Derya Sazak

Derya Sazak

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu, 28 Şubat’taki yayınlar nedeniyle gazete sahiplerini davet ederek dinledi.
O dönemde Milliyet’in patronu Aydın Doğan’dı. Ben de genel yayın yönetmeniydim.
Zor günlerdi.
Aydın Bey 2,5 saatlik konuşması boyunca siyasi liderlerle olan ilişkilerini anlatmış. İhalelerle ilgili soruları yanıtlamış. Askerlerin manşetler üzerinde etkisi olmadığını anlatırken, “28 Şubat’ın en ağır manşetlerinden birisini ben attım” diyerek 13 Haziran 1997 tarihli ABD Dışişleri Bakanı Albright’ın askere yönelik “demokrasi dışına çıkmayın” uyarısını örnek göstermiş.
O tarihte Aydın Bey, Hürriyet’le birlikte Milliyet’in de sahibi olduğu için belirtmekte yarar görüyoruz.
Meclis Komisyonu’nda “iyi gazetecilik yapılmış” diye anlatılan o manşet Milliyet’indi!
Washington Temsilcimiz Yasemin Çongar tarafından, Genelkurmay’daki brifingde askerin “silah kullanacağını” açıklaması üzerine ABD Dışişleri Bakanı’na “Clinton yönetimi askeri darbeyi destekler mi?” diye sorulmuş, Albright da Ankara’yı “demokrasinin dışına çıkılmaması” konusunda uyardıklarını açıklamıştı.
Biz başkaları gibi, bu haberleri “anılar”a havale etmedik.
O gün manşet yaptık.
Askerler, “Oraya da iki general mi gönderelim?” diye tepki gösterdiler.
Yazı işleri olarak bizler de, Aydın Bey de Milliyet’in doğru ve “güven”e dayalı haberciliğinin arkasında durarak hiçbir arkadaşımızın işini kaybetmesine yol açmadan, kimsenin burnunu kanatmadan 28 Şubat’tan çıktık. Andıçlara, “kirli malzemeler”e itibar etmedik. Akın Birdal’ı hedef gösterenlerin aksine hastane odasına ilk koşan olduk. Suikast timini teşhir ettik.
Genelkurmay’dan gelen bir dosyada 11 arkadaşımızın adı vardı.
Başta genel yayın yönetmeni çoğumuzdan şikayetçiydiler.
Ankara Temsilcimiz Fikret Bila, Güneydoğu’ya götürülmedi.
Biz de “Haydi Güneydoğu’ya” diyerek, onu aşkın yazar çizer Van üzerinden Hakkari’ye gitmiştik. O kampanyaya Sezen Aksu, Nilüfer, Tarkan, Ajda Pekkan, Zülfü Livaneli gibi sanatçılar, “Şarkı söylüyoruz” konserleriyle destek oldular. Geliriyle Diyarbakır’da Güzel Sanatlar Lisesi yapıldı.
Susurluk’u 28 Şubat sürecinin dışında tutamazsınız.
Erbakan ve Çiller, Susurluk’ta kötü bir sınav verdiler.
Milliyet, “Çete” üzerine gitti.
İyi gazetecilik yaptık.
Sayın Canan Barlas’ın yazılarına son verilmesinin 28 Şubat’la ilişkisi yoktur.
Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne dahil olduğu gün “Nihayet Avrupa” diye manşet atmıştık. Başbakan Tansu Çiller, Avrupa Parlamentosu’ndaki oylama ardından 13 Aralık 1995’te İstanbul’da gazeteye gelerek bu tarihi kararı şampanya ile kutlamıştı.
28 Şubat medya açısından yıpratıcı bir dönemdi.
Zayıf koalisyonlara hükmetme savaşı sektöre zarar verdi. Sabah’ın çöküşü o dönemde başladı. Gazetecilik, “öteki işler”in gölgesinde kaldı. Bugünlere geldik!