YALIM Erez'in temasları pazartesi başlıyor.
Ecevit'le geçen 20 günden sonra bu ikinci denemenin hızlı ve olumlu bitmesinde yarar var.
Ama Yalım Erez'in liderlerle hemen temasa başlamayarak daha işin başında 4 gün kaybetmesi dikkat çekici.
Erez kendisine şunu düşündüren imalar da almış olabilir:
45 günlük normal hükümet kurulma süresi 10 Ocak'ta bitiyor. O tarihe kadar güvenoyu alacak bir mutabakat sağlayamazsa Anayasa'nın emri olan geçici seçim hükümetini kurma görevi de kendisine verilecektir.
O zaman güvenoyuna ihtiyacı da olmayacaktır.
Böyle bir durum varsa Erez temasları için acele etmeye gerek de görmeyebilir.
* * *
AMA şu da bir gerçek; Türkiye'nin kaybedecek zamanı yok.
Dıştaki durum malum.
Global krizin etkisiyle de ekonomik zorluklar ağırlaşıyor.
Önceki gün İstanbul Sanayi Odası Başkanı Kavi, "Türkiye 1999'da dış borç bulamayacak" diyordu.
Ekonomi bu hale geldiyse etrafı istediğiniz kadar güllük gülistanlık göstermeye çalışın kimseyi ikna edemezsiniz.
İşçi çıkarmalar da bunu doğruluyor.
Sosyal çalkantı nedeni olabilecek ekonomik kriz daha ileri aşamalara varmadan önlemler ve uygulamalar gerekiyor.
Bunun için de yeni hükümetin gecikmemesi, olaylara el koyması bekleniyor.
* * *
SORUNLAR yalnız ekonomiyle sınırlı da değil.
Kuzey Irak, Apo'nun durumu, Güneydoğu kanayan yara gibi.
Şimdi bunlara bir de Kıbrıs eklendi.
Ezeli sorun Kıbrıs'ta gelinen aşama, Türkiye için alarm veriyor.
Birleşmiş Milletler yeni bir kararla Türkiye'ye adeta son bir süre verdi.
"Kıbrıs sorununda çözüm yolunda acele ilerleme kaydedin."
Kararı ABD Başkanı Clinton da hemen desteklediğini açıklıyor: "Kıbrıs sorunu artık çözümlensin."
* * *
YALNIZCA ekonomi ve dış ilişkiler bile beklenen hükümetin işlerinin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
56. hükümet yalnız ülkeyi seçime götüren bir vasıta olmayacak. Onarım da yapacak.
Bu durum, Erez'in teşkil edeceği kabinenin önemini gösteriyor. Ve yine bu durum; tek tek bakanların da kabiliyet, bilgi, deneyim ve hevesle dolu olanlardan seçilmeleri mecburiyetine işaret ediyor.
Ama hemen onarıma başlayabilmek, önce güvenoyu için gerekli olurun partilerden toplanmasına bağlı.
Erez bu işi pek de zor görmüyor.Partilerin tutumlarındaki son durumda bunu gösteriyor.
Bu böyleyse, Türkiye'nin işinin de kolaylaşabileceği söylenebilir.
* * *
AZGELİŞMİŞ ülkelerde bünyesel zaaflar, demokrasiyi kurmayı ve yaşatmayı zorlaştırıyor.
Birçoklarına göre bizim gibi kişi başına milli geliri üç bin dolar ve civarında olan ülkelerde demokrasiyi yaşatmak güç.
Sağlıklı bir demokrasi ortamı için en az kişi başına on bin dolarlık bir milli gelir lazım.
Ekmeği olmayan, yarın ne yiyeceğini düşünen adama; o konuları bırak, demokrasiyle gıdalan demek herhalde kolay değil ki yukarıdaki rakamlar gündeme getiriliyor.
Ama zorluğa rağmen Türkiye, demokrasisini yaşatma savaşı veriyor. Ve bunda da başarılı oluyor.
İşte böyle bir ortamda, Türkiye'de hem ekonomiyi canlandırıp rayına oturtmak, hem dış gailelere göğüs gerip çözümler üretmek, hem içteki çeteleşmeye kadar varan sosyal dengesizlikleri, gelir dağılımı adaletsizliklerini, bölgeler arası gelişmişlik uçurumlarını gidermek, adeta sihirbaz olmayı gerektiriyor.
Ama yönetime soyunanlar, bu anlamda sihirbaz olmak da zorundalar.
Eğer kurulursa Yalım Erez hükümetinden de beklenen bu.
Kim kurarsa kursun hiç kimse; "18 Nisan'a kadar ülkeyi götürür, seçimle icraatımı noktalarım" diye düşünmesin.
Burası Türkiye, burada zamana yaymaya tahammülü olmayan, acil çözüm bekleyen o kadar çok sorun var ki...
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr