TV'de üniversite öğrencileri tartışıyorlar.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nin o büyük salonunda toplanmışlar. Sol gruplar var, ülkücüler var, İslamcılar var. Belki başkaları da var...
Star TV'den Kadir Çelik yönetiyor ve canlı yayında seyrediyoruz.
Konu; öğrenci olayları.
İstanbul Üniversitesi'nde 76 bin öğrenci var ve üniversitede neredeyse her gün olay var.
Olay deyince yabancı birinin aklına ilginç konferanslar gelebilir, bilimsel başarılar gelebilir, öğrencilerin buluşlarının açıklanması gelebilir, başka üniversitelerde de yankılar uyandıracak tezler, tebliğler gelebilir. Sanatsal faaliyetler olabilir, folklorik faaliyetler olabilir, sportif başarılar olabilir.
Oysa üniversitede olay deyince, akla yalnızca kavga geliyor.
Kavga lafı bile basit...
Baltalı, satırlı, döner bıçaklı, tabancalı, cam çerçevenin, sandalye masanın havada uçtuğu, tahrip edildiği dövüşlere kavga denir mi?
Adeta ilkel bir savaş.
* * *
ÖĞRENCİLERİN sıkıntıları var.
Ama Türkiye bunu olanakları ölçüsünde gidermeye çalışıyor.
Öğrenciler neredeyse bedava okuyor. Sıcak kütüphaneleri, okuma odaları var. Bazısı az da olsa burs alabiliyor. Ucuz veya parasız yemek yiyebiliyor.
Geriye Türkiye'nin genel sıkıntıları kalıyor. Gelir dağılımı adaletsizliği, bölgelerarası gelişmişlik farkları, vergi adaletsizliği, insan hakları, demokratikleşme gibi.
Tabii öğrenciler bu ülkenin çocukları olarak bu aksaklıkların da düzeltilmesini arzu ederler. Ama bu, kasap bıçağıyla arkadaşlarını vurarak düzeltilebilir mi? O baltalı saldırılar Türkiye'nin yapısal zaaflarının ilacı olabilir mi?
Hayır.
* * *
BEDRİ Baykam'ın "68'li Yılların Eylemcileri" kitabı çıktı.
O dönemin militan gençlerinden Haşmet Atahan'la yapılan konuşmadan birkaç satır alalım:
"Gerçekten de genel anlamda bizde büyük bir Che hayranlığı vardı. 50 - 100 kişi silahlanıp, devlete başkaldırıp dağa çıkmaya, Bolivya'daki ya da Küba'daki gibi bir mücadeleyle bu ülkeyi kurtaracağız şeklinde bir düşünceye samimiyetle inandığım belli bir dönemi, babamla tartıştığımı hatırlıyorum. Babamın bu çocukça değerlendirmelere karşı uyarılarını, eleştirilerini, bunun gerçekleşmeyecek şeyler olduğunu söylediğini şimdi hatırlıyorum."
O günler, ders alınacak bir laboratuvar olarak gerilerde kaldı.
O gençlik çok çekti.
Ve o gün örnek alınan Küba'da bugün devrimin 40. yılını kutlayan Castro, kapitalizmi ülkesine davet ediyor.
Yanlışlarda ısrar da, başkalarının yanlışlarından ders almamak da gericilik sayılmaz mı?
* * *
DÜNYA değişiyor. Bu değişimden Türkiye'nin de payını alması üniversite gençlerinin zihinsel çalışmalarına, bilimsel başarılarına bağlı.
Onlar demokratik, çağdaş Türkiye'nin mutlu geleceğini hazırlayacaklar, ama döner bıçaklarıyla, baltalarla değil. Kavgayla, dövüşle değil. Kafayla...
Karşı fikirlere müsamahanın örneğini onlar göstermezse ülkedeki diğer kesimler ne yapmaz?
Her şeye rağmen karamsar olmamayı gerektiren durum, 76 bin öğrencili İstanbul Üniversitesi'nde en az 75 bin gencin kavgadan uzak durması...
Ülkenin aydınlık geleceği onların üretken çabalarına bağlı...
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr