Anayasa Mahkemesi kararı Türkiye için milattır. Bu milat daha bir hafta önceydi ve sonuç merakla bekleniyor.
Acaba AKP Anayasa Mahkemesi’nin ne demek istediğini anlayacak ve davranışlarına o şekilde bir yeni yön mü verecek?
Yoksa AKP bildiğini mi okuyacak?
* * *
Anayasa Mahkemesi kararından önce topluma bakalım:
Huzur yok.
Kadrolaşma var, türban savunuluyor, yani laik cumhuriyet dönüştürülüyor.
Nasıl dönüştürülüyor? Anayasa’nın değişmez maddeleri sulandırılarak dönüştürülmek isteniyor. Bunun için de Avrupa’nın bazı ülkeleri ve oradaki laiklik anlayışı örnek gösteriliyor. Sanki oralarda “şeriat” tehlikesi varmış gibi...
“Ilımlı İslam devleti” Türkiye’ye yakıştırılan sıfat değil mi? Bu sıfatın gerçek olması için ısrar eden de Avrupa ve Amerika değil mi? Yani başka bir iktidar döneminde Türkiye’den ılımlı İslam devleti olarak söz edilebilir miydi?
* * *
Gelelim Anayasa Mahkemesi kararına. Bundan, geçtiğimiz 7 gündür çok söz edildi. Ama tarihe not düşmek için biz de söyleyelim. Anayasa Mahkemesi “AKP’yi laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline gelmiş bir parti” olarak tarif etmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararı 1’e karşı 10 oyla almıştır.
“AKP laikliğin aleyhindedir.”
Yani, toplumun çoğunluğu yukarıda söylediğimiz gibi, gidişten tedirgin olmakta haklıdır.
Peki bu sakat gidişi kim önleyecek, bu gidişin yönünü kim değiştirecek?
Başbakan ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan değil mi?
O ise Anayasa Mahkemesi kararı açıklandıktan sonra “Hiçbir zaman lakiliğe karşı eylemlerin odağı olmayan AKP...” diyerek Anayasa Mahkemesi’ne meydan okumuştur.
Erdoğan’ın parti içindeki dalkavukları da aynı söylemi 7 gündür tekrar ediyorlar.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Bu karar AKP için ihtar anlamındadır” derken, demek ki Başbakan’a göre boş konuşmuştur.
* * *
Biz yine de tekrar edelim, Erdoğan 22 Temmuz’da yaptığı konuşmadaki anlayışa dönerse...
AKP merkez sağa gelirse... Demokrasi ve laiklik atbaşı giderse...
AKP de, Erdoğan da, Türkiye de rahat eder...
SEN NEYMİŞSİN BE ERGENEKON!
Bazı gazete başlıkları:
- İşte katliamın belgesi.
- Çatlı ve Us sonradan öldürüldü.
- Uğur Mumcu’ya K. Irak’a yollanan 100 bin silahın izini sürerken suikast yapıldı.
- Behçet Cantürk ve Savaş Buldan’ı biz öldürdük, itirafı.
- Tarık Ümit’i infaz ettik.
- Paşanın elini öptük, başkanı bombaladık.
Bu dava başlamadan biter!..
Tarlabaşı’nı gördünüz mü?
Bu köşede ele almıştık. Taksim’den, Ömer Hayyam köprüsüne kadar Tarlabaşı Bulvarı’nın ortası taş, toprak, pislik yığını halinde diye. Şimdi 750 metrekarelik bu bölümü gidip görün. Pislik, yeşil bir cennet olmuş. Demek ki isteyince oluyor. Yapanların eline sağlık.
Çankaya’da şeffaflık
Cumhurbaşkanı ile Başbakan gizli görüştü. Bu görüşme saatlerce sürdü. Ve buluşma AKP kapatılma davası açıklamasından önceydi.
O günden beri iki lider de susuyor. Oysa bu görüşmede ne konuşuldu merak ediliyor. Sonra bunu açıklamak şeffaflığın şartı değil mi?
Hele hele Çankaya hep doğru olmalı ve bundan korkmamalı.
Yoksa Türkiye, faaliyetleri şeffaf olmayan bir Cumhurbaşkanı’na mı sahip?
OLMAYIN
Yandaş medya...
AKP iktidarının 5. yılında “yandaş medya” diye bir tabir Türkçeye yerleşti. Bu tabir, hükümet yanlısı, iktidar yanlısı olan gazeteler, TV’ler için kullanılıyor.
Peki hükümet yanlısı olmak suç mu?
Değil.
Ama doğru bildiğini söylememek, halkı yanlış bilgilendirmek, dezenformasyon savunulamaz. Görüş farkı başka şey, bu anlamda yandaş olmak başka şey değil mi?
Yani medya mensubu, her türlü baskı ve tesirden uzak kalıp doğru bildiğini yazmalı, çizmelidir.
Bu tesir, gazete denen müesseseye, çeşitli imkânlar şeklinde olsa da, çalışana çeşitli ayrıcalıklar şeklinde uygulansa da...
Çeşitli etkenlerle iktidar yandaşlığı yapmak, objektif olmamak uzun vadede iktidar için de yararlı değildir, ülke için de, onları yazan için de...
Bunları niye yazdım?
Şunun için:
En son, Anayasa Mahkemesi, AKP iktidarı aleyhine karar verdi ama bazı gazetelerimiz bu haberi farklı duyurdu.
Bu veriş objektif mi? Aynı gün çıkan diğer bazı gazetelere bakınca bunun objektiflikle ilgisinin olmadığını gördük. Ve işte “yandaş medya” bu olsa gerek, dedik.
Şunu da söyleyeyim:
“Yandaş medya”nın varlığı, yandaş olmayanların, yani objektif olanların, tirajlarını artırma fırsatını da doğurur.
Yeter ki, Türkiye’ye bu durum iyi duyurulabilsin. “Yandaş medya” dediğimiz gazetelerde, TV’lerde çalışanlar, tanısak da tanımasak da, arkadaşımız sayılırlar.
Onlara bir kez daha düşünmelerini tavsiye ederim.
Unutmayın, bu ülkenin geleceği bir bakıma medyanın elinde.
Ben içimden geçenleri söyledim, yazdım. Yanlışım varsa affola...
DOĞALGAZ
Boykota çağrı
3 ayda doğalgaza toplam yüzde 25 zam yapıldı. Ekimde de zam bekleniyor.
Önümüz kış. Vatandaşın yakıt gideri cüzdan yakacak.
Oysa halk kömürden, odundan niye vazgeçirilmişti?
Doğalgaz hem temiz, hem ucuz diye. Böyle propaganda edilmişti. Oysa temizliği kaldı, ucuzluğu gitti.
Peki 72 milyonu doğalgaza teslim ederken yabancının insafına terk ettiğinizin de farkında değil miydiniz?
Marifet, bu toprağın maddeleriyle veya en ucuz şekilde, dışarıya en az bağlı olarak bu halka, enerji sağlamak olmalı.
Sizin öngörüden yoksun oluşunuzu bu halk zam olarak çekiyor.
Rekabetsiz bir ortamda, zamma doyum olur mu?
Öyleyse, halkın doğalgazı boykot etmesi için, tüketici kuruluşlarının önayak olmasını beklemek haklı sayılır.