Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Benim anlayamadığım iki konu var.
Birisini, Başbakan Tayyip Erdoğan hatırlattı.
Birleşmiş Milletler 5 üyenin eline bakıyor, onlar “evet” demezse hiçbir şey olmuyor.
İkinci anlayamadığımsa şu bizim “Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu.”
Aynı konuyu savcı ele almışken bu komisyon niye?
* * *
Bakın, Başbakan Erdoğan şu görüşü savunuyor.
Birleşmiş Milletler(BM) Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, pek çok uluslararası kuruluşun işleyişinde, yapısal adaletsizliği açıkça görebiliyoruz.
5 tane daimi üyenin bir anlamı var mı?
Yok.
Daimi 5 üyeden 1’i ‘Hayır’ dediği zaman, mesele bitiyor.
BM’nin, adalet üzerine reforme edilmesi şart.
Uluslararası barış ve güvenliği emanet ettiğimiz BM Güvenlik Konseyi, başta olmak üzere, uluslararası kuruluşların yapılarının değişme zamanı geldi.
Batı artık dünyanın tek merkezi değil.
Dünya çok merkezli bir yapıya dönüştü, dönüşmeye devam ediyor.
Bu gerçek, sadece siyasi çevreyle sınırlı değil. Aynı şekilde ekonomik olarak da dünya yapısal bir dönüşüm içinde.
* * *
Evet Başbakan çok haklı.
Birleşmiş Milletler’de her şey Güvenlik Konseyi’nin elinde. Onların hepsi “evet” demedikçe çözüm yok.
Olur mu böyle şey.
Bu bir bakıma, diktatörlük.
5 devletin diktatörlüğü sayılmaz mı? Onlar ne derse o olacak, onlardan biri evet demezse o iş olmayacak.
Bu asırda bu olur mu?
Diğer devletler esir mi?
Evet, bu durum değişmeli.
Devletler arasında eşitlik sağlanmalı.
* * *
Benim anlamadığım diğer bir şey de bizim “Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu” Aynı konuyu savcı ele aldıysa bu komisyona lüzum var mı?
Bana göre gerek yok.
Binlerce sayfa ifadeyi bu komisyon ne yapacak?
Bu araştırmanın müeyyidesi yok ki.
Ama amaç aynı konu üzerinde çalışan savcılığı etkilemekse, o başka...

Haberin Devamı

UNUTMA
Marifet barış

“Savaş” değil, marifet “barış”tır.
Komşularla “sıfır problem” marifettir.
“Dostluk” yok “menfaat” vardır. Ve bu menfaati korumak marifettir.
Ama bizim hükümetin “Suriye tezkeresi” Meclis’te kabul edildikten sonra, deniz kuvvetlerimiz savaş hazırlığına başladı.
Oysa Suriye Ankara ile gerilimi azaltmak için doğrudan temas önerdi.
Rusya da bu girişimi destekliyor. İran da araya girdi.
Eğer bu Türkiye’nin menfaatineyse, çıkarınaysa kulak arkası edilmemeli.
Unutulmamalı ki marifet savaş değil barıştır.

Haberin Devamı

ÖCALAN
Silahlar sussun

Bugünlerde bir şeyler oldu.
Kimlere?
Bazı Kürt liderlere.
Abdullah Öcalan’ın kardeşi, abisinin, yani Apo’nun “artık ateşin kesilmesini, silahların susmasını” istediğini söyledi.
Irak’ın kuzeyindeki Kürt lideri Mesut Barzani de Kürt grupları silah bırakmaya çağırdı.
“Silahlı mücadelenin zamanı geçti” diyen Barzani parlamento gibi demokratik kanallar ve diyalog yolu ile barışçıl bir mücadele yürütmeliyiz” dedi.
Bunlar iyi söylemler.
İyi ama bu söylemlerin aksine hareket edenler de var.
Bakın son günlerde PKK elemanları 25 okulu yaktı.
Her gün şehitlere gözyaşı döküyoruz.
Yollarda PKK mayınları patlayıp duruyor.
Apo ve Barzani önce bu terör emirleri veren PKK liderlerini susturmalı.
Apo’nun onları dışladığı söyleniyor ama yine de silahlar patlamaya devam ediyor.
Ne zaman ki silahlar gerçekten bırakılır ve kan durur. Hakiki kardeşlik işte o gün başlar. Bu durum dağa çıkanların da lehine değil mi?

Haberin Devamı

BAKAN
Zengin-fakir

İşte bizim de ne zamandır söylediğimiz bu.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da ağzından aynı şeyleri, aynı ifadeleri duyduk.
Ne diyor Bakan Babacan:
“Ne zaman ki Türkiye’de gelir üzerinden vergi tahsilatı yükselir. O zaman dolaylı vergileri azaltma imkanı ortaya çıkacaktır.”
Bu nedenle bütçe harcamalarının ağırlığını dolaylı vergilerle, yani tüketimin üzerinden alınan vergilerle karşıladıklarını anlatan Babacan, “Bu uzun vadede çok sıhhatli bir yapı değil”, diye konuşuyor.
Özet; bu, şu değil mi?
Türkiye’de zenginle fakirden alınan vergide adalet yok, denge yok.
İşte bizim de söylediğimiz bu.
Dolaylı vergiler arttıkça, fakir, düşük gelirli, varlıklıya göre, zengine göre mağdur oluyor.
Mesela, elektrik ve doğalgaza zamla zenginin ve fakirin devlet bütçesine katkısı aynı miktarda olmuyor mu?
Bu fakirden yana olmak değil zenginden yana olmaktır.
Çare gelir vergisini arttırmak, bütçe açığını bununla kapatmaktır. Dolaylı vergiyi en aza indirmektir.
Düşük gelirliden yana olan hükümet bunu yapar.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da bunu söylüyor ama yapmıyor.

LÖSEV
Ah o film...

Her görüşte gözlerim yaşarıyor.
Lösev (Lösemili Çocuklar Vakfı)’nın TV ilanlarından söz ediyorum.
Bir küçük kız saçlarını kesiyor.
Kapı açılıyor...
Ve kestiği saçlarını içeri giren, lösemiden saçları dökülmüş arkadaşına veriyor.
Gerçekten göz yaşartan, kısa ama dünyaları kapsayan bir anlatım.
Siz de yardıma koşun, olmaz mı?