MAFYANIN küçüğü büyüğü olur mu?
Halkı en çok bizar edenler belki de en küçükler...
Önceki gün Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin otoparkında kan aktı. Bir genç, otoparkçılar tarafından öldürüldü.
Aşağı yukarı her otopark işinde mafya var, çete var, rüşvet var.
Hastanenin otoparkı da öyle; mafyanın elinde. Öyle bir otopark mafyası ki ateş açıp adam öldürmeyi bile sıradan bir olay gibi görebiliyor.
Ve ne acıdır ki bu mafyalaşmada hastanenin başhekiminin de payı olduğu anlatılıyor.
İstanbul'da yaşayanlar her an bu mafya bozuntularının tehdidi altında araba kullanıyor.
Otomobilinizle nereye yanaşsanız bu adamlara haraç vermek zorunda kalıyorsunuz.
Bunu çözmenin iki yolu var.
Önce polisiye olan çözüm; bu adamların toplanıp bir daha bu işi yapmamalarının sağlanması.
İkincisi; otopark sorununun çözümlenmesi, yani ihtiyaca yetecek kadar otopark yapımı.
O gözle etrafı dolaşan bir yetkili; İstanbul'da otopark olacak pek çok arsa, meydan olduğunu görebilir.
Bu arsalar
"yap işlet"le toprağın altında 2 - 3 katı olan otoparklar haline getirilebilir. İstenirse üstleri park, bahçe, meydan olarak da muhafaza edilebilir.
Herhalde otopark mafyasını seven birileri var ki, onu yok etmeye teşebbüs edilmiyor!..
* * *
KÜÇÜK boyuttaki bu sokak mafyalarının, çetelerinin oluşmasının, yaşamasının nedeni olarak rüşvetten başka akla ne gelebilir?
Daha büyük yolsuzluklarda, haksızlıklarda da rüşvetin izlerini görüyorsak, burada neden aynı şey olmasın?
Geçenlerde bakıma muhtaç dokuz insan Kadıköy'deki huzurevinde yanarak öldü.
Anlaşıldı ki bu tip bir binaya huzurevi ruhsatı verilemez. Üstelik yangın merdiveni bile tahta, yangına karşı araç gereci yok. Olsa bile kullanacak personeli yok.
Peki nasıl oldu da bu ahşap ev huzurevi olabildi?
Herhalde birileri rüşvet aldı diye bir kanaat hemen doğmuyor mu?
Başka türlü olur mu?
Ama nedense bunlar ortaya çıkartılamıyor ve sanıklar ibret teşkil edecek cezalara çarptırılamıyor.
O nedenle de rüşvete bağlı haksızlıklar devam ediyor.
* * *
GEÇEN gün Dil İskelesi'nde bir yağ fabrikası yandı.
Yangın tüm o bölgedeki sanayi kuruluşları için büyük tehlike oluşturdu.
TV'de konuşan bölgenin mülki yetkilisi,
"Fabrika için 1998'de kapatma kararı verildiğini" açıkladı ve
"kapalı olması gereken fabrikanın mührünün sökülüp nasıl faaliyete geçtiğini bilmediğini" söyledi.
Bu işin rüşvet tarifesi ne kadardır, bunu o mülki amir nereden bilecek?
Ama o işin takipçisi olması gerekenler mühürlü olduğunu bildikleri fabrikanın aylardır çalıştığını görmüyorlarsa bunun bir nedeni var demektir.
Vatandaş ahlaksızların insafına terkedilmişse orada eşitlikten söz edilemez.
"Türkiye'de rüşvetle yapılamayacak iş yoktur" izleniminin silinmesi lazım...
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr