Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“AKP iktidarı dar gelirlinin yanında.”   Bu söz doğru mu?
Değil.
Bunu ben mi söylüyorum?
Atmıyorum, olaylar söylüyor.
Bakın çiçek yağı, pirinç, makarna, un, fasulye, nohut, bulgur, mercimek ve barbunya, bunları daha çok dar gelirli insanımız yemiyor mu?
Evet, bunlar fakir halkın yiyeceği. AKP iktidarı fakirden yanaysa bu malların fiyatlarını düşürmek için tedbirler alırdı, değil mi?
Nerede!..
Bu yiyeceklerin fiyatları 6 ayda iki katına çıkmış. Spekülatörler bayram ediyor.
Yani dar gelirliler bu yiyecek maddelerine artık iki kat ödemede bulunuyorlar. Gelirlerinde böyle bir artış olmadığı halde.
Peki, bu şartlar altında, AKP fakirden yana, denir mi?
* * *
Haksızlık etmeyelim. Peki ama, AKP iktidarının fakirden değil de zenginden yana olduğunu şu haber de göstermiyor mu?
“Yelkenli ve motor yat vergileri düşürülüyor.”
Herhalde dar gelirli vatandaşın teknesi yok.
Bunlar, yani vergisi düşürülecek yatlar, yelkenliler varlıklı kişilerin olsa gerek. AKP de işte bu kişilerin vergisini düşürüyor.
* * *
AKP’nin düşük gelirlinin değil, zenginin partisi olduğunu, “spor kulüplerinin vergi ve prim borçlarına 10 yıl erteleme ve taksit olanağı” getiren yasa tasarısına eklenen bir maddede görmek mümkün.
Buna göre, aylık maaşı 130 bin YTL olan Fatih Terim yüzde 5 vergi ödeyecek.
Bir gazetemiz bu haberi şu başlıkla verdi:
“Amele Mehmet’e yüzde 19, Fatih Terim’e yüzde 5 vergi.”
Bu mu fakirden yana olmak?
İnsanın dar gelirliler adına isyan edesi geliyor.
* * *
Peki, fakire kömür yardımı filan ne oluyor?
Adama, kömür yardımı yapacağınıza, 6 yılda kömürünü kendi parasıyla, kendi kazancıyla alacak hale getirmeliydiniz, demek yanlış mı olur? Öyleyse o yardım, gösteriş, göz boyama değilse, ne?
Öyle olmasa AKP’lilerin oyuyla milletvekiline sağlıkta gazi muafiyeti kabul edilir miydi? Milletvekilleri ve onların emeklileri bu toplumda fakir sayılmazlar, değil mi? Ama onlar ve yakınları ilaçta katkı payından muaf tutulan gaziler gibi, bundan sonra avantajlı olacaklar.
Bu mu halktan, dar gelirliden yana olmak! Kim inanırsa inansın, ben inanmıyorum.

Haberin Devamı

AVRUPA’DA 301 YOK MU?
301 değişmeli yani yumuşatılmalı ama AB’ye gösteriş için değil, yaranmak için değil.
Peki, o maddenin benzerleri AB ülkelerinde yok mu? Milliyet’in salı günkü sayısında teferruatıyla vardı, herhalde okudunuz.
Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, Danimarka ve Bulgaristan’da 301 benzerleri var. Üstelik, mesela Almanya’da müeyyide 5 yıl hapis. AB bunları görmüyor mu? Yoksa bu, AB’nin çifte standardı mı?

Haberin Devamı

Kurban kim?
Umut Oran, CHP Genel Başkanlığı’na “koç”u Doç. Dr. Fuat Keyman ile hazırlanıyormuş.
Koç niye?
Baykal, Umut Oran’ı bıraksın da Keyman’ı kurban etsin, öyle mi?

Talih kuşu
Devlet şans oyunlarından 5 yılda 6.2 milyar YTL kazandı. Vatandaşın aynı süredeki kazancı ise 2.6 milyar YTL’de kaldı.
Talih kuşu devlete kondu desenize...

Bakımsız kadın
Kozmetiğe yatırım 5 kat artmış.
Uzmanlara göre, bu estetik, güzellik ve bakımın daha çok önem kazandığını gösteriyor.
“Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır” derlerdi.
Artık “Çirkin de yok, bakımsız da yok” denilecek.

Haberin Devamı

BARROSO
Geldi gitti, ne dedi?

Barroso Türkiye’ye geldi ve gitti.
Bana göre bu ziyaret sırasında bir sözü çok dikkat çekiciydi. O da, “Güneydoğu sorununu çözmek için Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının temin edilmesi gerektiğini” vurgulayan cümlesindeydi.
Bu cümle, “AB Türkiye’yi bölmek istiyor” diyenleri adeta haklı çıkaran bir anlayışı ifade ediyordu.
Avrupa’nın başbakanı niye Kürtlerden söz etmişti de, Çerkezler, Lazlar, Araplar, Boşnaklar, Tatarlar, Arnavut kökenliler gibi Anadolu toprağında Türk vatandaşı olmakla iftihar eden diğer insanlarımızdan söz etmemişti? Onun bu söz ediş ve ayrımcılığından Kürt asıllı kardeşlerimiz eminim memnun olmamıştır.
Türk işçilerinin serbest dolaşımı söz konusu değil, tüccarlarımız AB’deki fuarlara bile 25 ülkedeki meslektaşları gibi katılamıyor. Türk insanı vize alamadan AB ülkelerine turistik seyahat bile yapamıyor. Ama Barroso “Kürt sorunu” dediği sorunun çözümü için ukalaca yol gösteriyor.
Ona en iyi cevabı adını vermeden Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ verdi desem yanlış olur mu? Olmaz. Yalnız, keşke bu sözleri siyasilerimiz söyleseydi denebilir.
“Türkiye kültürel farklılıklara ve kültürel zenginliklere saygılıdır. Ancak, kimse Türkiye’den etnik bir gruba bireysel alanı aşacak ve ulus devlet ile üniter devlet yapısını tehlikeye sokacak haklar tanınmasını bekleyemez...”
Bu, Barroso’ya, onun gibi düşünen ve yazanlara en kısa ve en kesin cevap sayılamaz mı?


AJDA
Belediye nerede?
Ben fırsat buldukça söylüyorum, “İstanbul Allah’a emanet” diye.
Yanlış mı?
Mesela, pazar günü taksiyle Levent’ten Bebek’e İnsirah Yokuşu’nu kullanarak inin bakayım.
Yöneticilerimiz hiç o yolu kullanmıyor mu? Aşağıdaki kesişme iniş yolunu tıkıyor. Bu kesişme anında kaldırılabilir, yol akar ama bunlarla ve benzerleriyle meşgul olacak yönetici var mı?
İşte yönetici olmadığı için de Ajda Pekkan’ın başına gelen İstanbul’da her gün birçok namuslu vatandaşın başına geliyor.
Yani dünyanın parasını verip bir yer alıyorsunuz. Ve “Oh be!” diyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki o konut alanı diye bildiğiniz alanda, sizin evinizin altında veya yanında bir meyhane, lokanta veya kebapçı açılıvermiş. Gürültü ve otomobil kâhyalarının bağrış çağrışları sizi uyutmuyor. Bırakın uyutmayı rahat ettirmiyor bile.
İşte böyle bir olayla karşılaşan Ajda Pekkan 10 yıldır Polonezköy’deki Elma Bahçesi Sitesi’ndeki evini terk etmek zorunda kalmış.
Peki belediye nerede?
Yok mu?
Belediye başkanı nerede?
Yok mu?
Biz de “enayiyiz” galiba, soruyoruz.
Yahu ruhsatı veren kim?
O belediye değil mi?