Türkiye karmakarışık. Her gün aynı şeyi söylüyoruz. Bakalım ne zamana kadar...
Ama bugün artık karışıklığı da aştık. Yani Türkiye bir “milat” yaşıyor.
Çünkü 49 asker, kimi görevde, kimi emekli 49 asker gözaltına alındı. Buna sivil bir darbe benzetmesi yapılabilir. Ben buna “milat” diyorum. Çünkü böylesi Türkiye’de hiç görülmedi.
Peki ama bu subaylar suçluysa gözaltına alınmasın mı?
Tabii alınsın, mahkûm da olsunlar ama aleyhlerinde kati delil varsa... Suçları sabitse...
Ama insanın aklına şu soru da geliyor.
Peki, bu askeri darbe teşebbüsü 2003’te, yani 7 yıl önce yapıldıysa niye 7 yıldır bu adamlara hesap sorulmadı?
* * *
Yoksa bu gözaltına almalar gündemi değiştirmek amacı mı taşıyor? Bunu söyleyenler de var. “Muhtemel bir parti kapatma davasına karşı”, diyenler de var...
Peki bugün asıl gündem ne?
Gündem AKP’nin Türkiye’yi idare edememesi.
8 yıl iktidarda olan bir parti böyle mi olur?
AKP iktidarda ama muktedir değil.
Parti lider partisi.
Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkan parti de kanun gibi. Yani Tayyip Erdoğan AKP’nin lideri oluyor da, Türkiye’nin lideri bir türlü olamıyor. Buna onun görgüsü, yetişme tarzı yetmiyor.
Netice kaos, Türkiye’nin bunalımı, Türkiye’nin krizi...
Ve bunun mesulü AKP ve Başbakan Tayyip Erdoğan...
* * *
Elazığ, Erzurum olayları günlerce anlatıldı, konuşuldu, tartışıldı. Daha doğrusu, anlayan anlamayan, bilen bilmeyen konuştu, her kafadan bir laf çıktı. Herkes hukukçu kesildi, hukuk ayağa düşürüldü, iyi mi oldu.
Oysa Elazığ ve Erzurum’da olanlar yeni değildi, bakan Cemil Çiçek Elazığ’a telefon da etmiş, iddia edildiğine göre savcıdan torpil de istemişti... Torpil, haklarında soruşturma açılan “İsmailağa cemaati” içindi.
Sonra imzasız bir ihbar mektubu icat edilmiş ve “cemaat silahlı” diye soruşturmayı Erzurum savcısı almış. Almış da ne olmuş? Cemaat üyelerinin hepsi serbest bırakılmış, yani maksat yerine getirilmiş.
Bunlar Erzurum’un özel yetkili savcılarını HSYK görevden almadan önce olanlar.
Ama bunlardan söz eden yok. Bunların üstünde o gün de bugün de duran yok. Varsa yoksa son günlerdeki Erzurumluları görevden alma olayı.
Adalet Bakanı ve benzerleri daha öncesinden niye söz etmiyor?..
* * *
Ben bu hukuki tartışmaları kısa kesiyorum, daha doğrusu, uzmanlara bırakıyorum.
Hukukçu olmayanların, hatta adalet Bakanı gibi hukuk bilgisini unutanların da bu konularda ahkâm kesmemelerini rica ediyorum.
Hukuki tartışmalar bu konuda teorik ve pratik deneyimi olan hukukçulara bırakılmalı.
Siz onların söylediklerini anlayın yeter.
Olayları saniyesi saniyesine izlemeden, hukuk eğitimi görmeden, pratik yapmadan konuşmak ancak sizi alaylık yapar, yapıyor da..
2 HÜKÜMET LAZIM
Türkiye’ye 2 hükümet lazım.
1- Kavga için.
2- Kalkınma için.
Tayyip Erdoğan ve yardımcısı Bülent Arınç bunu, yani kavgayı 8 yıldır hakkıyla yerine getirebiliyor.
Oysa fakirlik diz boyu, gençlerin dörtte biri işsiz, üniversitelerde hoca yok, bölgeler arası gelişmişlik farkları sürüyor.
