Başbakan seçimden önce İstanbul için akıl almaz projelerden söz etmişti.
Bunlardan en akıl almazı ikinci bir Boğaz’dı.
Fakat çabuk unutuldu. Daha doğrusu seçim bitti, proje gitti.
Nereye gitti? Çöpe. Ne konuşan var, ne görüşen.
Peki bu ikinci İstanbul Boğazı projesi seçim malzemesi miydi?
* * *
Şimdi Taksim Meydanı’nın genişletilmesi ve araç trafiğinin yer altına alınması gündemde.
Bu proje için iki yıl öngörülüyor.
Evet proje söz olarak kulağa güzel geliyor.
Ama benim İstanbul için yapılanlar, yapılacaklar konusunda özellikle belediyeye itimadım yok.
Büyükşehir Belediyesi kendi mesul olduğu işlerin mükemmel olmasına pek de kafa yormadığı gibi, İstanbul’da çalışan kurumları ve kuruluşları da iyi denetlemiyor.
Mesela Taksim’de geziye dayalı işyerlerinin görüntü perişanlığını, çirkinliğini kaç kez yazdık ama belediye görmüyor, belki de görmek istemiyor!..
Kafelerin bazı caddelerin kaldırımlarına masa koymasını ilk kez yıllar önce bu köşede ileri sürdük ve savunmaya devam ettik. Belediye en sonunda buna “evet” dedi ama gidin görün hepsi birbirinden farklı ve zevksizlik numunesi. İstanbul’a yakışmaz. Sözde bu şehir “dünya kültür merkezi” değil mi?
* * *
İstanbul’a turist akıyor. Bunların çoğu Sultanahmet’e gidiyor.
Gidin o meydanı görün. Ben, geçen gün gittim, gördüm.
Turistik meydan böyle mi olur? Birçok yerde çimen, çiçek bile yok. Koca koca, o tarihi ağaçların etrafı bile bakımsız, toz, toprak.
* * *
Gülhane parkına hayat verilemez mi? O parktan her semte gidiş geliş sağlanamaz mı? Londra’daki gibi, bir Hyde Park yapılamaz mı?
Bunu da belediye düşünmeyecek de, yapmayacak da kim düşünecek, planlayacak, kim yapacak?
* * *
Eskiden mesela Adnan Menderes bizzat İstanbul’un imarıyla, güzelleştirilmesiyle uğraşırdı.
Şimdi de Tayyip Erdoğan var. Ama İstanbul büyüdü, yalnız Erdoğan yetmiyor, meraklı ve bu şehri bilen, bu şehre aşık belediyeciler lazım. Onlarsa yok.
* * *
2. Boğaz Köprüsü’nü geçmek dert. Bazı günler binlerce İstanbullu 2,5 saatini köprüde harcıyor. Bundan belediyenin haberi olmaz mı, çare arıyorlar mı? Buldular mı?
İstanbul’da caddeler, sokaklar ve kaldırımlar yıllardır servis araçlarının işgali altında, belediye zabıtası nerede?
* * *
Şehrin nüfusu artıyor, yeni binalar hızla yükseliyor. Ama bu hıza, altyapı yetişmiyor. Üstelik İstanbul’un silüeti bozuluyor ama belediyelerin çoğu her şey yolundaymış gibi keyif içinde. Biraz da halka çalışsalar, olmaz mı?
ESKİ HESAPLAR
Biz “geçmişe sünger çekelim ve bugüne bakalım” diyoruz. Memleketin huzuru için bunu savunuyoruz.
Oysa bazıları, geçmişi de yargılayalım istiyorlar. Oysa bunun sonu yok.
Bakın bazılarının istediği gibi biz eskiye döneceksek “sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diye konuşabilen Yassıada mahkemesi başkanı Salim Başal ve o devrin, yani 27 Mayıs’ın fetvasını veren hukuk profesörleri de hemen yargılanmalı, değil mi?
Üç devlet adamını onlar asmadı mı? Halk tarafından seçilmiş adamlar işkence görmedi mi?
Geçmişin hesabı görülecekse bunun sonu yok. Biz geleceğe bakalım, daha iyi olmaz mı?
BEN SIZDIRDIM!...
MİT ile PKK arasında Oslo’da bir aracının da katılmasıyla gizli görüşmeler yapıldı.
Ama bu gizlilik lafta kaldı.
Gizli görüşmeler aleni oldu.
Günlerdir gazetelerde ve TV’lerde tartışılıyor. Yüzlerce ihtimal ortaya atılıyor.
Bu gizli görüşmeleri kim sızdırdı, kim açıkladı.
Ben bu ihtimalleri dinlemekten ve okumaktan bıktım. İşte o nedenle bu tartışmaya son veriyorum ve hakikati şimdi açıklıyorum!..
Bu gizli görüşmeleri, ben sızdırdım, var mı diyeceğiniz?..
YENİ
Birleşmiş Milletler
BM (Birleşmiş Milletler) örgütü artık eskidi!
Yeni bir teşkilat lazım.
Yani, dünyaya yeni örgüt.
Mevcut teşkilat eşitliği yok sayıyor. Ama “o zaman öyleymiş” denebilir. Ama bugün şartlar o günkü gibi değil ki. Amerika’nın, Rusya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Çin’in vesayeti bitti. Bitmediyse artık bitirilmeli. Siz, yani bütün devletler bir yeni üye alma kararını da alsanız BM Güvenlik Konseyi’ndeki bu 5 devletten birinin “Veto”su kararı ortadan kaldırıyor, uygulanamaz hale getiriyor... Böyle şey olur mu? Bu bazı devletlere verilen imtiyaz sayılmaz mı?
İmtiyazın olduğu yerde eşitlikten bahsedilebilir mi?
Bir yerde eşitlik yoksa haksızlık vardır. Bugün BM’de haksızlık var. Bu değişmeli, değiştirilmeli.
Bakın son günlerdeki BM’nin “Mavi Marmara Raporu”na, bu rapor BM’nin tarafgirane hareket ettiğini açıkça gösteriyor. Gazze ablukasını meşu saymak BM’nin tarafsız olmadığını göstermez mi?
Filistin’in BM’ye alınmasını da İsrail istemiyor diye ABD’nin veto etmesi bekleniyor. Bu da tarafsızlığa aykırı. ABD’nin veto hakkı da bir imtiyaz. İmtiyazların olduğu yerde demokrasi de olmaz.
Yeni bir Birleşmiş Milletler Örgütü kurulmalı ve orda her devlet eşit olmalı.
ERDOĞAN
Laikliği savunuyor
AKP seçimde yüzde 50 oy aldı. Yani Türkiye seçmenlerinin yarısı onu destekledi. Bu oylar AKP’ye mi verildi, Tayyip Erdoğan’a mı? Bana göre yüzde ellide Erdoğan’ın payı çok.
Çünkü rakibi yok.
O, dört dörtlük, yani çok mükemmel olmadığı halde Türkiye’de tek lider oldu.
Tekrar edelim. Çünkü onun, kibirli şahsiyetini alt edecek, sözü sohbeti yerinde, saygı uyandıracak, ümit verecek, bilgili başka bir lider, yani rakip yok. Bugünlerde AKP’nin oy oranı birkaç puan daha da arttı zannederim.
Çünkü Erdoğan kimsenin aklına gelmeyeni yaptı ve birdenbire “laik”liğe sahip çıkıverdi. Laik devleti savundu.
Korku neydi, Erdoğan’ın “İslam Devleti” taraftarı olduğu idi. Ama anayasalarını bile şeriata göre yapacaklarını ilan edenlerin ülkesinde Erdoğan laikliği savundu. Bu 8 yıl sonra ilk kez oluyor. Bunun için yüzde 50 olan oy oranı artmıştır; diyorum. Ama laiklik aleyhindekilerin bir kısmı AKP’ye verdikleri oyları geri almazlarsa.
BİR MUSİBET
Ve bin nasihat
Beş mahkum Van’dan İstanbul’a getirilirken yanarak öldü.
Cezaevi nakil aracı yeni, bakım yeni yapılmış, öyleyse yangın niye?
Bu yangın eğer hileli yakıttansa hilebazlar niye bugüne kadar ortaya çıkartılamadı? Sonra, Van nire, İstanbul nire? Mahkumlar bu kadar kilometreyi kara yolu yerine havadan kat edemezler mi?
En can alacak noktaya gelelim.
Bu facia ders olsun, mahkum nakil araçlarının arkasını da kapı yapalım ve kilidini dışarıdan açılır halde imal edelim. Tehlike halinde aracın dışından arka kapısı açılıp mahkumlar tahliye edilebilsin.
Unutmayalım ki “Bir musibet, bin nasihatten evladır...” Tabii anlayana...