Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Sayın Cumhurbaşkanı Demirel görüşünü açıkladı:
"Cumhurbaşkanı beş yılda bir seçilsin, ilk kez seçilebilsin, iki dönemden fazla cumhurbaşkanlığı yapılmasın."
Bilindiği gibi bugün süre yedi yıl ve bir dönem cumhurbaşkanlığı yapan ikinci kez aday olamıyor.
ANAP lideri Mesut Yılmaz önerisinde "Cumhurbaşkanı beş yıl için ama iki kez seçilebilsin. İki dönem on yıl eder. Demirel yedi yıl yaptı, öyleyse Cumhurbaşkanı'nın görev süresi üç yıl uzatılsın" diyordu.
Demirel'in önerisinde büyük fark var. Evvela, süre uzatma önerisine katılmıyor. Görüşü; "Cumhurbaşkanının iki turlu seçimle halk tarafından seçilmesi" noktasında odaklanıyor.
* * *
"KENDİM için istiyorsam namerdim", 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle söylenmiş olmasa da, bu söz Sayın Cumhurbaşkanı'na ait...
Deneyimin abideleşmiş şekli olan Sayın Demirel, Anayasa izin verirse neden bir daha aday olmasın?
Üstelik o kadar aday adayı kıtlığı varken...
Burada yalnız, Sayın Demirel'in "halk seçsin" önerisi biraz aykırı kaçıyor.
Çünkü halkın seçimi akla başkanlık veya yarı başkanlık sistemini getiriyor.
Hem parlamenter rejim kalacak, hem cumhurbaşkanını halk seçecek denmek isteniyorsa, bu ikisini yetkiler ve sorumluluklar açısından bağdaştırmak zor, hatta imkansız değil mi?
* * *
ASLINA bakarsanız Türkiye'de "başkanlık" sistemi hiç olmadı ama Türkiye hep "fiili başkanlar"la yönetildi.
Atatürk, İnönü, Bayar, Evren, Özal fiilen hep başkanlık yaptılar.
Parlamenter sistemin başkanları...
Acayip ama böyle...
Türkiye siyasi rejimlerden "Meclis hükümeti"ni denedi, "parlamenter sistem"i denedi.
Denemediği "başkanlık" ve "yarı başkanlık" sistemleri kaldı.
* * *
KLASİK "parlamenter rejim"de cumhurbaşkanı, parlamento tarafından seçiliyor. "Parlamenter rejim"lerde cumhurbaşkanı, tıpkı monarşilerde olduğu gibi, sembolik yetkilere sahip, daha çok devletin başı niteliğinde tarafsız bir hakem rolü oynuyor. Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğu ise yok.
"Parlamenter rejim"lerde rejimin motoru, beyni, odak noktası, "başbakan" ve "bakanlar" oluyor.
Başkanlık sisteminde "yasama" ve "yürütme" kuvvetleri, hem organ hem de fonksiyon yönünden birbirinden bağımsız bulunuyor. Fiilen "yürütmenin" yani, "başkanın" üstün bir konumu oluyor.
Başkan "yürütme" organını tek başına temsil ediyor. O ne parlamenter rejimdeki cumhurbaşkanı, ne de başbakandır. İkisinin yetkilerini kendinde toplayan biridir ve halkın oyuyla işbaşına geliyor. Dolayısıyla yetkilerinin kaynağını doğrudan halktan alıyor. Parlamentoya karşı siyasi sorumluluğu da bulunmuyor.
Yarı başkanlık sistemi ise "parlamenter rejim"lerin bazılarında, cumhurbaşkanının halk tarafından genel oyla seçilmesi yöntemidir. Cumhurbaşkanı hakem niteliğinin ötesinde aktif yetkilere de sahip oluyor. İşte Meclis'in feshi de bu yetkilerin içinde bulunuyor. Bu tür rejimlerde Bakanlar Kurulu, parlamentonun yanında cumhurbaşkanına karşı da sorumlu oluyor.
* * *
TÜRKİYE için yarı başkanlık sistemini savunmak da mümkün. Ve maksat o ise açık seçik adını koyalım. Ama onu değil de klasik parlamenter sistemde yetkisiz cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini savunmak ne işe yarar anlamak güç.



Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr