Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Özel bir üniversitede, yani vakıf üniversitesinde ders veren bir hocanın gazetedeki yazısını okuyunca hayret ettim.
Hoca ders verdiği özel üniversitenin kurucusu olduğunu da açıkılıyor.
Yazı pek tabii özel üniversiteleri savunur mahiyette.
Sayın profesör, orada ders vermenin İstanbul Üniversitesi Senatosu'nun kararına dayandığını da söylüyor.
En ilginci de "Devlet yardımı alan vakıf üniversitelerini eleştirmiyorum. Ama biz bunun doğru bir şey olduğunu düşünmüyoruz" diyor.
Yani; doğru olmayan şeyi yapanları eleştirmeme hoşgörüsünü de gösteriyor!..
* * *
TÜRKİYE'de bugün 58 devlet üniversitesine karşılık 18 özel üniversite var. Yani üniversitelerimizin dörtte biri özel.
Türkiye'de üniversite "ğrencisi sayısını artırmak marifet sayılırken "ğretim üyesi sayısını artırmak nedense kimsenin işine gelmiyor. Çünkü o çok zor bir iş, masraflı bir iş, onda kar yok.
O k"şe yazısını yazan hocanın iftihar ettiği özel üniversitelerin bazıları, devlet üniversitelerinin hocaları olmasa, olsa olsa belki tütün deposu olabilirlerdi.
Koç, Sabancı, Bilkent dışındakilerin en büyük "ğretim üyesi kaynağı devlet üniversiteleri.
Oysa bir profesörün asistanlıktan başlayan süreçte devlete maliyeti, alanına göre farklılıklar da gösterse, 100 ile 500 milyar lira arasında bir meblağa varıyor.
Sonra da devletin bin bir güçlükle yetiştirdiği bu hocayı devlet üniversitesindeki "ğretimi zayıflatma pahasına kürsüsünden koparan özel üniversiteler kendileri kullanıyor.
Bir hocanın fikri ve fiziki gücünün ikiye bölünmüşlüğünün, bölünmemişlikten daha yararlı olacağını savunmak mümkün mü?
Bu, adeta bir koyundan iki post çıkartmak istemeye benzemiyor mu?
Zaten bu nedenle birçok hoca, devlet üniversitesindeki derslerine uğramıyor; "ğretim asistanlara kalıyor veya dersler boş geçiyor.
Özel üniversiteler de bu asıl işlerini savsaklayan hocaların varlığıyla iftihar ediyor, onları reklam ediyor.
* * *
ÜLKEYE ne kadar, hangi fakülte mezunu gerekli; saptamadan, plansız programsız, "ğrenci alma sorumsuzluğu bu ülkedeki başıboşluğun en belirgin göstergesidir.
Hocaların özel üniversitelere derse devamına imkan veren kararlar da aynı başıboşluğun bir sonucudur.
Özel üniversitelere, örneğin beş yıl "ğretim üyelerini yetiştirme süresi tanınmış olsa ve ondan sonra "ğretime başlama izni verilse idi ülkedeki mevcut bilimsel zafiyet doğmamış olabilirdi.
Hocasız üniversiteler furyası da başlamamış olurdu.
Bu gecikmiş karar hiç olmazsa şu anda alınmalı. Özel üniversitelere makul bir süre içinde kendi "ğretim üyelerini yetiştirip yerleştirme zorunluluğu getirilmeli.
Bilimsel ve mesleki sorumluluk sahibi hocalar da özel okula koşmanın haklı gerekçelerini bulma yerine daha çok bilim adamı, daha çok üniversite hocası nasıl yetiştirilir, "ğrencilere daha çok nasıl zaman ayrılır, onun formüllerini bulmalı.
Herhalde Türkiye; üniversitelerini artırmayla, üniversite "ğrencisini bilinçsizce çoğaltmakla iftihar eden, ama bilim adamı, "ğretim üyesi sayısını artıramayan nadir ülkelerden biridir.


Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr