Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRKİYE'de işler yolunda mı, değil mi?
Kendi değerlendirmelerimizi bir yana bırakalım. "Büyüklerimiz"in telaşına bakarsanız hiç de yolunda değil.
Hatta kapıda büyük bir tehlike var.
"Büyüklerimiz"in telaşını nereden mi çıkartıyorum?
Demeç yoğunluğundan.
Doğrusu ben bu demeçler bombardımanını izleyince saf bir vatandaş olarak telaşlanıyorum.
Kendi gözlemlerimi bir yana bırakıyorum ve yalnızca zirvedekilerin telaşını görünce bile endişelerim katmerli hal alıyor.
Endişesi olmayanların da endişelendiğini, kaygılandığını, telaşlandığını zannediyorum.
* * *
TV'yi açıyorum, sayın Cumhurbaşkanı Demirel art arda 3 - 4 kanalda özel görüşme yapıyor.
Telkinlerde, tavsiyelerde bulunuyor.
Tehlikelerden söz ediyor, endişelerini belirtiyor. Çıkış noktaları gösteriyor.
Bunlar durup dururken yapılacak şeyler mi?
Yani "Fol yok, yumurta yok"sa Cumhurbaşkanı kalkıp da en çok izlenen TV kanallarında memleket için, rejim için, demokrasi için uzun uzadıya konuşur mu?
Konuşmaz.
Öyleyse benim endişelerimin pekişmesinde haklılık var. Vatandaş olarak en sakin olanımızın, ülkedeki gelişmeleri çok normal görenimizin bile işkillenmekte hakkı var demektir.
Kısacası, "ülkede telaşlanacak, tehlike sayılacak durumlar yoksa, gelişmeler normalse, zirvenin telaşı niye?" diyene, "haksızsın" demek mümkün mü?
* * *
GAZETELERİ açın. Üç büyük gazetenin manşetinde yarım sayfa yer Sayın Cumhurbaşkanı'nın demecine ayrılmış.
Aynı anda üç gazeteye birden demeç vermek ve manşet olmak.
Bunun bir anlamı olsa gerek.
Çünkü bu, normal zamanlarda rastlanan, normal bir olay olarak kabul edilemez.
Peki öyleyse neler oluyor?
* * *
DEMİREL "Ülkenin bazı sıkıntıları var" diyor.
"Rejime demokrasi dışı müdahale Türkiye'ye büyük zarar verir" diyor.
Başka neler söylüyor:
"Sokakta, bu hükümet olmasın, kim olursa olsun deniyorsa, darbe tartışılıyorsa bu bir hiddetin eseridir."
"Asker de bu toplumda yaşıyor. Millet rahatsızsa askerin de rahatsız olması normaldir. Bu rahatsızlıkları dile getirmeleri de normaldir."
"Acaba bir müdahale ile müdahale ettiğiniz şeyi güçlendirmez misiniz?"
"Rahatsızlık var diye rejimin ipini çekip kurtulalım mı?"
"Laikliğe ve çağdaş yaşam biçimini değiştirmeye kalkışan hiçbir heyet uzun ömürlü olamaz."
İşte Cumhurbaşkanı'nın üç büyük gazetede birden aynı gün yer alan, olağanüstü bir duruma işaret eden demeçlerinden dağınık cümleler bunlar.
İçeriği ne olursa olsun, TV'lere ve gazetelere aynı anda yapılan alışılmamış demeç bombardımanı bizatihi durumun nezaketine işaret sayılmaz mı?
Sayın Cumhurbaşkanı çıkış yolunu da gösteriyor:
"Erken seçim."
"Seçim yetkisi kullanılabilse askere ne gerek var"
diyor.
Ama ülkeyi erken seçime götürecek yetki Cumhurbaşkanı'nda yok.
Durum bu kadar acilse, dirayetli, basiretli, ileri görüşlü bir siyasal kadro, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi seçime karar veremez mi?
Verir.
Anayasamızın 77. maddesine göre verebilir.
"Sonuç değişmez ki" diyenlere rağmen bu karar Türkiye'yi rahatlatabilir.