Tayyip Erdoğan’sa yaptığı yollarla iftihar ediyor da açtığı kaç fabrika var, var mı söylemiyor?
Öyleyse Erdoğan’ı zora sokmayalım, o yapabileceği işe, yani kavgaya devam etsin, kalkınma için 2. bir hükümet kurulamaz mı? Bana göre AKP bu 2. hükümeti çıkarmaya muktedirdir...
ÇİFTE STANDART
2005’te Şemdinli olayı savcısı için, yani Van savcısı için hükümet sessiz kaldı. Ve o savcı işten atıldı. Oysa o sırada Adalet Bakanı AKP’liydi. Ama bugün Erzurum savcıları HSYK tarafından görevden alındı diye aynı AKP kükrüyor. Bu çifte standart değil mi?
AKP bunu izah etse ya... Yoksa izah işine gelmiyor mu?
FİŞLEYELİM
AKP intikam alıyor
Yaşadığımız krizin iki cephesi var.
Hukuki ve siyasi.
Siyasi cephede şunu görüyoruz.
AKP, geçmiş senelerin intikamını alıyor.
Laiklikten intikamını. Ve bu bir hesaplaşmadır.
Özetlersek, Türkiye ikiye bölündü.
Laikler ve AKP’liler.
Laiklerin içinde saf, temiz Müslümanlar da var. Benim gibi, “Şartlarını yerine getiremeyen Müslümanım” diyenler de.
Karşı tarafta ise devletin şeklini değiştirmek, devleti “ılımlı İslam devleti” yapmak arzusunda olanlar. Anayasa da bunun için acele değiştirilmek isteniyor.
Bunlar yıllardır uğraştılar, çeşitli partiler kurdular, kâh koalisyon ortağı oldular, kâh partileri kapatıldı.
Vardıkları son noktada ise, “10’a karşı 1 oyla gericiliğin odağı olduğu” kararına varılan AKP oldu.
Şimdi AKP kolları sıvadı ve savaşı açtı.
Silahlı Kuvvetler’e, yargıya, üniversiteye, işçiye, medyaya, nerde laik varsa onlara karşı.
Laiklerse direniyor ve hukuki savunma yapıyor.
Bunun böyle olduğunu biz söylemiyoruz, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yaptığı konuşmayı okuyanlar bunu görecektir.
Arınç ağzını bile bozuyor. Tuuu diye küfretmesi yakışır mı? Bu, her şeyi göze aldıklarını gösteriyor. Ve “kutlu yürüyüş”ten söz ediyor.
Hele AKP Şanlıurfa Milletvekili Avni Doğan’ın açıklaması olayın ne olduğunu tam aydınlatıyor.
“... Şimdi biz onları fişliyoruz, fişleme sırası şimdi bizde...” Bunu bir AKP milletvekili seçmenlerine söylüyor ve laikleri fişlemekle iftihar ediyor, hem de bağıra bağıra, aleni... Ya çorum AKP Milletvekili Ahmet Aydoğmuş’a ne demeli?
AKP’li olmayanlara o vekil “Kanı bozuklar!” diye bağırıyor.
Türkiye’yi kimlerin böldüğünü, kimlerin kimlere karşı savaş açtığını, hesaplaştığını gördünüz mü?
Erdoğan ne derse desin, bu adamlar onun parti arkadaşı değil mi? AKP’li değil mi?
İNANALIM MI?
Uzlaşmaya bak
Başbakan Erdoğan, “Yargı reformu için yine uzlaşma arayacağız, olmazsa referanduma gideriz” demiş.
Sanki önemli konularda uzlaşma arıyormuş gibi.
Cumhurbaşkanı seçiminde, meclis başkanı seçiminde Erdoğan uzlaşma aradı mı?
Hayır.
Bilakis, uzlaşmaları reddetti.
Davranışlarıyla adeta meydan okudu.
O günler çok geride kalmadı.
Bu yakın geçmişi hatırlayanlar Erdoğan’ın bugünkü uzlaşma laflarına nasıl inansın?