Güneydoğu sorunu. Ben kendimi bildim bileli bu sorun var.
11-12 kalkınma planı bu bölge için yapıldı. Ama bu sorun bugün artık iktisadi bir sorun, kalkınma sorunu olmaktan çıkarıldı.
Güneydoğu sorunu, AKP sayesinde, günümüzde “Kürt sorunu”, yani etnik bir sorun haline getirildi.
Artık bundan dönüş olamaz. Bu sorun nereye varır, federalizme mi, ademimerkeziyetçiliğe mi, bölünmeye mi, ömrü olan görecektir. Ve bu sorunun, şöyle veya böyle çözümünün sevabı da günahı da AKP’nin olacaktır.
ABD Irak’ın Kuzey’inden çekilirken ve PKK müdafaasız kalırken AKP’nin yaptığı yanlış hesaptır.
Niye böyle karamsarız? Niye, kendi kendimize gelin güvey oluyoruz?” diyoruz.
Çünkü, Ahmet Türk’ün 27 Temmuz’da Sabah gazetesinde çıkan şu cümlelerini okuyoruz:
“Kürt sorununun çözümü için PKK ikna edilmeli. Silah bırakılmasının muhatabı Öcalan’dır. PKK’nın da görüşleri alınmalı.”
Bu, DTP’nin gerçek görüşüdür.
Ve tesadüfe bakın ki Taraf gazetesi de aynı gün, yani 27 Temmuz’da Abdullah Öcalan’ın görüşlerine manşetten yer verdi. Burada, Öcalan’ın “silah bırakmak” cümlesini kullanmadan şu önerileri yaptığı belirtiliyor.
- Devlet ile PKK arasında kalıcı bir ateşkes sağlanmalı, silahlı saldırılar durmalı.
- Kürtlerin eşitliğini gözetecek demokratik anayasa hazırlanmalı.
- Kürt dilinde eğitim hakkı tanınmalı, Kürtçe öğretim veren okullar açılmalı.
- Dağdan inen PKK mensuplarına da siyaset yapma özgürlüğü sağlanmalı.
- Devlet mevcut koruculuk mekanizmasını tamamen ortadan kaldırmalı.
- Dağdan inmeyi sağlayacak, adı ‘af’ olmayan yasal düzenleme yapılmalı.
Posta gazetesinin aynı günkü manşetinde ise “APO’dan şok iddia” deniyor ve şu cümleye yer veriliyordu: “Sorunun çözümlenmemesi halinde her şeyi önleyemeyeceğim. Dağlarda olan onlardır. Beni dinlemezler.”
* * *
“Kürt sorunu”, “açılım” filan diyenler açıklama yapmıyor ama biz Türk’ün ve Apo’nun cümlelerinden “açılım”ı öğreniyoruz.
Ankara, yani AKP bu istekleri yerine getirecekse bilsin ki arkadan daha da “kabul edilemezler” gelecektir.
Üstelik, “Abdullah Öcalan’ın tehdit etme niyeti yok” diyenlere bir çift sözüm var: Ya tehdit etseydi!..
* * *
DTP Başkan Yardımcısı Emine Ayna “Kürt açılımı” için Nusaybin’de ne diyor:
“Kürt açılımından bahsetmek için halk iradesini kabul etmek gerekir. Kürt sorununun çözümünde sadece Kürt halkının değil, aynı zamanda PKK ve lideri Abdullah Öcalan’ın muhatap alınması gerekiyor. Öcalan Kürt halkının siyasi iradesidir.”
Ve DTP’li Sırrı Sakık’ın sözleri çok önemli: “Kürt açılımında dış dinamiklerin katkısı var”
Evet, belki en doğru ve tarihi söz bu.
AKP’nin dış güçlerin isteğiyle hareket ettiğini de bu sözler, bu itiraf göstermiyor mu?
Ne günlere kaldık...
GÜL’ÜN BİLDİKLERİ
Gül, Bitlis dönüşü konuşmuş.
Ama ben bu konuşmadan Gül’ün iradesini anladım da “açılım”ı anlayamadım.
Laf çok ama, madde madde izah yok.
Gül’den de bu beklenirdi demeyin. Birçok başka şeyi biliyor...
Bakın Bitlis’te bir ilçenin Kürtçe eski ismini bile...
Sonra Gül, “Başınızı devekuşu gibi kuma sokmayın” diye sözde “Kürt sorunu”nu görmeyenlere sesleniyor.
Yoksa bu sesleniş 7 yıldır iktidarda uyuyan ve uyutan AKP’ye mi?
Eşimle tartıştık
Hanımla münakaşa ettik.
Niye?
Gazetede bir fotoğraf var. Dalış dünya rekortmeni bir genç kızımız. Başbakan Erdoğan kabul etmiş. Resimde genç kızımız babası yaşındaki Başbakan’ın yanında ayak ayak üstüne atmış, poz veriyor.
İşte ben bu ayak ayak üstüne oturuşa karşı çıktım. Karım bana katılmadı. Oysa ben İstanbul’da doğdum, okudum, büyüdüm. Murahhas azalık, yönetim kurulu üyeliği, icra kurulu başkanlığı, yazı işleri müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği yaptım. Ama benden yaşça büyükler karşısında bugün bile hâlâ ayak ayak üstüne atmam. Haksız mıyım?
Haftanın başlığı
Kaymakama sulu şaka
(Haber Türk’ten)
ÇÖZÜMDE
Yanlış bir yol
Başbakan ne derse desin.
Tutulan yol yanlıştır.
Güneydoğu sorunu yıllardır var, onu iktidarının 7. senesinde “Kürt sorunu” diye AKP çözmek istiyor. Ama insan, “Hakikaten çözmek istiyor mu?” diye sormadan edemiyor. Çünkü bu tip sorunları çözmek için dünyada aylarca gizli, yani sessiz görüşmeler yürütülüyor. Altyapı oluşturuluyor ve sonra saptanan esaslar kamuoyuna açıklanıp serbest tartışmaya sunuluyor. Ama bizde öyle mi? Başbakan’ın görevlendirdiği bir bakan var. O, gazetecilerle konuşuyor, yemek yiyor, sivil toplum kuruluşları ve bazı partilerle toplantılar yapıyor. Ama yazılı bir metin yok.
Herkes hükümetin “çözüm”ünü merak ediyor ama ortada çözüm yok. Varsa yoksa konuşma, görüşme. Laf, laf,laf... Bu, sorunları çözmede herhalde yeni bir yol, yani AKP yolu. Sakın bu yol çıkmaz yol olmasın?..
Yazıya “Başbakan ne derse desin” diye başladık.
Ne diyor Başbakan: “Muhalefet uzlaşma yanlısı olsa, ‘Kürt açılımı’ için bizle konuşsa”.
“Uzlaşma” kelimesi başbakanın ağzına yakışıyor mu? Yakışmıyor.
Daha iki gün önce Meclis Başkanlığı konusunda “uzlaşma”yı takmayan o değil miydi?
GÜNEYDOĞU
İşte çözüm burada
Biz de bu “savaş” bitsin istiyoruz. 72 milyonun da birbiriyle kardeş olduğunu, akraba olduğunu, kız alıp verdiğini söylüyoruz. Bunların içinde Kürt kökenliler ekseriyette değil mi?
Ama gerçekleri de görelim istiyoruz. İşte bunun için doğru bildiğimizi söylemeye, yazmaya çalışıyoruz. Siyaset yapmıyoruz.
Güneydoğu açılımı, yani “Kürt açılımı” bize göre şu maddelerden meydana gelebilir:
1- İktisadi kalkınma sağlanmalı ve halkın refah seviyesi yükseltilmeli.
Bunun için yeni yatırımlar yapılmalı ve işsizliğin önlenmesi sağlanmalı.
2- Yerel yönetimlere üniter devlet yapısı içinde daha çok imkân tanınmalı... Ama bu federatif sistem zannedilmemeli.
3- Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması için devlet gerekenleri yapmalı. Dershane ve okul açmalı.
4- Özel teşebbüs Kürtçe TV’ler açabilmeli. Gazete çıkarabilmeli.
Ama resmi dil Türkçe olmaya devam etmeli.
5- Herkes Türk vatandaşıdır, “Kürdüm” diyenler de.
6- Vatandaşlar arasında eşitlik, kayıtsız şartsız sağlanmalı. Bu konuda tereddüt olmamalı.
7- Genel af ilan edilmeli.
Bu maddeleri biz saydık. Hükümet de kendi somut önerilerini açıklamalı. Açıklamalı ki bu açılım olayı, çözüm olayı, karanlıkta göz kırpmaya benzemekten kurtulsun.