Doğan HEPER
MECLİS salonu skandalı bana Mustafa kalemli'yle de ilgili bir eski olayı hatırlattı.
1989 yılında YÖK yasasında değişiklik yapılarak, milletvekili olan üniversite kökenli politikacıları profesör yapan bir kanun teklifi hazırlanmıştı.
Teklif o sırada geniş yankılara ve eleştirilere neden oldu, milletvekilleri arasında bölünmelere yol açtı.
Olaya
"Kolay Profesörlük" adı takıldı.
Yasa çıksaydı 8 parlamenter hiçbir akademik çalışma yapmadan, oturdukları yerde profesör olacaklardı.
Bu adeta bilimsel unvan gasbıydı.
Kamuoyundaki, basındaki ve parlamenterler arasındaki tepkiler, haksız teklifin yasallaşmasını önledi.
Ve o zaman bu haksızlığı savunanların başında Mustafa Kalemli vardı.
Kalemli, 17 Mayıs 1989 günü Meclis Genel Kurulu'nda yasanın engellenme yolunda olduğunu görünce şöyle bağırıyor ve tepkisini Meclis salonunu terk ederek gösteriyordu:
"Bu, vatana ihanet yasası mı ki görüşmüyorsunuz. Hükümet burada ama neden görüşmeye gelmiyor? Bu yasa çıkmazsa partimden istifa ederim."
* * *
"HALILARIN faturası tam 6 kat şişirildi."
"Parke için tam 10 misli para ödendi."
"Avizeler 20 milyara silindi."
"Söküm işine 500 milyar lira fazla ödendi."
"Koltukta fiyat farkı % 100'den fazla."
Bu böyle gitmez, böyle sürmez.
Yıpranan Türk politikacısı, Türk sivil bürokrasisi oluyor. Türk siyasal yaşamı çöküyor.
Artık olaya adliye el koysun.
Mustafa Kalemli adliye ile sorunu halletsin. Temenni edilir ki temize de çıksın...
* * *
KAMU çıkarını koruma konumunda olanlar, karşılarındaki özel çıkar sahipleriyle iş ilişkilerini ciddi tutmak zorundadırlar. Bırakın alışverişi, bana sorarsanız samimi bile olamazlar, oturup yiyip içemezler bile...
Bu açıdan bakınca yukarıda sıraladığımız gazete başlıklarına akseden facia tek yönlü bir olay da sayılmamalı.
Bir tarafta Mustafa Kalemli'nin olduğu iddia ediliyorsa, karşısında haksız kazanç elde eden başkaları var.
Bir yanda Mustafa Kalemli'nin aldığı iki kat varsa karşısında onları verenler var.
Onlar sütre gerisine yatmış masum pozlarda susuyorlar.
Oysa burada tek yanlı bir yolsuzluktan söz etmek eksik olur...
* * *
ASLINDA, baştan beri bazılarının tartıştığı konu Türkiye'nin doğru dürüst bir TBMM salonu varken yenisine neden ihtiyaç duyulduğu idi.
İşe yarayan bir Meclis Genel Kurul salonunu, 40 milyon dolar harcayarak yenilemek kadar fuzuli bir iş olamazdı.
Oy verme sistemi elektronik hale getirilirse eski salon daha yıllarca işlevini görebilirdi.
Başka ülkelerin meclislerindeki oturma düzenine özenmek de abesle iştigaldi.
Önemli olan zarf değil mazruftu.
Salonun şatafatını sağlama yerine milletvekillerinin Meclis'e devamını sağlamak daha önemli bir işti, ama maalesef salona özen gösterenler buna özen göstermiyorlardı.
Mevcut meclis salonları her ülkenin siyasi tarihinin sembolleri halini almıştı. O mukaddes mekanları otellerin balo salonları görüntüsüne büründürmek ne kadar doğruydu?
Meclis salonunun değiştirilmesiyle ilgili ilk haberler çıkınca biz de görüşümüzü bu köşede özetle yukarıdaki şekilde belirtmişiz.
Sonuç, bu görüşte olanların haklılığını ortaya koydu.
* * *
MUSTAFA Kalemli'nin hakkındaki bu kadar iddiadan sonra belki de ilk yapacağı iş, mal varlığını açıklamak ve belli bir süre içindeki artışları gerekçeleriyle izah etmek olmalıydı.
Meclis eski başkanının bunu yapmak için hala geç kalmış sayılmadığı da söylenebilir.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr