CUMHURBAŞKANI Demirel, 10 Ocak'a kadar hükümet kurulamazsa "ne olacağı" tartışmalarına noktayı koydu; parlamentoyu "fesih" yetkisini kullanmayacağını açıkladı.
Çankaya'nın bu tutumu karşısında, Anayasa'nın 116 ve 114'üncü maddelerinin Meclis'in üzerinde "Demokles'in kılıcı" gibi asılı kalması hali ortadan kalkıyor.
Gerçi bu maddeler yürürlükte olduğu sürece cumhurbaşkanlarının Meclis başkanına dayanarak 45 günü aşan hükümet bunalımlarında seçimlerin yenilenmesine karar verme yetkisi saklıdır. Ancak Demirel, 1982 Anayasası'nın henüz hiç uygulanmamış 116'ncı maddesine dayanarak Meclis'i feshetmeyi "şık" bulmadığını belirterek fiilen askıya alıyor. Ecevit'in deyimiyle "feshedilmiş parlamentonun çıkaracağı hükümeti" içine sindiremiyor, Demirel. Kuşkusuz Cumhurbaşkanı'nın bu değerlendirmesi salt demokrasiye bağlılığından, "şahsi" değerlendirmelerinden kaynaklanmıyor.
Süreç, zaten TBMM'nin aldığı "erken seçim" kararı yönünde işliyor.
Demirel dün açıkladı:
Yalım Erez de Ecevit gibi, hükümet denemesinde başarılı olamazsa, tarih 10 Ocak'tan sonraki haftayı gösterirse 18 Nisan'daki seçim takvimi geçerli olacak. Çünkü Siyasi Partiler Yasası, Meclis kararıyla ya da fesih yoluyla "erken seçim" ilanından 90 gün sonra sandık başına gidilmesini zorunlu kılıyor. TBMM Başkanı Hikmet Çetin de, son konuştuğumuzda bu yorumu yapmıştı. Ecevit'in üç haftasını kullandığı 45 günlük sürenin sonuna gelindiğinde (10 Ocak) Demirel 116'ncı maddeyi işletse bile seçim takvimi 18 Nisan'la çakışacaktı.
Süleyman Bey, 3.5 ay sonra seçime gidecek Türkiye'ye "hükümetsizlik"ten sonra bir de "parlamentosuzluk" yaşatmamak için 116'ncı maddeye "şık" bir yorum getiriyor. Üstelik bu kararını demokratik ambalajla süsleyip yeni yıl armağanı olarak kamuoyuna sunuyor.
İşte, Demirel'in farkı...
40 yıllık siyasi birikim böyle zamanlarda belli oluyor.
Baba, "fesih" hükümlerini işletmeyerek iki önemli sonuca ulaşmaya çalışıyor.
1) Seçimlerde geçici Bakanlar Kurulu oluşturmayarak, Erez'in başarısızlığı halinde Fazilet'in 114'üncü madde uyarınca 10 bakanla hükümete girme yolunu kapatıyor.
2) Parlamentoyu feshetmeyerek, 18 Nisan'a kadarki herhangi bir aşamada milletvekilleri isterse "seçimlerin normal süresi olan 2000'e dek uzatılması" kapısını açıyor.
Evet, 1998 yılını kapatırken "geçmişten geleceğe" bakan dünkü basın toplantısıyla Demirel bir kez daha "gündemi" belirliyor.
Çankaya'nın güncel gelişmelerin ötesinde Türkiye'nin 2000'li yıllardaki siyasal yapılanmasına ışık tutacak "reform" niteliğindeki çözüm önerileri de kamuoyunda uzun süre tartışılacaktır.
Demirel'in "yarı başkanlık" diye nitelendirilecek "sistem" arayışı şu maddeler altında özetlenebilir:
1) Cumhurbaşkanı 5 yıl süreyle halk tarafından iki turda seçilmeli.
2) Bakan olanların milletvekilliğinin sona ereceği bir hükümet modeline gidilmeli.
3) Seçimi yenileme gereği işler hale getirilmeli ve bu yetki Cumhurbaşkanı'na verilmeli.
4) Cumhuriyet Senatosu yeniden kurulmalı.
5) Seçim sistemi iki turlu dar bölge çoğunluk olmalı, belediye başkanları da bu şekilde seçilmeli.
Dünkü basın toplantısında Demirel'in 18 Nisan seçimlerine dönük bir başka işareti de şu olmuştur.
Cumhurbaşkanı, yerel seçimlerin milletvekili seçimlerinden ayrılmasını savunmakta ve belediye başkanlarının % 51'le halkın çoğunluğunun temsilini gerekli görmektedir. Demirel, liderlerle yaptığı görüşmelerde "nabız yoklamış" ancak sonuç alamamıştı.
Bakalım üzerinde "fesih" baskısı kalmayan parlamento yeni yılın ilk günlerinde "kriz"den çıkışın yolunu bulup, uzun soluklu çözümler üretebilecek mi?
Başkan Babamızın dünkü açıklamaları, Yalım Erez'in elini güçlendirecek mi?
Göreceğiz...
Yazara E-Posta: d.sazak@milliyet.com.tr