"...Müslüm Efendi'nin; böyle bir ortamda `skandal'a yol açacak `3. evlilik' peşinde koşmasının, her şeyden önce `stratejik bir hata' olduğunu söylemek durumundayım.
Liderler; `cesaretli' olduğu kadar, `sabırlı' da olmak zorundadır.
Kaldı ki; `ruhsat'a dayalı bir eylemi, hareketin birinci veya ikinci sırasına oturtmak, `İslami başkaldırı'ya pek de uygun bir tavır olarak yorumlanamaz.
Ne yani;
Bütün boyaları boyadık da; iş, `fıstıki yeşil'e mi kaldı?..
Yazık oldu.
Hem Aczmendilere, hem de tüm Müslümanlara!.."
"...Evet; Ali Kalkancı, halk deyimiyle `malın gözü' bir adamdır. Hem `Şeyh değilim' diyor, hem de `mürid'lerinden söz ediyor!..
5 çocuğunun anası Fatma Kalkancı'yı 1.5 yıl önce bir oyunla boşadığı, daha sonra da 1994 gayrimenkul vergi rekortmeninin kızı Emire ile evlendiği biliniyor.
Emire'nin, Puffy Center'da çalışırken Yahudi bir oğlana aşık olduğu, ancak ondan yüz bulamadığı için `sıcaklık büyüsü' yapması için Ali Kalkancı'ya geldiği ve bu esnada onun `zengin kızı' olduğunu gören Kalkancı'nın; `Ne yapacaksın Mişon'u, gel seni ümmetin anası yapayım' dediğini, Emire Hanım'ın da `Hazreti Şeyh' diye hitap edilen Ali Kalkancı'nın gördüğü itibardan etkilenip, onunla evlendiğini, bu arada Fadime Şahin'i terkettiğini tesbit etmiş bulunuyorum..."
Bunlar Akit gazetesinde Hasan Karakaya'nın "Ayna" köşesindeki uzun yazısından birkaç satır.
* * *
BU da İslami yazar İsmail Nacar'ın günlerdir tarikatları da, tarikat şeyhlerini de hedef alan TV'lerdeki konuşmalarına cevap vermek amacıyla "İslam Dergisi"nde çıkan açıklamadan birkaç satır:
"...İsmail Nacar'ın, hayatta olmamasını fırsat bilerek iftirada bulunduğu Mehmed Zahid Kotku Hazretleri, merhum Cumhurbaşkanı Sayın Turgut Özal'ın ve şimdiki Başbakan Sayın Necmettin Erbakan'ın da şeyhidir. Gerek eski hükümetlerde, gerekse yeni hükümette yer almış birçok bakan da onun mürididirler...
Aferin...
Biz birkaç yıl önceye kadar Türkiye'nin 21. yüzyıla nasıl fırlayarak gireceğinin hesaplarını yaparken bazıları Türkiye'ye karanlık bir gelecek hazırlığı içindeymiş.
İslamı kendi çıkarlarına alet edenler, etmek isteyenler, sahtekarlar her sokakta, her mahallede yuvalanıyor, üniversiteli bazı genç kızları, erkekleri bile kandırabiliyorlarmış.
Başbakanlarımız, bakanlarımız bile bazı şeyhlere, tarikatlara müritlik yapıyormuş.
Bu açıdan bakınca Fadime Şahin olayı yararlı oldu, denilebilir.
Gözler açıldı.
Saf, temiz tüm "Müslümanım" diyenlerimizin gözü...
* * *
SON günlerde Müslüm Gündüz'ün cezaevine girmesi ve Sabancı suikastı sanığı Mustafa Duyar'ın ifadeleri bir başka gerçeği de bir kez daha ortaya koydu.
Bizim cezaevlerimiz cezaevi deği, "örgütevi"dir.
Müslüm Gündüz cezaevine girdiğinin ertesi günü film artisti gibi poz poz renkli fotoğraflar çektiriyor, 1.5 saatlik bir ses bantı dolduruyor ve bunlar cezaevi dışında satılıyor.
Sabancı suikastı sanığı Mustafa Duyar da anlatıyor:
"...Eylemden önce tek tek Bayrampaşa Cezaevi'ne çağrılarak 15 kişi arasından seçildik. Görev bize verildikten sonra, 3 ay boyunca sık sık cezaevine giderek ya da kuryeler aracılığıyla, örgütün cezaevleri sorumlusu Ercan Kartal'dan eylemle ilgili istihbaratları aldık."
Ne diyelim?..
Biz fırlamasını beklerken, Türkiye dökülüyor...