğini söylerken inandırıcı olabildi mi?
Sanmıyoruz.
2001 krizi ardından uygulanan ikinci IMF programı da Türkiye’de büyüme ve istihdam çarklarını harekete geçirmeyi sağlayamadı. 16 ay sonra gelinen noktada iç ve dış borçların çevrilmesi sarmalını aşamadık. Başbakan’ın rahatsızlığı da buna eklenince Standart and Poor’s gibi değerlendirme kuruluşları ülke notunu ‘durağan’a çevirdiler.
Güven sorunu yine ön plana geçti.
Elbette bir ülkede iki aydır ‘Başbakansızlık’ sorunu tartışılıyorsa dış yatırımcının güveni sarsılır. Yabancı sermaye gelmez.
Ancak sorun sadece Ankara’daki ‘yönetim boşluğu’ndan mı kaynaklanıyor?
Devlet Bakanı Kemal Derviş, ülkenin önde gelen holdinglerinden birinin zor durumdaki bankasına el konulmasına ilişkin kararnameyi hasta yatağındaki Ecevit’e imzalatabildi. Demek ki bu tür rehabilitasyonlar da, kanamayı durdurmaya yetmiyor. Finans sektöründeki sıkıntılar sürüyor. Böyle giderse Türkiye ekonomisi 2001 krizinde olduğu gibi yeniden ‘borçlarını çeviremez’ duruma sürüklenebilir. Üçüncü dalga krizin ise Arjantin benzeri toplumsal patlamaya yol açması kaçınılmaz!
Derviş ve ekonomi kurmayları ‘belirsizlik ve güven sorunu’nun altını çizerek sorumluluğu Ankara’daki ‘sağlıksız’ yönetim yapısına havale etmeye çalışsalar da, Türkiye ekonomisinin salt IMF programlarıyla, her yıl gereksinim duyulan 15 - 20 milyar dış borçla yürümeyeceği artık görülmelidir.
2003’te dış yardım da yok.
Ne beklenecek?
ABD’nin Irak’a olası operasyon yapıp, Saddam’ı devirmesine mi umut bağlayacağız? Belki o sayede biraz daha borçlanacağız!
Taşıma suyla değirmen dönmüyor. Türkiye ‘lejyoner devletliği’ hazmedemez! Yeni 11 Eylül’ler beklemek yerine IMF’siz çözümleri tartışarak, alternatif düşünce bantına geçmeliyiz. Prof. Dani Rodrik, 2002 başında IMF programıyla ‘makro dengeler’ sağlansa bile Türkiye’nin kalkınamayacağını söylemişti. Bırakın gelişmeyi, bir kez daha dibe vurma tehlikesi ufukta belirdi.
Unutmayalım, 2000 Aralık’ında ‘10 yıl sonrasını görüyoruz’ diyen istikrar lobisi Titanic gibi buz dağına çarptığının farkına ancak 2001 Şubatı’nda varabilmişti. Aynı kadro bu defa kaptandan şikayetçi ama nedense bu ‘sistem’le geminin yürümediğini göremiyorlar. Rotayı değiştirmek şart.
Ankara’da şimdi ‘güven’ sorununu aşabilmek üzere yeni formüller üretiliyor. ANAP lideri Mesut Yılmaz, Başbakan Ecevit’in sağlığıyla ilgili kapsamlı bir heyet raporu açıklanmasını istedi.
Havada ikmal yöntemiyle Ecevit’in yerine Hüsamettin Özkan’ın geçmesi tartışılıyor kulislerde. Ancak ‘28 Şubatvari’ telkinlere, ara rejim heveslerine Çankaya kapalı. MHP ise Bahçeli dışında kimseye ‘evet’ demez.
O halde güven nasıl sağlanacak?
Makul bir tarihte seçim ilan edilerek.
Güveni, yeni kadrolar sağlayacak!