Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Rejimler ne içindir? Halkın refahı için.
Halkın mutluluğu için.
Komünizm de bunun içindi...
Ama yıkıldı.
Komünist yöneticilerin en meşhurları, en dirençlileri, Çin’de ve Küba’da idi.
Geçen gün Çin’i, Kılıçdaroğlu’nun ziyareti sebebiyle televizyonlarda seyrettik.
Hayret.
Çinli komünist devlet adamları bir süredir kravat takıyordu.
Yani kapitalist adamların kravatını takmışlardı.
Onlar kapitalist değillerdi ve kravat da takamazlardı. Uzun yıllar boyunca da takmadılar. Onlar için takmamak semboldü.
Ama artık takıyorlar.
Artık ekonomide gelişmiş, dünyanın sayılı ülkelerinden biri oldukları için mi?
Bunun için mi Çinliler şeklen de olsa komünizmin bazı alışkanlıklarını terk ettiler?
* * *
Kübayı ele alalım. “Saf komünist” kala kala Küba kaldı.
Komünizmin bütün ilkelerini olduğu gibi uygulayan tek ülke belki de o.
Ben Küba’ya gitmedim.
Ama Allah’tan televizyonlar var. Gidenlerin birçoğunun göremediği ve işitmediği kadar çeşitli görüntü ve yorumlarla Küba yıllardır odama geldi, izledim, izliyorum.
Gazete haberleri de caba...
İşte yeni bir gazete haberi:
“Sosyalizmle yönetilen Küba’da vatandaşlar yarım asırdır serbestçe yurtdışına çıkamıyordu. Kübalıların ülke dışına çıkışına kısıtlamalar getiren çıkış vizesi 13 Ocak’ta kaldırıldı. Devlet Başkanı Raul Castro ‘Bazı şeylerin zamanı geldi’ diyerek bu kararı açıkladı. Bu açıklama ülkede bir süredir devam eden reformların son halkası olarak kabul edildi. Daha önce de cep telefonu kullanımına ve küçük işletmelerin açılmasına izin çıkmıştı.”
* * *
Castro, daha işin başında halkına ne demişti:
“Yöneticilerinizi değiştirin diyeceğim ama bizden iyisini bulacağınızı sanmıyorum.”
Bazı “çağdaş lider”lere göre de, Kübalılar büyük düşler kurdular. Küba’nın sosyalist cennet olacağı, bütün kıtayı yeni yeni devrimlerin izleyeceği ve bütün Amerikalıların özgür olacağı gibi düşlerdi bunlar.
Oysa hayaller bugüne kadar Küba’da da gerçekleşmedi.
Yukarıdaki gazete haberi bile bunu göstermiyor mu?
Castro’yu sevdik ama rejimini değil.

Haberin Devamı

MİLAT

Haberin Devamı

Barış için

“Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz.”
Bu yaşadığımız miladı ifade eden bir cümle oldu.
Anlamlı bir cümle, 30 yılın özeti bir cümle.
Evet, Fransa’da PKK’lı 3 kadın ölüdürüldü.
Ve onların cenazeleri Türkiye’de doğdukları yerlerde gömüldü.
Diyarbakır’da sevenleri onlara tören yaptı.
Dikkati çeken, o cenazeler için yapılan törende olay çıkmamasıydı.
Demek ki istenince oluyormuş.
PKK 30 yılda savaşı kazanamadı ama kalıcı barışın sağlanmasına önayak olmalı.
Olmalı ki 75 milyon huzur içinde olsun.
Diyarbakır’da olaysız geçen cenaze töreninin barış için başlangıç olmasını dileyelim.
Hep beraber.

CEZA

ABD’den az

Trafik “terörü” Türkiye’ye büyük zarar veriyor.
Bir yılda 3773 ölü, 267 bin yaralı var.
Savaş gibi değil mi?
Bunun önlenmesinde, bu teröre karşı tedbirler alınmasında geç kalındı, kalınıyor.
Bakın bu hafta televizyondaki “Ayna” programı Los Angeles’taydı.
Orada mesela kırmızı ışıkta geçenden 400 dolar ceza alınıyor.
O sürücünün sigorta primi arttırılıyor.
Ve sürücü mecburen bir de trafik eğitim kursuna yollanıyor.
Bunu örnek diye verelim ve uzatmayalım.
Bizde böyle mi?
Adam at arabası kullanmaktan bile aciz ama otobüse, tıra şoför olabiliyor.
Adam uykusuz ama, şirket otobüsünü o şoföre emanet ediyor.
Cezalar caydırıcı olmadığı için gözün kapalı sür...
Şımarık gençler baba parasıyla alınmış araçlarla meskun alanlarda yarış yapabiliyor.
Böyle giderse caydırıcı olunamaz ve kazalar önlenemez.

Haberin Devamı

SEVGİ

Böyle olur

Torunlar çok ama çok seviliyor.
Bakın Mehmet Ali’nin eşi, torunu Ali’nin patiklerinin, mezarda Mehmet Ali’nin koynuna konulmasını istedi.
Yani, hayattaki olağanüstü torun sevgisi toprak altında da devam edecek...
Antalya’da da torun sevgisini gösteren bir olay yaşandı.
62 yaşındaki Yakup Algan’ın, 7 çocuğu 8 torunu vardı.
Ve küçük toruna böbrek gerekti. Yoksa torun Yakup ölecekti.
Şimdi torun Yakup, “Dedemin kocaman böbreğiyle uçabiliyorum. Çok mutluyum” derken dede Yakup Algan ise “Torunumun yaşaması için ikinci böbreğimi bile verirdim” diyebiliyor.
İşte torun sevgisi.
Hayattaki sevgi öbür dünyada bile devam edebiliyor.
Ben bunu bilirim.
Var mı böyle sevgi?..

3 DERKEN

161 çocuk, torun

69 yaşındaki Pu Ziona adındaki Hintlinin ailesi 200 kişi.
Ziona Türkiye’de olsa bizim Başbakan Erdoğan’ın gözbebeği olurdu!..
Erdoğan, “3 çocuk” derken, Allah arttırsın, Ziona’da şu kadar çocuk ve torun var. Ama bir şeyi az daha söylemeyi unutuyordum. Ziona’nın 39 da eşi var...
Acaba Erdoğan buna ne der?