ORDU, siyasetin neresinde?
Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nce dün yapılan açıklama, yeni hükümetin oluşturulması aşamasında Silahlı Kuvvetler'in konumuyla ilgili spekülasyonlara noktayı koydu.
Genelkurmay karargahı, ordunun Anayasa'ya göre faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşlara karşı "eşit mesafede" olduğunu ve "siyasetin dışında kalmaya" özen gösterdiğini bir kez daha vurgulamıştır.
Dünkü açıklamanın içeriği kadar, zamanlaması da önemlidir.
Genelkurmay Genel Sekreterliği bildirisi, helikopter faciasında şehit olan üsteğmenin Ankara'daki cenaze töreniyle, Milli Güvenlik Kurulu toplantısının yapıldığı güne rastlamaktadır.
Ordu haklı olarak uyarıyor:
"Silahlı Kuvvetler'i siyasetin içine çekebilecek beyanlardan kaçının, kamuoyunu yanlış yönlendirmeyin."
Bu duyarlılığın, Cumhurbaşkanı Demirel tarafından sürdürülmekte olan hükümeti oluşturma çabalarının ikinci turu öncesinde yapılması da dikkat çekicidir.
Cumhurbaşkanı'nın daha çok nabız yoklaması şeklinde geçen liderlerle görüşmelerin ilk turunda Demirel'in "seçimi 2000'e erteleme" arayışı, başkent kulislerinde 28 Şubat sürecine benzer kaygıların öne çıkmaya başlaması şeklinde yorumlanmıştı.
O arada Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan'ın bir demeci yayınlandı.
Kutan, Cumhurbaşkanı'nın ikinci tur görüşmelerin sonunda yapacağı görevlendirme konusunda, kendisinin Yılmaz ve Ecevit'ten daha şanslı olduğunu savunurken, şunu söylüyordu:
"Askerler konusunda kaygım yok. Askerlerin partimizin üslubunu beğendiği yönünde işaretler alıyoruz."
Genelkurmay'ın dünkü açıklamasında, "bir parti başkanına atfen yayımlanan" haberlere değinilerek şöyle denildi:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin herhangi bir siyasi partinin üslubunu beğenip beğenmediğini ifade etmesi söz konusu değildir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, ayrılmaz bir parçası olduğu Türk milletinin emrinde olarak, Anayasamıza göre faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşlara karşı eşit mesafede olduğunu ve siyasetin dışında kalmaya özenle dikkat ettiğini, bugüne kadar olan faaliyetlerinde ve açıklamalarında ortaya koymuştur.
Üslup yerine görüşlere, fikirlere ve eylemlere önem atfettiğini ve Anayasamızın temel niteliklerine uygun olan ve Atatürk ilke ve inkılapları ile bütünleşen bütün çağdaş görüşlere değer verdiğini, sürdürmekte olduğu tutum ve davranışları ile göstermiştir."
Genelkurmay, bu açıklamayla askerleri siyasetin içine çekebilecek beyanlardan kaçınılması gerektiğini bildirirken, 28 Şubat anılarının hafızalarda henüz çok yeni olduğunu da hatırlatmaktadır.
28 Şubat kararlarını hiç üzerine almayan Erbakan, başbakan sıfatıyla "Silahlı Kuvvetler'le görüş birliği içinde olduğunu" açıklayınca, Genelkurmay Sekreterliği'nce böyle bir mutabakat olmadığı resmen ifade edilmişti.
Genelkurmay, dünkü açıklamayla bir kez daha, "meşruiyeti Silahlı Kuvvetler'den alma" çabasını yansıtan davranışlardan duyulan rahatsızlığı duyurmuş ve siyasi hesaplara kapalı olduğunu salt Fazilet'e değil, öteki partilere ve kamuoyuna da ilan etmiştir.
Doğrusu da budur.
Liderler "kriz"e çözüm ararken, orduyu siyasetle meşgul bir kurum durumuna düşürmekten kaçınmalıdır.
Bunun yolu da hükümetin bir an önce kurulmasından geçiyor.
Parlamento süratle bir hükümet çıkarmalı, olmuyorsa Demirel'in ülkeyi seçime götürecek bir başbakan atamasına tepki gösterilmemelidir.
Seçim tarihi belli; nasıl olsa 18 Nisan'da sandık başına gidilecek.
Koalisyon kurmaya yakın duran 3 parti var: ANAP - DYP - DSP.
Yılmaz ve Çiller, Ecevit formülüne seçime kadar destek olurlarsa bu hükümet güvenoyu alır. Seçime bir an önce gitmek Fazilet'in de işine gelir.
Kutan ve arkadaşları, "seçimden önce koalisyonda yer almazsak, 18 Nisan'da birinci parti çıksak bile bize hükümet kurdurmazlar" sendromundan çıkmalıdır.
"Fazilet seçimi kazanırsa, Meclis açılmaz" anlayışı demokratik değildir ve Türkiye'yi Cezayirleştireceği için kabul edilemez.
Zaten kamuoyu araştırmaları da Fazilet'i birinci parti göstermiyor!
Merkez sağ ve solda güçbirliği için hala zaman var.
Ülkeyi Fazilet'e mahkum etmemek, öteki partilerin işi olmalıdır.
"Nasıl olsa asker izin vermez" diye bu sorumluluğu Silahlı Kuvvetler'e yıkmaya çalışanlara Genelkurmay'ın dünkü açıklaması, son uyarı şeklinde algılanmalıdır.
21'inci yüzyılın eşiğinde Türkiye'yi çağdaş, laik, demokratik bir yönetim güvencesinden mahrum etmenin günahı herkesin omuzlarındadır.
Özellikle de siyasilerin...
Yazara E-Posta: d.sazak@milliyet.com.tr
Özay Şendir
Garipçeli Lütfi Reis'in başarısı...
4 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Çocuk işçiliği ile mücadele
4 Temmuz 2025
Abbas Güçlü
Eğitimin dünü, bugünü, yarını
4 Temmuz 2025
Zafer Şahin
AK Parti’nin tek rakibi 3 harfliler
4 Temmuz 2025
Mehmet Tez
Yılın müzik olayı: Oasis bugün birleşiyor (bir aksilik olmazsa…)
4 Temmuz 2025