Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     TÜRKİYE günlerce "genç subaylar"ı tartıştı durdu. Genelkurmay Başkanı'nın bu konudaki açıklaması merakla ve heyecanla beklendi.
Açıklama yapıldı ve bunda yeni unsurlar olmadığı görüldü.
Silahlı Kuvvetler'in hassasiyetleri zaten biliniyor.
Orgeneral Özkök; "irticai kadrolaşma konusunda endişelerimiz var" diyerek, ordunun duyarlı olduğu en önemli noktayı yeniden vurgulamış oldu.
***
TÜRKİYE ilginç bir ülke.
Bir bakıyorsunuz başbakan da olabilmiş bir parti lideri; "Kanlı mı olur, kansız mı?" diye şeriat düzenine davetiye çıkartıyor.
O ortamda "çok hukuklu sistem" özlemleri de gündeme getirilebiliyor.
Bir bakıyorsunuz, geçen gün olduğu gibi yasal bir partinin bazı üyeleri Ankara caddelerinde bölücülük kokan gösteri yapıyor.
Almanlar, demokrat Almanya'da Nazizmi canlandıracak bir partinin iktidara gelmesi için çalışabilirler mi? Böyle bir parti kurabilirler mi? Hitler'i savunmaları mümkün mü?
Amerika'da komünizmin iktidarı için uğraşmak isteyenlerin rahat bir ortam bulması mümkün mü?
Bırakın bunları Avusturya'da sandıktan çıkan Haider, faşizm kokuyor diye Avrupa ülkeleri tarafından adeta tükürükle boğuldu, iktidardan kovuldu.
***
TÜRKİYE'nin Anayasası var. Cumhuriyet'in temel ilkeleri var.
Ama buna rağmen Türkiye'de bugün de olduğu gibi, sık sık bu ilkeleri, özellikle de laikliği zedeleme hevesleri, teşebbüsleri ortaya çıkabiliyor.
Bu teşebbüsleri önleme görevi kimin?
Hükümetler tarafsız değil, yargı bağımsız değil, sivil toplum örgütleri etkili değil.
Bu durum, zaman zaman Silahlı Kuvvetler'in görüş açıklama, uyarma ihtiyacı duymasına neden oluyor.
Ama bu görüş açıklamanın yerine getirilmesi için Milli Güvenlik Kurulu var.
TSK'nın siyasi içerikli görüşlerini MGK'da bildirmesi, uyarılarını orada dile getirilmesi ülkede darbe sözcüğünün gündeme gelmemesi, AB'ye uyum ve sonuç olarak rejimin normalleşmesi bakınmından yararlı olacaktır.

•   Abdullah Gül: "Türkiye'yi yönetmek zor."
•   Yargıtay Başkanı: "Yargı bağımsız değil."
•   Bayındırlık Bakanı: "SİT affını gazetelerden duydum."
•   Denktaş: "Beni arkamdan bıçaklıyorlar."


İyi olaylarla kötüler, at başı yarışıyor.
Futbolda kazandığımız başarı dünyayı ayağa kaldırdı.
Dünya güzellik yarışmasında birincilik bizim oldu.
Atletizmde Süreyya Ayhan gibi uluslararası bir şampiyonumuz var.
Edebiyatta Orhan Pamuk ödüllerin en büyüklerinden birini elde etti.
Cannes Film Festivali'nde "Uzak" jüri büyük ödülünü aldı.
Ve hepsinin üstüne Eurovision zaferi.
Devlet de vatandaşları kadar başarılı olduğu gün Türkiye'nin sorunları en aza inebilecektir.

Ermeni soykırımı iddialarını canlandırma çalışmaları her yıl olduğu gibi bu yıl da Washington'da sürüyor.
Aslında, bunun Ermenilere hiçbir yararı yok.
Diaspora'nın hırçınlığı olsa olsa Türkiye'deki Ermeni asıllı vatandaşlarımızı tedirgin eder, o kadar.
Oysa onlar burada Ermeni oldukları için farklı bir muameleye tabi değiller.
Okuyorlar, çalışıyorlar, kazanıyorlar. Saygı duyulan müzisyenler, doktorlar, işadamları olarak belki de Ermenistan'da olabileceğinden iyi ve eşit bir hayat sürüyorlar.
Bakın TV'de "Biri Bizi Gözetliyor" diye bir program var.
100 gün sürecek bu program finale yaklaştı. Ve beş genç, ipi göğüsleme noktasına geldi. Bu beş gençten biri Yahudi Beni, diğeri Ermeni asıllı Viken. Burada önemli olan bu gençlerin halkımızın oyları ile bu noktaya gelmiş olması.
Bu durum, Türkiye'yi yanlış tanıtmak isteyenlere bir şey ifade etmiyor mu?

'27 Mayıs Darbesi'nin üzerinden 43 yıl geçti. Bu darbenin meşruluğunu ve yargılamadaki adaleti en veciz şekilde(!) Yassıada Mahkemesi Başkanı Salim Başol ifade etmişti.
Başol, yargıladığı Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve milletvekillerine şöyle bağırıyordu: "Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor..."