Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Not Yargı, yürütme, yasama.Yani mahkemeler, hükümet ve Meclis.Mahkemelerin, yani yargının kararıyla, isteğiyle, politikanın kararı, isteği çakışmayabilir.Yani onun doğru bildiği başka, öbürünün başka olabilir.Bunu yadırgamamak gerekir.Son olayda da böyle oldu.Savcı kanunlara baktı ve DTP'nin kapatılmasını istedi, siyaset işin icabına baktı ve DTP kapanmasa daha iyi olur, dedi.O da haklı, öteki de.Bu konuda, iki ayrı noktadan hareketle aynı sonuca varmak için başta Anayasa olmak üzere bazı kanunların değişmesi gerekiyor.O da yasama erkinin elinde.Öyleyse gelelim pratiğe.DTP kapatılmamalı, ama kanunları çiğneyen mensupları cezalandırılmalı.Ama bu nasıl sağlanacak?Dedik ya, Anayasa ve kanunlar değiştirilerek.* * *DTP'nin şu sorulara açık seçik cevap vermesi gerekli.1) DTP, PKK'nın siyasi kolu mu?2) DTP, sonuç olarak, Türkiye'nin bölünmesini mi istiyor, yoksa üniter devlet taraftarı mı?3) DTP'nin gayri resmi genel başkanı Öcalan mı?Bu sorulara, zannederim Türkiye'nin çok büyük ekseriyeti şu cevabı verecektir: DTP nihai olarak Türkiye'yi bölmek istiyor. DTP üniter devlet taraftarı değil.Bunu da DTP'lilerin sözlerinden anlıyoruz.DTP'nin binalarının çoğu bayrak ve posterlerle örgüt kampına dönüştürülüyor.İşte bunları dikkate alan Yargıtay Başsavcısı, "DTP devletin bütünlüğü aleyhindeki faaliyetlerin odağı haline geldi" gerekçesiyle bu partinin kapatılmasını istiyor.* * *BİZE göre ise parti, hangi parti olursa olsun kapatılmamalı.Ama kanunlara aykırı hareket eden milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmalı ve yargılanmalı, yönetici ve üyeleri gerekli cezalara çarptırılmalı.Bunun için Anayasa ve kanunlarda değişiklik gerekiyorsa, o da yapılmalı. EVET, herkes biliyor 3 kuvvet var, 3 erk... "Düşünen akıl için yol birdir."Aşağı yukarı en son bir yıl önce bu köşede yazmışız."Kuruluşlar bir sözcü atasa da, her kafadan başka bir ses çıkmasa" demişiz.Şimdi, geç de olsa, Silahlı Kuvvetler'in bir sözcü ataması müjdesinden memnunuz. Darısı diğer kuruluşların başına... GEÇ DE OLSA, "SÖZCÜ" Biz toplum olarak safız. Söylenenlere hemen inanıyoruz. Aşağıki olaylar da bunu göstermiyor mu? Yer olsa bu misaller 10 olur, 20 olur, hatta sonsuz olur değil mi?.. Cumhurbaşkanı konuştu, Suriye'yi bizden yana zannettik yanılmışız. Dışişleri Bakanı, "Biz Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyonuna karşıyız" dedi. Azerbaycan'ı da bizden yana zannederdik ama orada Türk filmlerinin dublajsız yayını yasaklandı. Azeri Türkçesini, bizim Türkçeden korumak içinmiş... Biz safız Afyon Tıp Fakültesi Anatomi bölümünde veteriner Türkmenoğlu'nun görevlendirilmesi krize yol açmış. Türkmenoğlu ise, "İnsan hayvan fazla fark etmez, insan iki, hayvan dört ayağı üzerinde durur" diyormuş.Bazılarının davranışlarına bakınca Türkmenoğlu'na hak verilebilir ama herkes için değil, değil mi? İnsan hayvan farkı 3. KÖPRÜ Muhaliflerin, daha doğrusu karşı olanların sözleriyle hareket edilseydi ne 1. Boğaz köprüsü, ne de 2'ncisi yapılabilirdi.Şimdi de ne zaman 3. köprü lafı çıksa, karşı olanlar yine muhalifliğe başlıyor. Hem de ne muhalefet, 350 kişi arasında (!) referandum isteyenler bile çıkıyor. O nasıl "referandum"sa?..3. köprü trafiğe çare değil, diyenler, bunun kuzeye inşa edilmesi halinde trafik keşmekeşinin daha da artacağını ve buna bir de çevre katliamının ekleneceğini iddia ediyorlar.Bunlar İstanbul'a göçün sınırlanmasına da karşı çıktıklarına göre, bu şehirdeki trafik keşmekeşi nasıl önlenecek?Yıllardır bazı kişiler o derneğin, bu derneğin başındalar ve hep konuşuyorlar, büyük laflar ediyorlar, ama İstanbul'un trafiği her gün bir önceki günden daha kötü oluyor.Köprü tek başına kesin çare değil, bunu herkes biliyor ama çare ne?Bana göre, çare önce şehre göçün önlenmesi ve Avrupa'da çalışanın Avrupa'da, Kadıköy yakasında çalışanın o yakada oturmasının sağlanması. Bunun yollarını araştıran var mı? Yok. Onun yerine bol bol muhalefet, her üretilen çareye muhalefet.Oysa, yeni köprüler kaçınılmaz. Bunların, yeşili öldürmemesi ve arsa spekülasyonuna yol açmaması için çareler nedir, o gösterilse daha doğru olmaz mı? Muhalifler yine çıktı TRT MÜDÜRÜ Gündemde TRT Genel Müdürlüğü vardı. Sonunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), TRT Genel Müdürlüğü için İbrahim Şahin, Nurullah Öztürk ve Prof. Dr. Etem Köklükaya'nın adının Başbakanlığa bildirilmesini kararlaştırdı.Cumhurbaşkanı Gül de İbrahim Şahin'i genel müdürlüğe atadı.Bizde şu kadar TV var, en eskisi de TRT TV'si.Hep söylüyoruz, TRT iyi idare edilse bunların, yani özellerin hepsini yarı yolda bırakır. Çünkü, binası var, kadrosu var, araçları var, parası var. Yani yok yok.Ama, galiba hırs ve hız yok. Oysa gazetecilik bir yarıştır. Hem de 100 metre hızında bir maraton yarışı. Birçok kişi "Ben de yaparım" der de yapamaz.Oysa TRT'de başa gelenlerde memur zihniyeti var.Yani, "İşimi yapar, maaşımı alırım, o kadar. Gerisini benden bekleme" zihniyeti.Oysa, "Birden çok kanaldan yayın yapabiliyorum, gezici haber kamyonlarım var, yani haber neredeyse ben oradayım" diyen hızlı bir gazeteci genel müdür olsa ve "Her tip seyirciyi çeşitli kanallarımla kendime bağlarım" dese, dediğini yapamaz mı?Yapar.Ama o genel müdür nerede? Veya hükümet böylesini istiyor mu?İstemediğini yine ispat etti...TRT'ye yazık oluyor. dheper@milliyet.com.tr Nasıl bir yönetici?