TÜRKİYE'de sanki erken ve sinsi bir cumhurbaşkanlığı yarışı var.
Bu açıdan bakınca 18 Nisan'da teşekkül edecek Meclis'in önemi bir kat daha artıyor. Çünkü cumhurbaşkanını o Meclis seçecek.
Bu yarışta Yılmaz var, Çiller var, Ecevit öncelikle yüksek tahsilli olmadığı için yok.
Baykal'ınsa, bugünkü manzaraya itibar edersek, müttefiki olmadığı için bu yarışta yeri bulunmuyor.
Bakın Meclis'e giren her parti iktidar oldu, yalnız Baykal'ın partisi CHP hariç.
Oysa partilerin amacı iktidar olmak değil midir?
Ama nedense CHP'nin ki değil.
O, muhalefette de ilk anlarda aldığı puanları sonradan kaybetti, iktidar ortağı olmayı da beceremedi.
Ecevit hükümetine güvenoyu konusunda da parti; birlik, bütünlük içinde tutulamadı. Üç fire verildi. Ve bu üçlü "Sağ partilerden esirgenmeyen güvenoyunun Ecevit hükümetinden esirgenmesini" de eleştirdi.
Baykal'ın, daha doğrusu CHP'nin belki bir başka hesabı var. Ama ne?..
* * *
BU cumhurbaşkanlığı yarışında tabii ki Sayın Demirel de var.
İkide bir, gündeme getirilen sistem değişikliği, parlamenter sistemden başkanlık veya yarı başkanlığa geçiş istekleri de bir bakıma bunun göstergesi sayılamaz mı?
Ama bir başka görüş daha var.
O da şu:
"Türkiye'de çok rastlanan bir durum var.
Eski bir askerin cumhurbaşkanı olması.
Bu kez de niye olmasın, hem tarafsız olduğu için daha rahat hakemlik görevini de yerine getirir."
* * *
BU söylemler, erken de sayılsa şöyle bir süzülüp ayıklandı mı ortaya şu manzara çıkıyor:
DSP'nin de desteğini alan Mesut Yılmaz'ın cumhurbaşkanlığı yarışında şansının büyük olduğu görülüyor.
Çiller'in bu yarıştaki desteği ise FP olabilir.
Ama son günlerde FP'yi yalnız bırakan Çiller'in, nasıl bir manevra ile o gün geldiğinde onları yeniden kazanacağı da merak ediliyor.
Ama başta da değindiğimiz gibi, 18 Nisan Meclisinin, bu yarışta hakem olma gibi bir rolü olduğu için de büyük önemi var...
* * *
BU tartışmalar erken sayılabilir. Buna "denizi görmeden paçaları sıvama" da denilebilir.
Veya Demirel'in tabiriyle, siyasette bir saat bile çok uzun zaman olduğu için bu kadar erken yapılan evdeki hesabın çarşıya uymayacağı da iddia edilebilir.
Bunlara hak vermemek de inkansız.
Çünkü Türkiye'de birinci sorun, onun veya bunun cumhurbaşkanı olması hesaplarının yapılışından çok, Türkiye'yi istikrarlı bir ülke yapacak tedbirlerin alınması sorunudur.
Bunun anahtarını da herkes biliyor, söylüyor.
Yeni bir seçim sistemi ve partiler yasası.
Bu hayati sorunu çözümlemek, bugüne kadarki Meclis'lere nasip olmadı, inşallah 18 Nisan Meclis'ine nasip olur.
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr