"Köprüye hayır."Bu "hayır"lara rağmen köprüler yapıldı. Üçüncüsü de yolda. Göç durdurulmadıkça dördüncüsü de gelecek...Renkli TV'ye "hayır" diyenlerden biri sonradan bu itiraz ettiği kuruma "Genel müdür ol" denilince itirazını unutup genel müdür de oldu.İdeoloji doğruları görmeye engel olmamalı. Maalesef Türkiye'de engel oluyor.* * *ŞİMDİ gündeme, Haydarpaşa'ya, o terk edilmiş köhne köşeye can verecek bir proje geldi. İtiraz sesleri yine yükseldi. Durun, dinleyin, sonra önerilerinizi sunun. Ama, "Haydarpaşa eskisi gibi kalsın" demeyin.Bu İstanbul'a, dolayısıyla bu ülkeye ihanet olur.* * *Sıra Galata'ya geldi.Senelerce yazdık, "O sahil halka açılsın" diye. Bilenler biliyor. Biz ileri de gittik, bu arada Dolmabahçe Sarayı'nın duvarları da yıkılsın istedik.Ortaköy'e kadar sahil şeridinin de halka açılmasını önerdik.Nihayet yıllar sonra da olsa "Galataport" ihalesiyle o bölgenin bir bölümünü modern bir havaya büründürmenin, bu arada halkın istifadesine açmanın günü doğdu.Buna da itiraz edildi.Önce Rahmi Koç'tan itiraz geldi. Ona cevabı oğlu Mustafa Koç verdi.Sonra Başbakan'dan muhalefeti de hedef alan toplu bir cevap geldi:"Yahudi sermayesi gelir, düşmansın, Arap sermayesi geliyor, düşmansın, Batılı sermaye geliyor, düşmansın. Yahu sen kime dostsun?" diye itiraz edenlere sordu.* * *NİHAYET beş milyar dolar yatırım yapmaya Dubai Veliaht Prensi El Maktum geldi. O da itirazlarla karşılandı.İtiraz gerekçesi iki noktaya dayanıyor: "Buralara yapılan gökdelenler İstanbul siluetini bozacak ve şehrin bu bölümünde trafik sıkışıklığına sebep olacak."Önce "İstanbul'un silueti bozulacak" dememeli, "İstanbul'un görüntüsü değişecek" demeli. İstanbul'un silueti zaten yapılan gökdelenlerle değişmedi mi? Değişti. Çıkın karşı sahilden bir bakın, görün. O görüntüye razı olanlar şimdi neye itiraz ediyorlar?* * *TRAFİK sıkışıklığına gelince.Trafik bugün de zaten sıkışık. Çare üreten yok.Yıllardır söylüyoruz. Beşiktaş'tan Boğaz Köprüsü'ne giden araçlar yolu tıkıyor. Yol ağaçların solunda. Boğaz Köprüsü'ne gidenler için ağaçların sağındaki trotuvar yol haline getirilirse asıl bulvar tıkanmaz, Levent'e doğru akış kesilmez.Altyapı yaptırılmadan inşaat izni verildiği için bugün Maslak'tan geçilemiyor.Ama Dubai Prensi'ne binalardan önce altyapıyı halletme mecburiyeti getirilirse, gökdelenleri sorun olmaz."İstemezük" anlayışından vazgeçip yol gösterelim, daha doğru yaparız. 'RENKLİ TV'ye hayır.' Attilâ İlhan hayata veda etti.80 yaşındaydı. "Her ölüm erken ölümdür" sözü sanki onun ölümü için söylenmişti. O bizimle Milliyet'te 5 yıl çalışmıştı. Köşesinin adı "Doğrudan Doğruya" idi.82'deki ilk yazısının başlığını atarken sanki bugünü düşünmüş "Kaldığımız yerden" demişti...Rahmetle ve saygıyla anıyorum. ATTİLâ İLHAN TV'LERDE Yerli film furyası bitti, yerli dizi furyası başladı.Çoğu da bir şeye benzese yüreğim yanmayacak. Ekseriyeti şişirme. Seyirci bu kadar zevksiz mi?Sonra, çoğu bitmek bilmiyor. Başı unutulan TV dizileri var.Bazı TV'lerin yöneticilerinin beğenmediği ve yayından kaldırttığı diziler oluyor. Peki bunlar yayından önce izlenmiyor mu?Reyting önemli, önemli ama her şey demek değil.Sonra haber kanalları var. Şu hani spikerleri "vak'a" kelimesini telaffuz edemeyen kanallar. Adı haber kanalı. Onların prensibi "Haber neredeyse biz oradayız" olmalı.Spiker hanım, geçen gün Pakistan'daki muhabire bağlanıyor. Muhabir konuşurken birden heyecanlanıyor ve "Ay, ay şimdi sallanıyorruz, bir artçı deprem daha" diyor.Spiker, "Anlat, bu yaşadığın sallantıyı anlat" diyeceğine o canlı habere boş verip heyecansız bir şekilde bu haberi adeta elinin tersi ile itiyor.Yönetici olsanız ne yaparsınız?O spikeri atarsınız, değil mi?Acaba yöneticilerinin haberi oldu mu, desenize. Yerli dizi furyası PAMUK VE İsviçre Avrupa'nın en modern ülkesi.Ama burada düşünce hürriyeti yok. Onun, yani düşüncenin ifadesi yasak. "Ermeni soykırımı yok" diyemiyorsunuz. Derseniz hapse gireceksiniz.AB bu ülkeye "Niye böyle yapıyorsun?" demiyor. Avusturya da oyları kazanan bir adamın, Haider'in iktidar olmasına AB engel oluyor. Yani halin icabına göre halkın iradesini yok sayıyor. Ama Türkiye'ye gelince iş değişiyor.AB komisyonu üyesi Rehn, Orhan Pamuk'u evinde ziyaret ediyor. Çıkışta yazara açılan "Türklüğü tahkir" davası ile ilgili olarak şu mesajı veriyor: "AB'ye girmek isteyen ülke fikir özgürlüğüne saygı göstermeli."Yukarıdaki iki örnek karşısında Olli Rehn'in unutkan olduğunu iddia edersek fazla ince düşünceli olduğumuzu mu söylersiniz?Yok, biz fazla ince düşünceli değiliz, bizden ince düşünenler de var. Bunlardan biri de, yargı kararlarını verilmeden önce ilan eden Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül. Bakın onun açıklamasına, "Orhan Pamuk hakkında açılan davanın düşeceğine kimsenin kuşkusu olmasın.""Buna incelik değil olsa olsa müneccimlik denir", derseniz, ben de, doğru söze ne denir, derim.Günümüzde yargının baskı altına alınmasının bir yolu da bu... dheper@milliyet.com.tr Yargıya baskı mı?