“45 yılda bugünkü kadar karamsar olmadım” demiştim.
Bakın bir haftada neler oldu?
Karamsar olmamak mümkün mü?
En son Güngören’deki 2 patlama bizi kalbimizden vurdu.
Oysa bu patlamalardan, bu katliamdan daha bir gün önce Başbakan Tayyip Erdoğan, Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e verdiği özel demeçte, “iç barış çağrısı” yapmıyor muydu? Yapıyordu. Şimdi AKP kapatılmadığına göre, bu “barış çağrısı”nı daha rahat yerine getirebilir. Getirmelidir.
* * *
Bu çağrıya ihtiyaç olduğunu 19 Haziran günü, bu köşede “Acele barış seferberliği” diyerek biz de belirtmiştik. Ve o yazımızda şunları söylemiştik:
“Evet, bugün Türkiye’de AKP en güçlü parti. Ve bu partide en güçlü kişi Erdoğan.
O, gücünü, bu halkın yüzde 100’ünün mutluluğu için kullanmasını bilecek. Bunu, tekrar edelim, Erdoğan ancak ve ancak 22 Temmuz konuşmasını yürürlüğe sokarsa sağlayabilir.
Bunu, mevcut Anayasa’nın değişmez hükümlerine saygı göstermekte örnek olursa sağlayabilir. Aşağılık duygusuyla hareket eden bütün dalkavuklara susun derse sağlayabilir.
Türkiye için, bu yurt için, bu 72 milyon için bir ‘iç barış seferberliği’ gerek. Bunu da bugün ancak Başbakan Tayyip Erdoğan başlatabilir. Bekliyoruz.”
Evet beklediğimiz oldu.
Başbakan “barış çağrısı” yaptı.
Başbakan’ın Hürriyet’e verdiği demeçte “Elbette bizim de hatalarımız oldu” demesi, “iç barış” yolunda ilk adımı kendisinin attığını gösterebilir.
Başbakan’ın, “Bana göre Atatürk’ün cumhuriyet ideallerinin en önemlisi, milletimizin bütün fertlerini hiçbir fark gözetmeden vatandaşlık temelinde birleştirmesidir” demesi de çok önemlidir. Artık bu, AKP’nin kendisini yüzde 47’nin iktidarı saymayıp, yüzde 53’ün de mutluluğu için çalışma niyetini göstermesi bakımından önemlidir.
“İç barış” da ancak böyle sağlanır. Erdoğan “Gün birlik, beraberlik günüdür” diye bu barış çağrısını Güngören’de patlama yerinde yaptığı konuşmada da, gruptaki konuşmasında da tekrarladı. Artık bu konuşmaların, çağrıların, lafta kalmamasını bekliyoruz.
Anayasa Mahkemesi kararından sonra Erdoğan’ın yaptığı konuşma her ne kadar “hem nalına hem mıhına” idiyse de, yine barış umudu verdi sayılır.
ERDOĞAN’IN EKSİĞİ
“Türkiye’de eğitim ortalaması 3.7 yıl. Böyle bir ülkede tabii ki Erdoğan başbakan seçilir.”
Bu sözler, Habertürk TV’de söylendi. Ankara’daki konuşmacı buna, “Halkı küçük görmeyelim” diye cevap verdi. Ve biraz sonra Başbakan’ın, Güngören kurbanlarından birinin tabutunu omuzlayışı TV’lerde görüldü. İşte bu davranış, ona seçim kazandırıyor, gibi geldi bana. Tabii bir de konuşmacının üzerinde durduğu gibi Erdoğan’ın ufku geniş olsaydı...
Benim tahminim
AKP’nin önünde üç yol var; ama bana göre AKP’ye, Hazine yardımından yoksun bırakılma cezası verilecek...
Suçsuz niye hapiste?..
Adama kelepçe takıldı ama ilk tahliye edilen o oldu.
“Konya operasyonu Ergenekon uzantısı” denildi ama gözaltına alınan 20 kişi de serbest bırakıldı. “Ergenekon” dendi, adamlar hapse atıldı ve “Ekim sonuna kadar hapiste beklesinler, sonra hâkim karşısına çıkarılacaklar” dendi. Belki de o gün hâkim, “Sen suçsuzsun” diyecek.
Bir adam, daha neyle suçlandığını bile bilmeden öldü.
Zanlıların, sanıkların durumunu düzenleyen kanun maddeleri acele olarak bir daha gözden geçirilmeli. Suçsuz adam hapiste beklememeli...
Savcı “Öz” okusun
Ergenekon savcısı Zekeriya Öz salı günü CHP Genel Başkanı Baykal’ın grup konuşmasını dinledi mi?
Dinlemediyse metni alıp okumasını tavsiye ederim...
(Bu tahmin Anayasa Mahkemesi’nin kararı açıklamasından önce yapılmıştı.)
ERGENEKON
Sulandırılıyor ama
“Ergenekon” için yazılmayan, söylenmeyen kalmadı.
Neredeyse, bugüne kadar küçük büyük ne kadar suç işlenmişse ve bundan sonra ne kadar suç işlenecekse Ergenekon’a mal edildi, edilecek...
Darbe yapanlar, planlayanlar, suç işleyenler kanunların yazdığı en ağır cezalara çarptırılsın ama suçsuz kişiler de suçları ispat edilmedikçe suç örgütleri içinde ilan edilmesin.
Bakın, “Ergenekon” için başlıca 3 tereddüt var:
1) Bu adamların nihai amacı hükümeti düşürmek. Peki ama buna muvazzaf askerken niye teşebbüs etmediler de emekliliklerini beklediler?
2) Bu kadar zaman bu kadar önemli gelişmeler oluyor, suçlar işleniyor ve iktidarda 5 yıldır AKP var. Niye bu kadar ağır suçları, tüyler ürpertici suçları işleyenleri ve yeni suçları planlayanları AKP hükümeti zamanında yakalamadı?
3) Tutuksuz yargılanan, 83 yaşındaki İlhan Selçuk ile eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu “silahlı örgüt kurmak ve yönetmek”le suçlanıyor. Hele hele İlhan Selçuk ile Oral Çelik aynı kefeye nasıl konabilir? Buna nasıl inanılır? Herhalde sorgulayanlar da bunlara inanmamış ki...
TRAFİK
Yöneticiler uyuyor
İstanbullulara belediyelerden hayır yok, işadamlarımız hizmet yarışında olmalı, bazıları oluyor da...
Mesela Bebek Parkı. Orayı Sabancı grubu ele aldı, onarmayı kısa sürede bitiriyor. Sahile döşediği taş için bile “Elinize sağlık” derim. Ama bu parka, eskiden beri söylediğimiz gibi, bir de tuvalet lazım. Camideki eski tuvalet yok sayılmalı.
Gelelim 1. Levent’e. Çarşı meydanında trafik sıkışıyor, oysa Namlı Kebapçı’nın önündeki ışıklar kaldırılsa ve o kavşaktan mezarlığa kadar park yasağı konsa sıkışıklık ortadan kalkacak, iki yönden gelen araçlar durmadan akıp gidecek.
1. ve 4. Levent minibüs, otomobil duruşları da ana yola paralel olan tali yola alınabilir. Oysa Metro City karşısında metro girişinin önünde araçlar birikiyor. Bunlar neredeyse Beşiktaş’a kadar yolu tıkıyor.
Beşiktaş’tan Boğaz Köprüsü’ne giden araçlar yolu geçilmez hale getiriyor. Onlar için yaya kaldırımının sağından tek şeritli özel bir yol yapılabilir.
Boğaz yolu her yerde açık, Bebek’te tıkalı. Trafikçiler orada birkaç gün ceza yazsa araçlar sahiplerince kaldırılır. Trafikçiler orayı nedense görmüyor.
Levent’te Çilekli’de yapılmakta olan üst geçit bir türlü bitirilmiyor.
Ana yollar adeta servis araçlarının işgalinde, kimse aldırmıyor.
Bu şehirde yaşıyorsanız daha çok şey yazabilir ve “Yöneticilerimiz uyuyor mu?” diyebilirsiniz. Ama yerimiz bu kadar, ne yapalım?