Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       "NEREDE o eski bayramlar."
       Söylenişi kulağa hoş gelen, herhalde onun için de devamlı tekrar edilen bir cümle.
       Gerçek öyle mi?
       Değil.
       Her bayram güzeldir.
       Bugünkü gibi.
       Çünkü her şeye rağmen ve her şeyden önce hayat güzeldir.
       * * *
       BUNA rağmen çok eskilerden beri her toplum, yılın bazı günlerine biraz daha fazla önem vermiş, bunu çeşitli şekillerde kutlamış. Dini ve milli bakımdan önemli olan, milletçe her yıl kutlanan bu günlere, çeşitli isimler verilmiş.
       Dede Korkut Hikayeleri'nde, hanların başa geçmelerini, doğum ve zaferlerini kutlamak için toplandıkları, şölenler tertip ettikleri, ölümler için yuğ, yani yas merasimi yaptıkları biliniyor.
       İslamiyette ise iki bayram var.
       Birincisi, Arabi aylardan Şevval ayının birinci günü Ramazan Bayramı; ikincisi, Zilhicce ayının onuncu günü Kurban Bayramı. Ramazan Bayramı üç gün, Kurban Bayramı ise dört gün.
       Müslüman dünya, bayram günlerine ayrı bir önem verir. Zira bu günler, dargınlıkların bittiği, birlik ve beraberlik duygularının pekiştirildiği günler olması bakımından sevinç ve neşe kaynağıdır.
       * * *
       GÜNÜMÜZDE bayram günleri, tatil yapmak için kullanılır oldu.
       Artık çoğunluk, eskisi gibi evde oturup ziyaretçi beklemiyor veya ziyaretlere çıkmıyor.
       Kış veya yaz tatil yöreleri bayram günleri dolup taşıyor. "Bayram turizmi" diye bir olgu var artık.
       Zaten bayram turizmi de olmasa Türk toplumu hepten tatil yapmaz olarak kabul edilecek.
       Ama yine de siz bakmayın Türkiye'nin tatil cenneti olduğu sözlerine.
       Geçim zorluğu, pek çok aile babasına her günü çalışarak, ek iş yaparak geçirmeyi gerektirdiği için orta sınıfta pek de takvimlerdeki tatilin yüzünü gören yok sayılır.
       Dünkü Milliyet'te bunun canlı örneği fotoğraflarıyla yer almıştı. Okullar tatile girince işportacılığa başlayan öğretmenler...
       Bakın Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'nin "Yurtiçi Seyahat ve Turizmin Pazar Araştırması" iç turizmin ülkenin turizm olanakları ve nüfusuyla orantılı olmadığını, çok gerilerde kaldığını ortaya koyuyor.
       * * *
       BAYRAM neşeli, sevinçli gün demek olunca, yazıların da neşeli, sevinç dolu olması gerekmez mi?
       O zaman bardağın genellikle dolu yarısını dikkate almak gerekiyor, hiç olmazsa diğer yarısını bugünlerde yok sayamaz mıyız?
       Keşke sayabilsek...
       Ama bayramı bile işportacılıkla geçiren öğretmenin, memurun, işçinin olduğu bir ortamda bu nasıl olacak?
       Hepinize, "nerede o eski bayramlar" dedirtmeyecek, güzelliklerle dolu bayramlar diliyorum.




Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr