HIRİSTİYAN Demokratlar, "Avrupa Birliği'ne Türkiye hiçbir zaman tam üye olamaz" derken buna başlıca gerekçe olarak "Türklerin Müslüman oluşu"nu gösterdiler.
Yani, Müslümanın Avrupa'da işi yok.
Sosyalistler ve Sosyal Demokratlar görünüşte bu ayırımı reddediyorlar.
Hatta onlar Hıristiyan Demokratların insanları dinlerine göre ayırmasını kınıyorlar.
Ama aynı gerekçeyi yıllar önce daha doğrusu 8 yıl önce o zamanki AET Komisyonu Başkanı Jacques Delors da ileri sürmüştü.
"Avrupa Birliği bir Hıristiyan kulübüdür" diyerek Türkiye'nin Avrupa'da yerinin olamayacağını ilk açıklayan Jacques Delors'dur.
Üstelik Jacques Delors sosyalist bir parlamenterdi.
O zaman buna Türkiye tepki gösterdi, söz de tevil edildi.
Ama amaç hasıl olmuştu. Avrupa Birliği'ndekilerin birçoğunun görüşü olan ve AB'nin resmi görüşü de olma yoluna sokulmak istenen bu görüş o gün tarihe yazılmıştı.
Jacques Delors'dan bir yıl sonra aynı niyet yine aleniyete döküldü.
Bu kez Fransa eski Dışişleri Bakanı ve AT'ın eski Türkiye sorumlusu Cheysson Türkiye aleyhine konuşuyordu:
"Türkiye'yi AT'a almamalıyız."
Bugün bu konudaki öncülüğü Kohl yapıyor.
* * *
YILLAR geçti. Yugoslavya birliği dağıldı.
Yugoslav devletini meydana getiren unsurlar birbirine girdi. Çok kan döküldü.
Ama bu kan denizinin ortasında kalan, boğulan ve boğulmasına göz yumulan en büyük grup Müslüman Boşnaklar oldu.
Parçalanan, çok devlete bölünen Yugoslavya'da bazı Batılıların hedefi, ne yapıp edip Boşnakların müstakil bir devlete sahip olmalarını önlemekti.
Onlar, Avrupa'da müstakil Müslüman bir devlete müsaade etmek istemiyordu.
Baskılar, sonunda meyvesini verdi. Boşnaklar Hıristiyanlarla ortak bir devletin üçte bir unsuru haline getirildi.
* * *
ŞİMDİ sıra Arnavutluk'ta.
Ülkede nüfusun yüzde 80'i Müslüman, yüzde yirmisi Hıristiyan.
Hıristiyan nüfusu oluşturan Ortodoksların çoğu Güney Arnavutluk'ta yaşıyor.
Kuzey Arnavutluk'un Müslüman nüfusunun içinde de bir miktar Katolik var.
Ülkenin yönetimine de Müslümanlar özellikle de Kuzeyliler hakim.
Devlet başkanı Berişa da kuzeyli.
Olaylar güneyde başladı. Gelişmeler Arnavutluk'un güney - kuzey diye ikiye bölünmesine veya daha da çok parçalanmasına yol açabilir.
Böylece nüfusu Müslüman bağımsız bir ülke Avrupa'da daha da küçülmüş, etkisizleşmiş, belki de yok olmuş hale getirilebilir.
Etkili Avrupalıların burunlarının dibindeki Arnavutluk kargaşasını ellerini ovuşturarak seyretmesinde acaba bu beklenti, bu amaç mı yatıyor?
* * *
HOLLANDA'nın Apeldoon kentinde bu hafta sonu yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısı Türkiye'ye olumlu bakış ifade ediyor.
Bu sürpriz sayılmamalı.
AB ortaklık sürecinde Türkiye'nin çizgisi hep böyle dalgalı bir seyir izledi.
Bir tokat, bir yanak okşama gibi...
İlişkilerin ortaklık yönünde düz bir seyir izlemesi herhalde Haçlı zihniyetlilerin aklıselim sahibi Avrupalılara kesin mağlubiyetiyle mümkün olacak.
Belki de o zaman Türkiye'nin tam üyeliğinin önündeki nüfus gibi, ekonomik gerilik gibi asıl engeller ele alınabilecek.
* * *
TÜM bunlar, yani bazı Avrupalıların Müslüman düşmanı görüntüsü Türkiye'nin Avrupa Birliğin'den adeta kopmak için yaptığı hataları mazur göstermez.
Bu hataların bir bölümü MGK'nın hükümete verdiği 18 maddelik "düzeltme planı"nın içinde var.
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin ortaçağ yaşamı özlemleriyle yüzünü geriye döndürme istemleri, bu hataların en kapsamlısı sayılabilir.
Oysa Türkler seçimini yapmış:
Laik, demokrat bir Türkiye.
Bu vasıflarda tereddüdü hükümetler yaratırsa bağnaz Avrupalılara verecek cevabımız kalır mı?