Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       ABD Başkanı Clinton'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sandy Burger'ın sözleri ilginçti.
Onun sözlerinden ABD'nin Saddam'sız bir Irak'ın peşinde olduğu bir kez daha anlaşılmıştı.
Bu açıklama bundan aşağı yukarı on gün önceydi.
Önceki gün de ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright buna benzer bir açıklama yaptı.
Ve ABD Iraklı muhaliflerle görüşmelere başladı.
Bu görüşmelere Kürtler de dahil.
Şimdi anlaşılan o ki Washington, uzaklaştıramadığı Saddam'ın Irak'ını parçalamayı düşünüyor.
Güneyde Şiilerden kurulu bir devlet.
Kuzeyde Kürtlerden kurulu ikinci bir devlet.
Ve ortada, Bağdat merkezli bir Irak.
* * *
KUZEYDE bir Kürt devleti, Ankara'nın istemediğinin başına gelmesi demek.
Hatta yalnız Ankara'nın değil, Şam'ın da, Tahran'ın da, tabii Bağdat'ın da.
Güneyde kurulacak bir Şii devlete de Körfez ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan'ın eskiden beri karşı oldukları biliniyor.
Çünkü öyle bir devlet İran'ın etkisinin Körfez'deki damgası olur endişesi hatta korkusu var.
Güney, Türkiye'yi kuzeyde yaratılmak istenen tehlike kadar ilgilendirmiyor.
O nedenle Türkiye'nin gözü, kulağı kuzeyde.
* * *
ASLINDA, Türkiye'nin aleyhindeki gelişmeler bundan 3 ay önce iyice belirginleşmişti. O günlerde; 30 Eylül günü bunu gösteren şu satırlar burada yer almıştı:
"Kuzey Iraklı iki Kürt lider ABD'ye doğru yola çıkınca Türkiye'nin başına gelecekler de belli oldu.
Ankara süreci terk edildi, Washington süreci başlatıldı.
ABD, Ankara'nın görüşüne katılsaydı, Barzani ve talabani'yi Washington'a çağırmazdı.
Türkiye geç kaldı. Zamanında olayın yönünü, gelişme çizgisini sezemedi. Ama şimdi şikayetçi...
Oysa, daha Washington'da iki Kürt lider el sıkıştığı, ilk açıklama yapıldığı gün anlaşılmıştı: Washington'da Türkmenler Kürtlerin insafına terkedilmiş, Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devletinin temeli atılmıştı.
Olaylara hakim olamayan Türkiye'nin şimdi Washington'a misilleme yaparcasına Saddam'la yakınlaşmaya kalkışması, Bağdat'a büyükelçi yollaması ne derece olumlu sonuç verecek, göreceğiz."
Sonucu bugünlerde görüyoruz. Hem Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz dünkü basın toplantısında olduğu gibi, Türkiye'yi insafsızca suçluyor. Hem de ABD Kuzey Irak'ta yeni bir devlet tezgahlıyor.
Apo konusunda Türkiye'nin yanında yer alan, Bakü - Ceyhan hattını savunan, Türkiye'nin neredeyse tek müttefiki olarak kalan ABD ile arayı açmanın imkansızlığı meydanda.
Bağdat'la iyi komşuluk ilişkilerini canlandırmanın ve Irak'ın bütünlüğünü savunmanın gereği de ortada...
Geçen gün TV'deki Ceviz Kabuğu programına telefonla katılan Dışişleri Bakanı İsmail Cem bir bakıma bu konudaki zorluğu dile getirmişti.
* * *
TÜRKİYE bunu istemese de, ABD ve İngiltere'nin Bağdat'a son silahlı müdahalesinden sonra bugün gelinen noktanın Irak'ı parçalama aşaması olduğu anlaşılıyor. En azından böyle kuvvetli bir arzunun varlığı görülüyor.
Yaptıklarının birçoğunu savunmak mümkün olmasa da Özal'ın Körfez krizi sırasında Kuzey Irak üzerinde söz sahibi olma teşebbüslerinin engellenmesinin yanlış olduğu bugün açıkça anlaşılıyor.
Hiç olmazsa bu kez Türkiye şartlara uygun bir dinamizm içinde olmalı, en azından sessiz kalmamalı.
Güney sınırımızda, Kuzey Irak topraklarında değişiklikler olacaksa bu Ankara'sız olmamalı.
Irak'ın uluslararası statüsü ihlal edilecekse, o zaman Misak - ı Milli gündeme gelmeli...




Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr