TÜRKİYE'nin tüme yakın ekseriyeti, AB'ye girmek istiyor. Ama AB'deki ekseriyet, Türkiye'yi arasına almak istemiyor. Bu nedenle, Türkiye hiç yılmadan AB yolunda mücadeleye devam etmeli.
***
TÜRKİYE'yi istemeyenler çeşitli şartlar, engeller ileri sürdüler, sürüyorlar.
Son şart Kıbrıs oldu.
Türkiye AB'ye alınacak olsa belki de Kıbrıs şartı problem sayılmayabilir.
Ama durum böyle değil.
Batı, "Türkiye'nin AB'ye girmesi için Kıbrıs'ta Annan planı temelinde uzlaşma şart, ama yeterli mi, yetersiz mi, onu şimdi açıklayamam" diyor.
Prodi'nin sözlerinin tercümesi de bu değil mi?
Durum bu olunca da örneğin Demirel haklı olarak; "BM'nin ve Avrupa'nın Kıbrıs konusunda dürüst olmadığını" ileri sürebiliyor.
Oysa; "Ankara ve KKTC Annan planını kabul edince Türkiye'ye müzakere tarihi verilecek" dense, problem bitecek.
Bu yapılmıyor.
***
40 yıllık AB ve Kıbrıs macerasının kaderinin 40 güne, hatta 40 saate sıkıştırılmasında tüm geçmiş hükümetlerin günahı var.
Çözümün geciktirilmiş olması bugün Türkiye'nin aleyhine sonuçlar veriyor.
Bu nedenle de "Annan planı yeni bir Sevr"dir diyenlerle, "Bu plan Türkiye ve Kıbrıs için son fırsattır" diyenler çatışıyor.
Bu arada, deneyimsiz AKP hükümeti de yalpalayıp duruyor.
***
23 Ocak'ta Ankara'da MGK Annan planıyla ilgili karar alıyor.
Başbakan Erdoğan Davos'ta Annan'a "Sizin önerilerinizi kabul ediyoruz, boşlukları da siz doldurun" diyor.
Arkasından Başbakan, Washington'a gidiyor "iki taraf tam kabullenmese de referanduma gidilecek" diye konuşuyor.
Bunun üzerine Annan iki lideri Washington'a çağırıyor.
***
HER şeye rağmen AKP hükümetinin sorunu çözme azmini, arzusunu takdirle karşılamak gerekir.
BM, ABD, AB ve NATO da Kıbrıs sorununa çare bulunması konusunda bastırıyor.
Bu manzara sona yaklaşıldığı izlenimi veriyor.
Washington'da Annan'ın başkanlığında yapılan ilk görüşmeden sonra KKTC Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş'ın şu cümlesi her şeyi özetliyor:
"Komadaki hasta iyileştirilmeye çalışılıyor, iyileşme umudu vardır."
UNUTKAN MİLLETİZ
• Saddam'dan avanta alan
Türkler ne oldu?
• İkinci Neşter Operasyonu
ne oldu?
• Yeni seçim ve partiler yasası
ne oldu?
• Yeni "YÖK" kanunu ne oldu?
• Boğaziçi Köprüsü ne oldu?
'İstanbul'a başkan bulmak zor", demiştim. Telefonlar aldım. Örneğin; İstanbul'da Terkos suyu eskiden içilirdi. Bugün neden içilemiyor?
Bir yetkilinin cevabı "İçilebilir" oldu.
Kaçak domuz çiftliklerindeki atıklar su havzalarına verilirken nasıl içilebilir?
***
Devasa işleri bir yana bırakın, İstanbul için, örneğin şu taahhütlerde bulunabilecek aday adayları var mı?
"Üsküdar'dan Beykoz'a deniz kıyısında kazıklı yol yapacağım.
Tophane sahilindeki depoları, antrepoları yıkacağım.
Dolmabahçe Sarayı'nın tarihi olmayan o Çin Seddi gibi duvarlarını yok edeceğim.
Tophane'den Ortaköy'e sahil yolu inşa edeceğim.
Altyapıyı, yolu yapmayana inşaat izni vermeyeceğim.
Tüm sanayi birimlerini şehirden çıkartacağım.
İşyerleri, eğlence yerleri ve konut alanlarını kesin olarak ayıracağım.
Gecekondu yapmayı, işportacılığı İstanbul'da kimse düşünemeyecek.
Mevcut gecekonduların yerine blok apartmanlar yapacağım.
Sıvasız, boyasız, çatısız bina kalmayacak.
Kaldırımlar temiz, çiçekli ve yürünebilir olacak.
Toplu taşıma vatandaş için sorun olmaktan çıkartılacak.
Şehirde trafiğe kapalı alanlar oluşacak.
Tüp geçitten motorlu araç ulaşımı da sağlanacak.
Plansız programsız göç önlenecek.
Tarihi eserler pırıl pırıl yapılacak ve tümü geceleri aydınlatılacak."
Var mısınız adaylar?
***
Ben bu soruları geçen yerel seçimlerden önce de sordum. Yıllar geçti, sorular geçerliğini hala koruyor... Acı değil mi?
Cem Uzan, sahipleri tarafından batırılan bir aile grubunun mensubu değilmiş gibi konuşuyor.
Vatandaşın parası bu grupta buharlaşmış, ciğeri yanıyor. Ama bakıyorsunuz Cem Uzan da onlar gibi dövünüyor!..
Bu gruptaki çalışanlar paralarını alamıyor, Cem Uzan da neredeyse hüngür hüngür ağlıyor!..
Bu arada hükümete de haksız suçlamalarda bulunmayı ihmal etmiyor.
Ankara haklı olduğu bu konularda halkı bilgilendirme görevini yerine getirmeli.
Meydanı "hem suçlu hem güçlü"lere bırakmamalı.
Zaman zaman kısa cümleli ilanlarla Uzan'ın yanlışlarına, saptırmalarına cevap vermeli. Halk gerçeği kaynağından öğrenmeli.