Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan HEPER

KUTLU Savaş'ın "Susurluk Raporu" ile ilgili her gün yeni bir söylenti çıkıyor.
Resmi açıklama yok ama gayri resmi açıklama çok.
Daha doğrusu açıklama değil de "duyum!.."
Sonunda bu sızmalara, sızdırmalara Başbakan belki de ilk kez önceki gün açıkça tavır aldı.
Aslında açıklanmayan bir belgenin, yanlış aksettirildiğinden yakınılıyorsa çare bunun aslını bir an önce açıklamaktır.
Başbakan Yılmaz: "Bu belgenin devlet sırrı olan kısımlarını açıklamam" demişti.
Tabii, "devlet sırrı" kavramının sınırlarını evrensel ölçülerde belirlemek kaydıyla...
Devletin devamlılığı olduğuna göre; "Bazı olaylar o hükümet, bazıları şu hükümet zamanında olmuş, bugünkü hükümete ne?" denemeyecek ve özellikle uluslararası ilişkiler açısından sır kabul edilenler açıklanmayacaktır. Ama o sır sayılanların dışındaki kısımlar bir an önce açıklanmalı ki, yaratılan senaryolar son bulsun, yapılan spekülasyonlar bitsin.
Bunun için de görev yine hükümete ve Başbakan Yılmaz'a düşüyor.
Şikayetçi oldukları spekülasyonlardan kurtulmanın anahtarı onların elinde... Dünkü haberler, bu anahtarın birkaç gün içinde kullanılacağını gösteriyordu.
* * *
"TARİH tekerrürden ibarettir".
İbret alınsaydı tekrar eder miydi?
Bu iki cümle genellikle peş peşe kullanılır.
Gerçekten de, Türkiye'de "ibret almak" diye bir eylem yoktur.
Tarih tekerrürden ibarettir, tabiri vardır, ama pratiğe dökülmez, yazılı olarak durur.
Yani bu cümleyi bilenler, kullananlar bile, olaylardan, insanların düştüğü durumlardan ibret almazlar.
Alsalardı hep benzer sonuçlarla karşılaşılır mıydı?
* * *
BAŞBAKAN Mesut Yılmaz, geçenlerde yaptığı bir açıklamada, "başında Mehmet Eymür'ün bulunduğu bir MİT biriminin muhalefette olduğu dönemde Gaziosmanpaşa'daki evini dinlediğini" açıkladı.
MİT'e yakın kaynaklar böyle bir durumun olmadığını duyurdular.
Gazeteler, "Yılmaz'ın açıklamasının MİT'te büyük rahatsızlığa yol açtığını" yazdılar.
Devlet Bakanı Eyüp Aşık da "Başbakan'ın sözleriyle ilgili bir yanlış anlamanın söz konusu olduğunu" açıklayarak, durumu yumuşatmak istedi.
Bu durumun bir benzeri bundan tam 10 yıl önce yine Türkiye'de yaşandı.
1988 Nisan'ında Sosyaldemokrat Halkçı Parti Genel Başkanı Erdal İnönü, "Anavatan Partisi'nin, SHP Genel Merkezi'ne modern dinleme araçları yerleştirdiğini" iddia etti. Erdal İnönü, "Gizli bir şey yaptığımız yok" diye de ilave etti.
Başbakan Turgut Özal'ın olaya getirdiği açıklama dalga geçer gibi oldu: "İnönü Watergate filmi seyretti. Herhalde onunla karıştırmış olacak veya rüya görmüştür".
Tarih tekerrür ediyor.
Sonuçlar aynı: O gün de, bugün de yakalanan, yargılanan yok.
* * *
YILMAZ'a şüpheli gözlerle bakan Baykal:
"Başbakan enflasyonu bir yılda düşürmek için şok darbeyi indirmiyor. Çünkü seçimi kaybederim diye korkuyor" diyor.
Yılmaz'ın yerinde Baykal olsaydı, seçimi kaybetme pahasına enflasyona bu şok darbeyi indirmeyi göze alabilir miydi?
Bilinemez.
Ama bilinen bir şey var. Anavatan Partisi'nin ve Mesut Yılmaz'ın rahmetli lideri Turgut Özal, benzer bir durumdaki tutumunu şöyle ortaya koymuştu:
Yıl 1987, erken genel seçimler yapılmış. Özal Başbakan olmuş. Ve hemen yüksek oranda bir zam bombardımanı başlamıştı.
Açılan paketten, akaryakıt, kağıt, PTT, elektrik ve vapur ücretlerine çok yüksek oranlarda zam çıkmış, onları deterjandan ipliğe, peynirden deftere, ambalaja kadar birçok ürünün fiyatının zamlanması izlemişti.
İşte o noktada Özal'a "Madem gerekliydi, zamları neden seçimden önce yapmadınız" diye sorulmuş, o da cevabını yapıştırmıştı:
"Aptal mıyım?"
Özal'ın o günkü cevabı Baykal'ı bugün tatmin edebilir mi?




Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr